Beslenme Kritik: Küresel salgın sonrası dünyada gıda güvenliği için mücadele
Tüm nüfusunu besleyecek kadar gıdanın üretildiği dünyamızda, 1,5 milyardan fazla insan gerekli beslenme imkanına sahip değildir ve 3 milyardan fazla insan en ucuz sağlıklı beslenme imkanına bile ulaşamamaktadır.[1] Bunun acilen ele alınabilecek ve alınması zorunlu olan bir trajedi olduğuna inanıyorum.
2014’ten bu yana küresel açlık artıyor. Son tahminlere göre bu durumda olan insan sayısı, 690 milyon veya dünya nüfusunun %8,9’u olarak belirlenmiştir. 2019 yılında, yaklaşık 750 milyon insan (veya on kişiden biri) şiddetli gıda güvensizliği tehdidi altındaydı. Ve 2 milyar civarında insan güvenli, besleyici ve yeterli gıdaya düzenli olarak erişememekteydi. Mevcut rakamlara göre 2030 yılına kadar 840 milyondan fazla insanın açlıktan etkileneceği öngörülmektedir.[2]
Ve bu tahminler COVID-19’dan önce yapılmıştı, bu da zaten başarısız olan bir sistemde eşi benzeri görülmemiş baskıların oluşmasına neden oldu. Dünya Bankası’nın belirttiği gibi[3], “COVID-19, küresel gıda güvensizliğinde ciddi ve geniş çaplı artışlara yol açmış ve neredeyse tüm ülkelerde zor durumdaki hane halkını etkilemiştir.”
Peki küresel salgın, gıda güvensizliğinin temel tetikleyicilerini tam olarak nasıl etkiledi; kıtlıkla ve yetersiz beslenmeyle mücadele etmek için neler yapılabilir?
Gıda güvensizliğine neden olan etkenler nelerdir?
Gıda güvensizliği, kronik veya akut olarak sınıflandırılabilir. Kronik gıda güvensizliğinin nedeni genellikle yoksulluğa dayandırılır. Başka bir deyişle, insanların düzenli olarak sağlıklı, dengeli bir beslenme imkanına sahip olmaması ve hatta temel enerji gereksinimlerini bile karşılayamamaları olarak tanımlanır. Akut gıda güvensizliği, bir kişinin yaşamının veya geçim kaynağının gıda eksikliği nedeniyle ani bir tehdit altında olması olarak tanımlanır. Akut gıda güvensizliğinin temel nedenleri çatışma, iklim (aşırı hava koşulları dahil), doğal afetler, tedarik zincirindeki aksaklıklar, sağlık ve nüfusun yer değiştirmesidir (göç dahil).
Ne yazık ki bu faktörlerin çoğu karşılıklı olarak birbirini tetiklemektedir: Çatışma, tedarik zincirlerini bozar ve kıtlığa yol açar; kıtlık ise çatışmaya, sağlığın bozulmasına, nüfusun yer değiştirmesine ve benzeri sorunlara yol açar.
Yeterince yiyeceği olmayan insanlar düşünüldüğünde, özellikle gezegende ürettiğimiz yiyeceklerin %30’unun hiç tüketilmiyor olduğunu öğrenmek çok üzücü;[4] bu konuyu daha önceki bir Spotlight makalesinde daha derinlemesine incelemiştim.
COVID-19 gıda güvensizliğini nasıl etkiledi?
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) faaliyet gösterdiği ülkelerde, COVID-19 krizinin şiddetlenmesi nedeniyle 272 milyon insanın halihazırda akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olduğunu veya risk altında olduğunu tahmin etmektedir.[5]
BM Genel Sekreteri António Guterres, bu endişeler nedeniyle kıtlığı önlemek için bir çalışma ekibinin oluşturulduğunu Mart 2021’de duyurmuştur.[6] İnsani İşler ve Acil Durum Yardım Koordinatörü Genel Sekreter Yardımcısı tarafından yönetilen, WFP ve FAO’dan temsilcilerin bulunduğu bu çalışma ekibi, en çok etkilenen ülkeler için kıtlığı önlemek ve destek seferberliği oluşturmak için koordineli bir şekilde üst düzeyde dikkat çekmeyi hedefleyecektir.
Çalışma ekibinin duyuru etkinliğinde konuşan António Guterres, “COVID-19 küresel salgınının tetiklediği çalkantı, daha fazla aileyi ve topluluğu daha da derin bir sıkıntıya sokabilir […] Gerekli araçlarımız ve bilgi birikimimiz var. İhtiyacımız olan şey, siyasi irade ve liderlerle ulusların taahhütlerine bağlılıklarını sürdürmesidir.” sözleriyle durumu ifade etti.[7]
Küresel salgın ortaya çıkmasa da gıda tedarikindeki aksamalar her zaman bir endişe kaynağı olacaktı. Önemli pirinç ve buğday üreticileri olan bazı ulusların, küresel ekonomik belirsizliklerin daha da yayılmasına tepki olarak ihracatı sınırlandırması nedeniyle 30’dan fazla ülkede gıda kıtlıklarına, fiyat artışlarına ve sivil itaatsizliklere neden olan 2007-2008 gıda krizinin hafızalardaki yeri hala tazeydi.
Neyse ki büyük ihracatçıların çoğu şimdiye kadar sınırlar arasındaki ticareti sürdürdü. Ancak, büyük ölçüde hastalığın yayılmasını engellemeye yönelik önlemler neticesinde ülkeler dahilinde gıda sevkiyatında çok sayıda aksama olmuştur.[8] Nakliye yollarının kapalı olması, Afrika’da depolarda bulunan stokların çürümesine yol açmış; Hindistan ve Malezya’daki kısıtlamalar ise ülke içinde ve dışında tüm ulaşımı engelleyerek ürünlerini kent pazarlarına taşıyamayan çiftçileri ürünleri atmaya veya bunlarla çiftlik hayvanlarını beslemeye zorlamıştır. Tedarikin kesintiye uğrayacağı korkusu, birkaç ülkede panik satın almalarını da ateşlemiştir. Örneğin Singapur halkı, devlet duyurularıyla ve gıda tırlarıyla tedariklerin kesintiye uğramayacağı konusunda ikna olana kadar marketlerdeki taze sebze, yumurta ve tavuk raflarını boşaltmıştır.[9]
Kısıtlamalar ve sosyal mesafeler gıdaların yetiştirilmesi, işlenmesi ve taşınması için gerekli olan malzeme ve iş gücü kaynaklarını da sınırlandırmıştır. Örneğin Kuzey Amerika, azalan göçmen iş gücünün etkileriyle mücadele etmek zorunda kalmış ve Çin hükümeti “yeşil yollar” için kısıtlama muafiyetleri verene kadar Çinli çiftçiler bir sonraki sezon için çaresizce gübre ve tohum beklemişlerdir. Çeşitli ülkelerdeki çiftlik örgütleri, ilk aksamaların bazı mahsul çeşitlerinin azalmasına ve daha düşük miktarda hasatlara neden olabileceği konusunda uyarıda bulunmuştur.
Neyse ki son küresel hasatların genellikle iyi olduğunu belirtmekten memnuniyet duyuyorum, yani en kötü olası senaryodan kurtulabiliriz.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2020 yılında pirinç, buğday, mısır ve arpa gibi tahıl üretiminde 2,7 milyar tonluk yeni bir küresel rekora ulaşıldığını tahmin etmektedir.
(Bazı önemli istisnalar vardır: Doğu Afrika geçtiğimiz onlarca yıl içindeki en kötü çekirge istilasıyla karşı karşıyadır.[10])
Ayrıca, küresel salgının başlangıcındaki tahminlerin aksine, küresel gıda fiyatları artmış olsa da çoğunlukla korkulduğu kadar ani artış göstermemiştir. 15 Haziran 2021 itibarıyla Tarımsal Emtia Fiyat Endeksi, 2013 yılından bu yana görülen en yüksek seviyeye yakın bir seviyede kalmıştır. Bu artış, kısmen COVID-19’un neden olduğu tedarik zinciri aksamasına bağlanabilir ancak rakamların 2007 ve 2009 arasındaki durgunluğun çok altında kaldığı unutulmamalıdır.
Artan gıda fiyatları, COVID-19’un neden olduğu tek endişe değildir. Tehdidin büyüklüğü ancak gelir kaybı hesaba katıldığında netleşmektedir.
COVID-19’un neden olduğu küresel durgunluk, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük durgunluktur. Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre küresel ekonomi, 2021 yılında %3,5 daralmıştır.[11]
Kapanmalar ve sosyal mesafe, hastalığın yayılmasına önlemeye yardımcı olmuştur. Ancak aynı zamanda 500 milyon tam zamanlı çalışanla eş değer bir maliyet ortaya çıkarmıştır.[12] Düşük ve orta gelirli ülkelerde ve kayıt dışı ekonomide çalışanlar bu durumdan en kötü şekilde etkilenmişlerdir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, COVID-19’un gelişmekte olan ülkelerin gelirleri üzerinde 200 milyar ABD doları tutarında bir ek maliyet yaratacağını tahmin etmektedir.[13] Kriz aynı zamanda yabancı işçilerin ailelerine para gönderdiği havale işlemlerinde de %7’lik bir azalmaya yol açmıştır, normal şartlarda bu havaleler her yıl yaklaşık yarım milyar ABD doları tutarındadır.[14]
Gıda fiyatlarının artması ve gelirlerin düşmesi veya sıfıra inmesi, gıda güvensizliğine giden yolu inşa eden önemli etkenlerdir.
UNICEF, Gıda Güvenliği Durumu raporunda, “COVID-19’un bir sonucu olarak gelir kaynaklarının ve yabancı ülkedeki çalışanların gönderdiği havalelerin azalmasından kaynaklanan gıda tedariki aksamaları ve gelir kaybı; dünya genelindeki hane halklarının, besleyici gıdalara erişimde gittikçe daha fazla zorluklarla karşı karşıya olduğunu, daha yoksul ve savunmasız nüfusların sağlıklı beslenmeye erişiminin daha da zorlaştığını gösteriyor.” şeklinde uyarıda bulunmuştur.[15]
En savunmasız olanlar en çok etkilenenlerdir
COVID-19’un zaten hayatta ayakta kalma mücadelesi verenler için her şeyi daha da zorlaştırmış olması, endişe verici bir gerçektir. Gelişmekte olan ekonomilerde yaşayan insanlar, hane halkı gelirlerinin büyük bir oranını gıdaya harcamaktadır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki orta sınıf aileler gelirlerinin yalnızca %10’unu gıdaya harcamaktadır. Pek çok düşük gelirli ülkede bu oran %50’ye yakındır. Ayrıca, çatışmadan etkilenen birçok bölgede bir öğün yemeğin fiyatı insanların günlük gelirleri aşabilmektedir.[16]
Ancak zor durumda kalanlar yalnızca gelişmekte olan dünyadaki insanlar değildir. COVID-19, zengin ülkelerde yaşayan savunmasız kişiler için de hayatı zorlaştırmıştır.
Northwestern Üniversitesi’nin araştırmasına göre, Amerikan hane halkının %23’ü küresel salgın öncesine kıyasla iki kat daha fazla gıda güvensizliği sorunuyla karşı karşıya kalmıştır.[17]
Gıda güvensizliği daha yaygın olarak kırsal popülasyonlarla ilişkilendirilir; ancak COVID-19 her alanda işleri etkilediğinden dolayı özellikle turizme bağlı olan ve çok sayıda kayıt dışı işçinin çalıştığı düşük ve orta gelirli ülkelerde şehir sakinleri orantısız bir şekilde fakirliğe itilmiştir.
Uluslararası Gıda Politikası Araştırma Enstitüsü (IFPRI), Sahra Altı Afrika’da yoksulluğun kırsal alanlarda %15 ve kentsel alanlarda %44 oranında artacağını tahmin etmektedir.[18]
Sağlıklı beslenmek artık daha zor
Tek tehdit açlık değildir. İnsanlar paraya sıkıştığında daha ucuz, daha az besleyici gıdalar tüketir; enerji açısından zengin nişastalı tahılları sebze gibi daha pahalı, besin açısından yoğun gıdalara tercih etmek zorunda kalırlar.[19]
UNICEF’e göre, sağlıklı beslenmenin sadece enerji ihtiyacını gideren nişastalı gıdalarla beslenmeye kıyasla ortalama beş kat daha pahalı olduğu tahmin edilmektedir.[20]
Ekonomik krize ek olarak COVID, bu gıdaların taze kalması için gereken karmaşık tedarik zincirlerinde de aksamalara neden olmuştur. Ayrıca, okullarda eğitimin durmasıyla küresel salgının başlangıcından bu yana yaklaşık 39 milyar okul öğününü kaçıran 400 milyon öğrenci, yaşamlarındaki kritik bir beslenme kaynağından mahrum kalmıştır.[21] Kalitesiz beslenme, uzun vadede sağlık sorunlarının yanı sıra enfeksiyona ve hastalığa daha fazla duyarlılığa yol açabilmektedir.
Çok daha kötüleşebilir . . . .
Ekonomik canlandırma paketleri, düşük ve orta gelirli ülkeler için borç ertelemeleri ve çeşitli güvenlik ağı programları, 2020 yılında gıda krizinin en kötü şekilde yaşanmasının önüne geçilmesine yardımcı olmuştur. Bazı önemli istisnalara rağmen, BM’nin sınırların kapatılması ve tarifelerin belirlenmesi ile ilgili uyarılarına dikkat eden hükümetler ve genel olarak iyi geçen hasatlar sayesinde gıda tedariklerinde geçen yıl büyük bir sorun yaşanmamıştır.
Ancak birçok kişi gıda stokunu, nakit ve aile desteğini tüketmiştir ve bu nedenle bundan sonraki gıda güvensizliği tehditlerine karşı daha savunmasızdırlar. Dünya Gıda Programı (WFP), geçen yıl 135 milyon insanın karşılaştığı akut açlıkla bugün 272 milyon insanın karşılaşma ihtimali olduğu konusunda uyarılarda bulunmaktadır.[22] Mart 2021’de WFP İcra Direktörü David Beasley, “Bir kez daha uçurumun eşiğine doğru kayıyoruz.” diye uyarıda bulunmuştur.[23]
Bu konuda ne yapabiliriz?
Gıda güvenliğine karşı en önemli iki tehdit olan çatışma ve iklim krizi, küresel koordinasyon gerektiren uzun süreli karmaşık zorluklardır. COVID-19, işleri daha da kötüleştirmiş olsa da doğru düzeyde yatırım, taahhüt ve iş birliği ile birlikte aşağıda belirtilen çeşitli önlemlerle üstesinden gelinebilecek nispeten kısa vadeli bir sorundur:
- Daha iyi veriler: Ne kadar çok şey bilirsek, o kadar çok yardımcı olabiliriz. WFP’nin de dediği gibi: “Veri topluluğu; COVID-19’un gıda güvenliği üzerindeki etkisinin zamanında ve güvenilir bir şekilde ölçülmesini sağlamak için araçlarını uyarlamalı, politika yapıcıların kanıta dayalı kararlar almalarını sağlamak amacıyla verilere erişimini, bunları yorumlamasını ve kullanmasını kolaylaştırmalıdır.”[24]
- İş birliği: Ülkeler, her bölgenin karşı karşıya olduğu benzersiz zorlukların üstesinden gelmek için güçlerini birleştirebilir. Bu alanda ümit verici gelişmeler gördük. Nisan 2020’de Körfez İş Birliği Konseyi (GCC) entegre bir gıda güvenliği ağı uyguladı, stratejik bir gıda stoku geliştirmeye başladı ve yerel tarıma yatırımlar yaptı.[25] Yirmi altı Latin Amerika ve Karayip ülkesi, “koordinasyon, bilgi alışverişi ve iyi uygulamalarla hareket etme ve her ülkenin gerçekliğine uygun olarak uygun önlemleri benimsemesi” taahhüdünü onaylayarak gıdaya güvenilir erişim sağlamak için desteklerini koordine etmeyi kabul etti.[26] Haziran 2020’de Afrika Kalkınma Bankası, COVID-19’a karşılık olarak “gıda güvenliğini korumak ve bölgesel olarak gıda kaynaklarında kendi kendine yetebilme yeteneği yaratmak için stratejik bir yol haritası” olan Feed Africa Response’u (Afrika’yı Beslemek için Yanıt) başlattı. Afrika Kıtası Serbest Ticaret Bölgesi, daha verimli ve çevik bölgesel tedarik zincirleri oluşturmak için harekete geçti.[27]
- Nakit: COVID-19 sürecinde hükümetler, bankalar ve uluslararası kurumlar tarafından ekonomiye büyük miktarlarda para enjekte edilmiştir. Örneğin Uluslararası Kalkınma Ajansı, Nisan ve Eylül 2020 tarihleri arasında gıda güvensizliğinin kalıcı tetikleyicileriyle mücadele etmek üzere kısa vadeli COVID-19 yanıtlarının ve uzun vadeli yatırımların bir arada olduğu 5,3 milyar ABD doları tutarında yeni bir taahhütte bulunmuştur.[28] Ancak bireylere yapılan nakit transferlerinin çoğu tek seferlik olmuştur ve finansmanda büyük eksiklikler vardır. WFP, bu yıl 6 milyar ila 7 milyar ABD doları arasında bir açık beklemektedir. İnsanların tekrar ayakları üstünde durabilmesi için daha fazla para gerekecektir.
- Gelecekteki salgınların önlenmesi: Yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkların (EID) %70’inden fazlasının kaynağı hayvanlardır ve patojenlerin hayvanlardan insanlara bulaşması orman tahribatı, arazi kullanımı değişikliği ve hızlı nüfus artışı ile artmaktadır. Bu konu, daha önceki bir Spotlight makalesinde derinlemesine tartışılmıştır. Hindistan’ın COVID-19 Acil Durum Müdahale ve Sağlık Sistemleri Hazırlık Projesi gibi girişimler, ülke genelinde insanlarda, hayvanlarda ve sağlık bilgi sistemlerinde hastalık izleme sistemlerinin iyileştirilmesine yardımcı olacaktır.[29] Çin ayrıca zoonotik ve ortaya çıkan diğer sağlık tehditleri için risk tabanlı gözetim sistemlerini iyileştirmek üzere bir proje başlatmıştır.[30]
- Gıda kaybını/atığını azaltma: COVID-19 şu ana kadar gıda tedarikinden ziyade gıda erişimini etkilemiş olsa da arzda görülecek herhangi bir artış elbette avantaj yaratacak, özellikle tüketici için maliyetlerin düşürülmesine yardımcı olacaktır. Şu anda dünyadaki gıda üreticilerinin yaklaşık %70’i, mümkün olan en yüksek miktarda mahsulü elde etmek için ihtiyaç duyulan teknolojilere ve yöntemlere erişimi düşük olan küçük boyutlu işletme sahiplerinden oluşmaktadır.[31] Dünya Bankası, yalnızca Sahra Altı Afrika’da, üretilen gıdaların %37’sinin tüketiciye ulaşmadan kaybolduğunu tahmin etmektedir.[32] Bu üreticilere yardımcı olmak için atılacak her adımın önemli bir etkisi olacaktır.
Aşağıdaki şema, farklı küresel bölgelerde hem kaynak hem de tüketici aşamalarında kişi başına ve kilogram başına gıda kaybını ve atığını göstermektedir[33].
Şemada gösterildiği üzere gıda kaybı en büyük sorundur, bunun nedeni ise büyük ölçüde kaynak noktasındaki depolamanın ve perakendeciye ulaşımın yetersiz olmasıdır.
Geleceğimize yatırım yapmak
Küresel gıda güvenliğini geliştirmek, Jameel Ailesinin “yaşam altyapısına” yatırım yapma stratejisinin bir parçası olarak halihazırda somut farklar yarattığı bir alandır.
Örneğin Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) yer alan Abdul Latif Jameel Su ve Gıda ve Sistemler Laboratuvarı (J-WAFS) minimum çevresel etki ile güvenli ve dayanıklı yiyecek ve su tedariki için araştırmaları, yenilikleri ve teknolojiyi destekleyen bir kurumdur. 2014 yılında kurulduğundan bu yana 60’tan fazla proje finanse edilmiş, araştırmalarını genişletmek ve ilerletmek için 12 milyon ABD dolarından fazla takip fonu elde edilmiştir[34].
J-WAFS tarafından desteklenen araştırmaların çoğu, gelişmekte olan ülkelerde gıda ve su sistemlerini daha etkili, daha verimli, daha erişilebilir ve daha ekonomik hale getirmek için yenilikçi tekniklere odaklanmaktadır.
J-WAFS, örneğin Kenya’da, elektriğe ihtiyaç duymadan doğal su buharlaşması tekniği kullanılarak meyveyi koruyan toprak kap buharlaştırıcı soğutma odaları geliştirmek için MIT profesörleri Daniel Frey ve Leon Glicksman tarafından yönetilen bir projeyi desteklemektedir.
Diğer bir proje ise MIT’de John D. MacArthur Kimya Profesörü olan Tim Swager’ın yürüttüğü hızlı, kolay ve uygun maliyetli gıda güvenliği algılama teknolojisi geliştirmeyi amaçlayan bir araştırma ile ilgilidir. Bu araştırma, yiyeceklerde ve su veya süt gibi sıvılarda bakteriyel kontaminasyonu tespit edebilen Janus emülsiyonları adlı özel damlacıklara dayanmaktadır.Bu teknolojinin daha az gelişmiş ülkelerde büyük faydaları olabilir.
Örneğin ineklerdeki metastaz, tüm dünyadaki süt üreticileri için büyük bir sorundur ve sürünün tamamına hızlı bir şekilde yayılabilir. Hindistan buna bir örnektir. Bir bölgedeki birçok farklı sürüden elde edilen süt, genellikle merkezi bir toplama noktasında birleştirilir. Tek bir sürüde metastaz varsa, ürün partisinin tamamı bozulur. Swager’in teknolojisi, hastalıklı bir sürüdeki metastazı temiz sütü kirletmeden önce tespit edebilecek ve böylece atık oranını azaltacaktır. Bu teknoloji, J-WAFS Çözümleri Programı’nın bir parçası olarak laboratuvardan çoktan çıkmıştır ve bir startup şirket olan Xibus Systems, saha testleri için protokoller geliştirmektedir.
J-WAFS bunun yanı sıra tedarik zincirinde çalışan yenilikçileri ödüllendiren Gıda ve Tarım İş Alanı İnovasyon Ödülü için Rabobank ile iş birliği yapmıştır. Ödüllü projeler arasında, MIT ve Tufts Üniversitesi’nden ortak bir ekibin geliştirdiği, meyve ve sebzelerin raf ömrünü %50’ye kadar artıran doğal protein bazlı bir kaplama bulunmaktadır.
Çıkardığımız dersler neler?
COVID-19, daha önce benzeri görülmemiş bir karmaşaya yol açıp milyonlarca insanın sağlıklı beslenmeye erişimini ve bu beslenme düzenini karşılayabilecek maddi gücünü ciddi ölçüde kısıtlayan küresel bir durgunluk yaratırken, uzun süredir etkili olan gıda güvensizliği tetikleyicilerini daha da güçlendirmiştir. Dünya bugüne kadar en kötü kıtlık senaryolarından kaçınabilmeyi başarmıştır ancak 2021 ve sonrasında da en savunmasız nüfuslara yardım etme konusunda kararlı olmalıdır.
Küresel gıda güvenliğini güçlendirmek için zamanında harekete geçerek yalnızca açlığı ve kıtlığı azaltmakla kalmayıp aynı zamanda iklim değişikliği, yoksulluk, küresel sağlık ve hijyen gibi bir dizi diğer hayati sorunun da üstesinden gelebiliriz.
Gıda, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik Hedeflerindeki kritik konumunda yansıtıldığı gibi toplumumuzun geleceğinin merkezinde yer alır. Bunun doğrudan katkı sağladığı hedef SDG 2 – Sıfır Açlık hedefidir ancak kişi başına küresel gıda atığını yarıya indirme ve 2030 yılına kadar gıda kaybını azaltma hedefi olan SDG 12 – Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim (SDG Hedefi 12.3) için de büyük bir öneme sahiptir.[35] Büyük resmi çizmek gerekirse SDG 12 üzerine yapılan çalışmalar, BM’nin geriye kalan diğer 16 sürdürülebilirlik hedefinden 11 tanesine daha katkıda bulunacaktır.
Yalnızca bir devlet, organizasyon veya şirketin tek başına bu sorunların üstesinden gelmesi asla beklenemez. Abdul Latif Jameel’in çalışma tarzının merkezinde yer alan iş birlikçi yaklaşım, her düzeyde ortaklık ve ekip çalışması gerektirir. Bu, toplumumuz için daha sürdürülebilir, daha erişilebilir ve daha uygulanabilir bir gelecek sağlamak için kabul etmemiz ve birlikte zafere götürmemiz gereken bir mücadeledir.
[1] The state of food security and nutrition in the world, UNICEF, 2020
[2] The state of food security and nutrition in the world, UNICEF, 2020
[3] Food Security and COVID-19 (worldbank.org)
[4] http://www.fao.org/save-food/resources/en/
[5] https://www.wfp.org/stories/wfp-glance
[6] https://www.un.org/press/en/2021/sc14463.doc.htm
[7] https://www.un.org/press/en/2021/sc14463.doc.htm
[8] https://www.scidev.net/asia-pacific/opinions/covid-19-another-wake-up-call-for-food-security/
[9] https://www.scidev.net/asia-pacific/opinions/covid-19-another-wake-up-call-for-food-security/
[10] https://www.worldbank.org/en/topic/the-world-bank-group-and-the-desert-locust-outbreak#2
[11] https://www.imf.org/en/Publications/WEO/Issues/2021/01/26/2021-world-economic-outlook-update
[12] https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/@dgreports/@dcomm/documents/briefingnote/wcms_755910.pdf
[13] https://www.undp.org/press-releases/covid-19-looming-crisis-developing-countries-threatens-devastate-economies-and-ramp
[14] https://www.worldbank.org/en/news/press-release/2020/10/29/covid-19-remittance-flows-to-shrink-14-by-2021
[15] The state of food security and nutrition in the world, UNICEF, 2020
[16] https://cdn.wfp.org/2020/plate-of-food/
[17] https://www.npr.org/2020/09/27/912486921/food-insecurity-in-the-u-s-by-the-numbers
[18] https://www.ifpri.org/publication/covid-19-and-global-food-security
[19] http://www.fao.org/3/cb1000en/cb1000en.pdf
[20] https://www.unicef.org/media/72686/file/SOFI-2020-in-brief.pdf
[21] https://www.unicef-irc.org/publications/1176-covid-19-missing-more-than-a-classroom-the-impact-of-school-closures-on-childrens-nutrition.html?utm_source=twitter&utm_medium=socia
[22] https://www.wfp.org/stories/wfp-glance
[23] https://www.wfp.org/news/wfp-chief-calls-urgent-funds-avert-famine
[24] https://docs.wfp.org/api/documents/WFP-0000114546/download/?_ga=2.95744668.181467085.1597837110-1558960872.1597837110
[25] https://oxfordbusinessgroup.com/news/how-covid-19-honing-kuwait-s-focus-food-security
[26] http://www.fao.org/americas/noticias/ver/en/c/1269548/
[27] http://oxfordbusinessgroup.com/news/international-trade-year-review-2020
[28] http://documents.worldbank.org/curated/en/775981606955884100/Responding-to-the-Emerging-Food-Security-Crisis
[29] https://www.worldbank.org/en/news/press-release/2020/04/02/world-bank-fast-tracks-1-billion-covid-19-support-for-india?CID=SAR_EN_IN_NW
[30] https://www.worldbank.org/en/news/press-release/2020/06/18/china-new-project-to-reduce-risks-of-emerging-infectious-diseases-through-a-multisectoral-approach
[31] http://foodsustainability.eiu.com/wp-content/uploads/sites/34/2018/12/FixingFood2018-2.pdf
[32] https://www.worldbank.org/en/programs/africa-myths-and-facts/publication/is-post-harvest-loss-significant-in-sub-saharan-africa
[33] https://www.weforum.org/agenda/2015/08/which-countries-waste-the-most-food/
[34] https://jwafs.mit.edu/about/impact
[35] https://sustainabledevelopment.un.org/sdg12