Küresel enerji geçişine öncülük eden bölgeleri bulmak için dünyanın dört bir yanına bakıyor olsaydınız, İskandinav bölgesi ilk tercihiniz olmayabilirdi.

Aralarında Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya ve İzlanda’nın bulunduğu Kuzeybatı Avrupa’daki bu sessiz ve küçük ülkeler topluluğu, belki de alçak gönüllülük kültürlerinden ötürü, dünyanın geri kalanı tarafından genellikle küresel öncüler olarak tanınmıyor.

GSYİH’ları Amerika, Çin ve toplu olarak AB’nin çok gerisinde olan bu barışçıl ülkeler, küresel siyasetin merkezinde nadiren yer alıyor ve hatta genellikle hiç görülmüyor. Bu göze batmayan ülkeler aslında son teknoloji inovasyon mirasına sahip ve uzun süredir hevesli bir şekilde yenilenebilir enerjiyi kucaklamış durumda. Bu bağlılık, küresel olarak yeşil enerjiye geçişte onları çok önemli bir elçi konumuna getiriyor.

Son verilere göre, toplam enerji üretimindeki yenilenebilir enerji yüzdesine bakıldığında beş İskandinav ülkesi de dünya çapında ilk 10 ülke arasında yer alıyor:

  • İzlanda (%86,87 ile 1’inci)
  • Norveç (%71,56 ile 2’nci)
  • İsveç (%50,92 ile 3’üncü)
  • Danimarka (%39,25 ile 6’ncı)
  • Finlandiya (%34,61 ile 9’uncu)[1]

Bu kuzey ülkelerinin enerji profillerini birleştiren bazı temel özellikler olsa da aralarındaki ince farklar da aynı derecede aydınlatıcı. Peki, bu ülkeleri net sıfır yolculuğunda öncü yapan şey ne ve her şey ilk bakıldığında görüldüğü kadar yeşil mi?

Yenilenebilir enerji, enerji matrisinin çeşitlendirilmesine olanak veriyor

Norveç: Avrupa’nın en büyük hidroenerji üreticisi olan Norveç, 33 GW’lık bir kurulu kapasiteye sahip. Ucuz ve temiz hidroenerjiye hazır erişiminin olması, Norveç’in elektrikli araçlar (EV) için küresel bir bayrak taşıyıcı olmasını sağladı. 2023 yılında Norveç’teki yeni araç satışlarının yaklaşık %82,4’ünü[2] elektrikli araçlar oluşturdu ve yalnızca %15,8[3] olan yeni satılan araçlarda küresel elektrikli araç payını çok geride bıraktı. Ülkede üretilen elektriğin çoğu hidroenerjiden elde edilse de Norveç aynı zamanda dünyadaki en büyük petrol ve doğal gaz çıkarıcılarından biri. Kıta sahanlığındaki konumu sayesinde Norveç, küresel olarak ham petrol üretiminin yaklaşık %2’sini ve doğal gaz üretiminin %3’ünü gerçekleştiriyor. Bu konuda gelir büyük bir motivasyon kaynağı: 2021 itibarıyla ülkenin GSYİH’nın yaklaşık beşte birini petrol ve gaz oluşturuyor[4].

İsveç: Sahip olduğu çok az miktardaki fosil enerji kaynaklarıyla İsveç, enerji tüketiminde büyük ölçüde ithal petrole ve doğal gaza bağımlı. Ancak İsveç’in evsel elektrik üretiminin dörtte üçü hidroenerji ve nükleer enerjiden geliyor. Geniş, açık arazileri ve düşük nüfus yoğunluğu ile rüzgar çiftlikleri için son derece uygun bir ortama sahip ve buradan elde edilen enerji %16’lık önemli bir katkı sağlıyor. İsveç, bol ve uygun fiyatlı elektrik üretimi sayesinde genellikle Avrupa’nın en büyük net enerji ihracatçısı konumunda. Sadece 2022’nin son altı ayında 17 TW/sa. elektrik sattı ve en büyük müşterileri Finlandiya, Danimarka ve AB oldu.[5]

Danimarka: Neredeyse her yanı denizlerle çevrili olan Danimarka’nın açık deniz rüzgar gücünden büyük ölçüde yararlanıyor olması şaşırtıcı değil. Ülke, çok sayıda önemli rüzgar enerjisi atılımları başardı: 1978 yılında, gücü megawatt cinsinden ifade edilen ilk rüzgar türbinini kurdu ve 1991 yılında, Vindeby’de ilk açık deniz rüzgar çiftliğini işletmeye aldı. Danimarka’nın elektrik üretiminin yarısı rüzgar ve güneşten, %20’si biyokütle ve biyoyakıttan, geri kalanı ise fosil yakıtlardan elde ediliyor.[6] Enerji tüketiminin yaklaşık %50’si için hala kömür, petrol ve gazdan yararlanıyor ancak yeşil kanunları benimseyen bir kültüre sahip olması bunun yakında değişebileceği anlamına geliyor. 2030 yılına kadar yenilenebilir enerji üretimini 104 TW/sa. düzeyine çıkarma ve karşılığında karbon emisyonlarını %70 azaltma planları var. Hükümet, bu stratejinin bir parçası olarak yeşil hidrojen üretimi için 4-6 GW elektroliz kapasitesi geliştirmeyi amaçlıyor.

Finlandiya: Kendi petrol ve gaz rezervleri olmayan Finlandiya, özellikle sanayi ve ulaştırma için enerji ihtiyaçlarının üçte birinden fazlasını ithal edilen fosil yakıtlarla karşılıyor.[7] Kalan talep büyük ölçüde nükleer enerji, ağaç bazlı yakıtlar ve turba kömürü yakarak karşılanıyor. Üretim açısından başlıca enerji kaynakları biyoyakıt-biyoatık (%54) ve nükleer enerji (%34). Başta hidroenerji olmak üzere yenilenebilir enerji kaynakları, elektrik üretiminin yarısından fazlasını oluştururken nükleer enerji ise elektrik ihtiyacının üçte birini karşılıyor. Finlandiya, komşularından daha erken bir tarihte, 2035 yılına kadar karbon nötr olmayı hedefliyor. Bu hedef, büyük ölçüde, CO2 için doğal bir karbon yakalama işlevi gören büyük orman yığınlarının dikkatli yönetimine dayanıyor.

İzlanda: Sıcak su kaynakları ve aktif volkanlarıyla ünlü İzlanda, elektrik üretimi ve ısıtma için jeotermal enerji kullanımında öncü. Ülkenin elektrik üretiminin dörtte birinden fazlası jeotermal enerjiden karşılanıyor, geri kalanı ise hidroenerjiden elde ediliyor.[8] Isınma için kullanılan enerjinin %90 jeotermal bazlı; bu nedenle İzlanda’nın fosil yakıtlara olan bağımlılığı minimum düzeyde. İzlanda 2040 yılında karbon nötr olmayı hedefliyor ve karbon yakalama, kullanım ve depolama (CCUS) teknolojilerini genişleterek ve daha temiz ulaşım yöntemlerine yönelerek net sıfır yolculuğunu hızlandırmayı amaçlıyor.

Bu İskandinav ülkelerinin her biri sürdürülebilir enerji bileşimlerinde yenilenebilir enerjiyi desteklemek için kendi yöntemlerini kullansa da tüm bölgeyi kapsayan bazı stratejiler de uygulanıyor.

Yenilenebilir enerji devrimine giden yolda koordine yaklaşım

Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya ve İzlanda, 2019 yılında “İskandinav Karbon Nötr Hedefi”[9] (DNCN) ortak beyannamesini imzaladı. DNCN, çeşitli sektörler için iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmeye yönelik önlemler belirlerken enerji piyasasının karbondan arındırılması konusunda iş birliği fırsatlarını resmiyete döktü.

DNCN, İskandinav ülkelerini küresel olarak yeşil enerjide potansiyel liderler olarak konumlandırıyor. Biyoekonomi alanındaki kapsamlı kamu ve özel araştırma ve yatırım programlarının yanı sıra ülkelerin yüksek çevre standartlarını da öne çıkarıyor.

Bu anlaşma, bölgenin öncü teknolojik çözümlerinden, geleceğe yönelik politikalarından ve gelişmiş finansman uygulamalarından faydalanarak dönüştürücü bir enerji sisteminin neleri hedeflemesi gerektiğini göstermeye çalışıyordu.

Özel olarak belirtmek gerekirse hedefleri şunlardı:

  • Sera gazı emisyonlarını azaltma
  • Yenilenebilir enerji üretimini artırma
  • Taşımacılık sektörünü elektrikli hale getirme
  • Yeşil finansmanı, yeşil tedariki ve etki yatırımını teşvik etme
  • Daha fazla CCUS teknolojisi geliştirme ve uygulama
  • İklim bilincine sahip tüketici seçimlerini savunma.

DNCN’yi desteklemek için devreye alınan İskandinav Temiz Enerji Senaryoları (NCES) araştırma makalesinde, bölgenin yenilenebilir enerji önceliklerini belirlemek için ayrıntılı senaryo modellemeleri kullanıldı. Bu yolla, günümüzden 2030’a kadar uzanan cesur bir yenilenebilir enerji rotası oluşturdu.

Makalede, İskandinav ülkelerinin karbon nötr olması için emisyon azaltma oranının önceki 10 yıla göre beş kat artması gerektiği belirtiliyor. Bu makalede, içinde bulunulan durumun “uygun maliyetli olan ile siyasi, sosyal ve çevresel olarak kabul edilebilir olan arasında bir denge kurmayı” gerektirecek önemli bir zorluk olduğu kabul ediliyor.[10]

Önerilen çeşitli NCES senaryolarında, kısmen yenilenebilir enerjiye yönelik hızlandırılmış araştırmalar sayesinde CO2 emisyonları yüzyıl ortası itibarıyla %95 oranında azalacak. Hidroenerji rezervuarlarındaki esneklikle desteklenen İskandinav rüzgar enerjisinin genişletilmesi, bu tutkunun merkezinde yer alıyor. Her senaryoda, fosil yakıtların bölgenin toplam birincil enerji kaynağındaki payı 2020’de %42’den 2050’de %6-9’a düşüyor.

2050’ye kadar, NCES’in İskandinav Güç Merkezi olma senaryosu, İskandinav ülkelerinin yılda 900 TW/sa.’ten fazla temiz enerji üretilebileceğini öne sürüyor. Bu toplama; hidroenerji ve açık deniz rüzgarlarının her biri yaklaşık 300 TW/sa., kara rüzgarı 150 TW/sa.’in üzerinde, nükleer enerji 100 TW/sa. ve güneş enerjisi ise yaklaşık 50 TW/sa. katkıda bulunacak. Son kullanıcıların doğrudan elektrik kullanımı tüm NCES senaryoları için çok önemli. Özellikle fabrikalarda, evlerde, veri merkezlerinde, araçlarda ve yenilebilir kaynaklardan elde edilen power-to-x yakıtlarında ilgi görüyor.

Raporda, artan elektrik talebine yönelik birkaç temel öneri yer alıyor: elektrikli araç satın alımlarını teşvik etmek ve kapsamlı bir şarj altyapısı sunmak, fosil yakıt kazanlarını elektrikli ev tipi ısıtma ve ısı pompalarıyla değiştirmek, endüstri ve veri merkezlerinden gelen atık ısının ekonomik kullanımı için yasallaştırma yapmak.

NCES araştırmasının temel çıkarımı, İskandinav ülkelerinin birlikte çalışarak daha güçlü olmaları. Aslında enerji kapasitelerindeki her türlü ulusal farklılık, potansiyel bir avantaj. Örneğin, bölgede rüzgardan enerji üretimi arttıkça İskandinavya’dan kıta Avrupası’na elektrik ihracatı, Danimarka ve İsveç’in aktarma şebekeleri ve ara konektörleri ile mümkün olacak. Bu arada, yenilenebilir hidroenerji varlıklarına yaptığı uzun süreli yatırımlarla İskandinav ülkeleri arasında simgesel bir yeri olan Norveç, bölgesel enerji güvenliğini güçlendirmeye hazırlanıyor.

Doğal imkanlar, yenilenebilir enerji pazarının haritasını çıkarmaya yardımcı oluyor

2020 itibarıyla İskandinavya bölgesindeki tüm elektrik üretiminin yarısından fazlası, yani 430 TW/sa.’in yaklaşık 250 TW/sa.’i hidroenerjiden elde ediliyor. Katkıda bulunan diğer önemli kaynaklar arasında şu an yalnızca nükleer enerji (yakl. 80 TW/sa.) ve kara rüzgarı (yakl. 50 TW/sa.) var.

Hidroenerji küresel olarak elektrik üretiminin yalnızca %17’sini oluştururken[11] bu enerji kaynağı neden dünyanın bu bölümünde böyle bir üstünlüğe sahip?

Yanıt, doğal alanlarda gizli. Sayısız şelale, fiyort ve nehir barındıran Norveç, İsveç ve İzlanda topografisi, özellikle hidroenerji üretimi için karşı konulmaz fırsatlar sunuyor.

Elektrik üretiminin neredeyse yarısını 1.800 hidroelektrik santralinden sağlayan İsveç resmen bir hidroenerji merkezi olduğunu iddia edebilir. Bununla birlikte, bu hidroenerji bağlantı noktasının merkez üssü olarak hizmet veren Norveç, yaklaşık 1.700 tesisi ile ülke elektriğinin en az %90’ını bu kaynaktan elde ediyor.[12]

Norveç halihazırda bir net enerji ihracatçısı ve 2020 itibarıyla enerjisinin %87’si yurt dışında satılıyor[13]. Bu eğilim, Avrupa’nın siyasi açıdan hassas Rus gaz kaynaklarından vazgeçmeye devam etmesiyle artabilir. Ülkenin 1.000’den fazla rezervuardan oluşan geniş ağı, hidroelektrik kaynağını zamanında kullanmaya hazır olarak stoklanmasına imkan veriyor. Herhangi bir zamanda, Norveç rezervuarlarının Avrupa’nın toplam hidroenerji kapasitesinin yaklaşık yarısını barındırdığına inanılıyor. Ancak en güvenilir müşterilerinden bazıları ülke içinde; ortak İskandinav şebekesi, komşu ülkelerde rüzgar ve güneş gibi daha az öngörülebilir kaynakları destekleyebilir.

Hidroenerjinin süregelen popülerliğinin bir nedeni altyapının sağlamlığı. İskandinav ülkelerinde, neredeyse yüz yıllık olmalarına rağmen birden fazla tesis hala yeşil elektrik üretiyor. Hidroenerji de çok yönlü ve kolayca düzenlenebilen tek yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olup jeneratörleri kolayca arzı taleple senkronize ediyor.

Hidroenerji üretimi önümüzdeki on yıllar boyunca İskandinav ülkelerinde büyümeye devam edecek, ancak İskandinav enerji karışımındaki payının 2050 yılına kadar yaklaşık %56’dan sadece %25’e düşmesi bekleniyor.[14] Bunun nedeni, onunla rekabet eden bir yeşil enerji kaynağı olan rüzgar enerjisinde beklenen hızlı artış.

Rüzgar, İskandinavya’nın yenilenebilir enerjisini yeni bir yöne taşıyor . . .

Türbin teknolojisindeki fiyatlar önümüzdeki on yıllar içinde düşmeye devam ettikçe rüzgar enerjisinin İskandinav yenilenebilir enerji bileşiminde baskın bir enerji kaynağı haline gelmesi bekleniyor. Bazı tahminler, bölgedeki açık deniz rüzgar kapasitesinin 2050 yılına kadar 65 GW’a yükselmeden önce 2030 yılına kadar 7 GW’a çıkacağını gösteriyor.[15]

Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya, hem karada hem de denizde rüzgar enerjisine acil bir şekilde yönelme konusunda birleşiyor.

İsveç, bu on yılın sonuna kadar 30 GW yeni türbin kapasitesi kurmayı ve enerji ihracatını artırmayı planlıyor. Benzer şekilde Finlandiya, aynı tarihe kadar kara rüzgar kapasitesini 5 GW’tan 20 GW’a çıkarmayı hedefliyor. Danimarka da 2030 yılına kadar kara rüzgar kapasitesini 11,5 GW çıkaracak.[16] Son olarak Norveç de 2022’de bir eşik olarak kabul edilen 5 GW’lık kara rüzgar enerjisi üretimini aşarak yalnızca üç yıl içinde kapasiteyi üçe katlamayı planlıyor.[17]

Danimarka ve Norveç, açık deniz rüzgar piyasasını fethetme konusunda da hızlı bir vizyona sahip.

Danimarka, Kuzey Denizi ve Baltık Denizi’ne ve dinamik araştırma ve geliştirme ortamına erişim imkanları sayesinde Avrupa’nın en iyi beş açık deniz rüzgar pazarı arasında yer alıyor. Danimarka aynı zamanda 2020 itibarıyla 7 milyar ABD doları değere sahip ve binlerce iş yaratan rüzgar enerjisi teknolojisinde büyük bir ihracatçı.[18] Açık deniz rüzgar enerjisi piyasasında artık sadece Avrupa’da değil, küresel çapta bir lider olmayı hedefliyor.

2030 yılına kadar Danimarka’nın açık deniz rüzgar kapasitesi 2,3 GW’tan 12,9 GW’a katlanarak artacak. Uluslararası anlaşmalar bu büyük planların merkezinde yer alıyor. Danimarka, 2050 yılına kadar birleşik 150 GW açık deniz rüzgar enerjisi için Almanya, Hollanda ve Belçika ile Esbjerg Deklarasyonu’nu ve ayrıca 2030 yılına kadar Baltık Denizi’nde yaklaşık 20 GW yeni açık deniz rüzgar enerjisi üretmeyi vadeden Marienborg Deklarasyonu’nu sekiz ülke ile birlikte imzaladı.

Geride kalmayan Norveç ise 2040 yılına kadar 30 GW açık deniz kapasitesi hedefini duyurarak Mayıs 2022’de büyük bir açık deniz rüzgar ilerleyişine başladı. Bu, Norveç’in şu anda yıllık olarak ürettiği toplam elektrik miktarına hemen hemen eşit.[19]

Norveç, petrol ve gaz endüstrilerindeki muazzam açık deniz deneyimi sayesinde 2050 itibarıyla 12,9 milyar Euro değere ulaşacak olan açık deniz rüzgarı sektörünün, yıllık bazda başlıca ihracat kalemlerinden biri olmasını bekliyor.[20]

Daha da önemlisi, Norveç “yüzen” açık deniz rüzgar enerjisi pazarında bir öncü. Sabit temel kullanımının mümkün olmadığı derin denizlerde yüzer platformlar kullanılıyor. Norveç’in prototip yüzen rüzgar türbini, 2017 yılındaki lansmanından sonra dünyanın ilk ticari yüzen türbin çiftliği olan İskoçya kıyısındaki Hywind kurulumunun temelini oluşturdu. Norveç’in ilk yüzen rüzgar çiftliği olan 88 MW kapasiteli Hywind Tampen, geçen yıl ağustos ayında faaliyete geçti.

Norveç Su Kaynakları ve Enerji Müdürlüğü tarafından yapılan bir değerlendirme, ülkenin hem yüzer hem de sabit temelli rüzgar çiftliklerinin toplam kapasitesinin 12.600 MW olduğunu ve yıllık 19-50 TW/sa. üretim hacmine ulaşarak toplam elektrik tüketiminin üçte birini karşıladığını hesapladı.[21]

Güneş enerjisi de gün yüzüne çıkıyor

İskandinav ülkelerinde hava pek güneşli olmasa da güneş enerjisi, şaşırtıcı bir şekilde yükselişte. Uzun kış aylarına rağmen, özellikle İsveç ve Finlandiya, güneş enerjisinin kullanıldığı bir geleceğe doğru büyük adımlar atıyor.

İsveç’te şu anda 3,7 GW güneş enerjisi var ve bunun 2030 yılına kadar %486’lık bir artışla 18 GW’a yükselmesi bekleniyor. Bu süre zarfında güneş enerjisinin İsveç enerji pazarındaki payı %1,4’ten %6’ya yükselecek. Finlandiya’nın 2030 yılına kadar %856’lık bir artışla 9,6 GW’a yükselmesi öngörülen 1,1 GW’lık güneş enerjisi kapasitesi, Fin enerji pazarındaki payını %0,8’den %6,8’e yükseltecek.[22]

Güneş enerjisi ısıdan ziyade ışıktan üretiliyor ve Güney Finlandiya, güneşin en yoğun olduğu ilkbahar başlarında ve kış sonlarında Orta Avrupa’dan daha fazla güneş enerjisi üretebilir.

“Finlandiya’nın avantajı, güneş fotovoltaik hücrelerinin verimliliğini artıran düşük atmosfer sıcaklığı. Güneş panelleri ne kadar soğuk olursa o kadar iyi çalışır. Güneş panelleri, talimatlara uygun olarak monte edildiklerinde kar yüklerine de dayanabilir. Sistem ayrıca elektrik şebekesiyle birleştirilebilir ve bu cihazlar nispeten düşük maliyetli ve kurulumu kolay.” diyor Finlandiya’daki LUT üniversitesinden doçent Antti Kosonen.

İskandinav ülkelerinde güneş enerjisinin yakın zamanda artmasına neden olan iki etken daha var. Birincisi, küçük çatı sistemlerinden büyük yer tabanlı çiftliklere kademeli geçiş ve bu da ölçek ekonomilerini getiriyor. İkincisi, teknoloji maliyetinde devam eden düşüş. Güneş paneli maliyetinin %90 azaldığı 2010’lardaki gibi 2030 yılına kadar panellerin fiyatının, mevcut 0,2 ABD doları/watt değerinin yarısına düşmesi bekleniyor.

Dünya, iklim değişikliğinin zorluklarıyla karşılaştıkça tüm bunlar, kuzey ülkeleri için tamamen modern ve sürdürülebilir bir enerji karışımına işaret ediyor.

Yenilenebilir kaynaklar insan tutkusu ile dolu

İskandinav ulusları, pek çok yönden, yenilenebilir enerjiye yelken açan bir dünya için kutsanmış bir pozisyonda. Bol rüzgar, son derece aktif bir jeotermal bölge ve hidroenerji üretmek için su yolları örgüsü ile yeşil geçiş için özel olarak tasarlanmış bir ortama sahip.

Ancak İskandinav ülkelerinin topografik veya jeolojik imkanların ötesinde etki yaratan bir özelliği var: insan etkisi. Bunu Norveç, Danimarka, İsveç, Finlandiya ve İzlanda’nın benimsediği mevzuat rejimlerinde, sınır ötesi anlaşmalarda ve özenle tasarlanmış teknolojik uyum ile ortaya konan birlik ruhunda görüyoruz.

Kendi kendine yeterlilik amacının ötesine geçebilir ancak gelişmekte olan rüzgar ve güneş enerjisi endüstrilerinin desteklediği Norveç hidroenerji sektörü, İskandinav enerji sistemlerini küresel iklim öncelikleriyle uyumlu bir şekilde yeniden yapılandırmak için bir yol çizdi.

Abdul Latif Jameel de aynı şekilde Orta Doğu’da ve ötesinde yenilenebilir enerji motivasyonunu artırmak için özel sermayenin gücünden yararlanan, yeşil ekonominin önemli bir savunucusu. Amiral gemisi enerji şirketi Fotowatio Renewable Ventures (FRV); Asya, Latin Amerika, Avrupa ve Avustralya’da rüzgar, güneş, hibrit ve depolama projelerinden oluşan bir portföyü yönetiyor. Aynı zamanda, FRV’nin inovasyon kolu olan FRV-X, COP28’in iddialı iklim hedeflerinin planlama aşamasından gerçeğe dönüşmesini sağlayabilecek yeni nesil teknolojik çözümlere öncülük etmeyi amaçlıyor.

FRV, Finlandiyalı yerel bir işletme olan Will & Must ile bir anlaşma yaparak 2024 yılında İskandinav yenilenebilir enerji pazarına girdi. Ortaklar, üç yıl içinde 600 MW’lık güneş enerjisi üretecek olan fotovoltaik güneş projelerini ortaklaşa geliştirecek.

Fady Jameel
Fady Jameel
Başkan Vekili ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Abdul Latif Jameel
Abdul Latif Jameel Uluslararası Başkan Vekili ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fady Jameel, “İskandinav ülkelerinde, kamu ve özel sektörün bir araya gelerek esnek, uyarlanabilir ve geleceğe hazır bir enerji karışımı yaratma gücünün olduğunu görüyoruz.” diyor.
“Çevresel etkileri azaltmaya yönelik küresel örnekler arıyorsak, İskandinav ülkeleri ve onların ‘yenilenebilir enerjideki ilerlemeleri’ birçok yönden diğer ülkelerin de izleyebileceği bir rota ortaya koyuyor. Siyasi, kurumsal ve toplumsal güçler bir araya gelerek ortak bir hedefin arkasında birleştiğinde anlamlı bir değişimin gerçekleştiğini kanıtlıyorlar.”

 

[1] https://wisevoter.com/country-rankings/renewable-energy-by-country/

[2] https://www.reuters.com/business/autos-transportation/tesla-extends-lead-norway-evs-take-record-82-market-share-2024-01-02/

[3] https://www.ev-volumes.com/

[4] https://www.eia.gov/international/analysis/country/NOR

[5] https://www.enappsys.com/sweden-remains-europes-largest-net-power-exporter/

[6] https://il.boell.org/en/2022/11/15/green-transition-nordic-countries-lessons-sustainable-development

[7] https://www.iea.org/countries/finland

[8] https://il.boell.org/en/2022/11/15/green-transition-nordic-countries-lessons-sustainable-development

[9] https://www.norden.org/en/declaration/declaration-nordic-carbon-neutrality

[10] https://pub.norden.org/nordicenergyresearch2021-01/nordicenergyresearch2021-01.pdf

[11] https://www.iea.org/reports/hydropower-special-market-report/executive-summary

[12] https://www.downing.co.uk/insights/the-nordics-a-renewable-energy-powerhouse

[13] https://www.iea.org/reports/norway-2022/executive-summary

[14] https://www.woodmac.com/news/opinion/abundant-low-cost-renewables-will-transform-nordic-power-markets/

[15] https://www.woodmac.com/news/opinion/abundant-low-cost-renewables-will-transform-nordic-power-markets/

[16] https://www.rystadenergy.com/news/finland-denmark-and-sweden-leading-on-the-green-revolution

[17] https://windeurope.org/newsroom/news/norway-needs-more-onshore-and-offshore-wind-to-keep-up-with-growing-energy-demand/

[18] https://il.boell.org/en/2022/11/15/green-transition-nordic-countries-lessons-sustainable-development

[19] https://il.boell.org/en/2022/11/15/green-transition-nordic-countries-lessons-sustainable-development

[20] https://www.regjeringen.no/contentassets/07635c56b2824103909fab5f31f81469/offshore-wind-opportunities-for-the-norwegian-industry.pdf

[21] https://www.en-former.com/en/norway-a-sustainable-northern-power-house/

[22] https://www.fortum.com/newsroom/forthedoers-blogsolar-power-accelerate-green-transition-nordics/solar-power-accelerate-green-transition-nordics