Fırtınaya göğüs germe
Gezegenimizi her geçen gün, her geçen saat daha da zorladığımız çevresel değişimlerin nedenleri, hızı ve doğası, benim hem büyük bir tutku duyduğum hem de fazlasıyla ilgilendiğim bir sorun.
Daha önce orman yangınlarının, çölleşmenin ve yükselen küresel sıcaklıkların neden olduğu artan riskler hakkında ve dünyanın dört bir yanındaki topluluklar için gıda güvenliğini ve su erişimini güçlendirme hakkında da yazmıştım. Bunların hepsi büyük bir küresel yanıt gerektiren büyük küresel sorunlardır. Ancak tüm bu sorunlara yol açan bir çevresel sorun vardır. Çoğu zaman fark etmeyebileceğimiz ancak toplumumuza tarifsiz çevresel ve ekonomik zarar verme potansiyeli olan bir sorun. Bu sorunun kaynağı: hava durumu. En belirgin olarak da hava durumlarının gittikçe öngörülemez hale gelmesi.
2022 yılında onlarca milyar dolarlık hava felaketi Dünya’yı etkiledi ve bu yıl, kuraklık konusunda rekor kırılan ikinci en maliyetli yıl oldu[1]. Ayrıca, en az 29 milyar ABD dolarına[2] mal olan üç mega felaketin yanı sıra Avrupa’da kaosa neden olan bir sıcaklık dalgasından[3], Hindistan ve Pakistan’da binlerce toplu ölüme ve yıkıcı muson sellerinden bahsetmiyoruz bile.
Daha 2023’ün yarısına bile gelmedik ve şimdiden Kaliforniya’da sel felaketleri, Afganistan’da -28 oC hava sıcaklığı ve Avrupa’da kar yağışı gerçekleşemeyecek kadar sıcak[4] olduğu için kapanan kayak merkezleri var. Güney Afrika’da Freddy Kasırgası Mozambik, Malavi ve Madagaskar’da 80.000’den fazla insanı yurdundan etmiş ve Güney Yarım Küre’de kayıtlara geçen en uzun süren kasırgalardan biri olmuştur. En uzun ikinci fırtına 2016 yılında görülmüştü.
Nisan 2023’te bir kasırga ABD’nin Mississippi eyaletinde küçük bir kasaba olan Rolling Fork’u yıkıp geçerek 25 kişinin hayatına mal oldu. Bu bir kasırga için bile sıra dışı bir durumdu. İlk bulgular hortumun Gelişmiş Fujita (EF) ölçeğine göre dört şiddetinde olduğunu, yani üç saniyede 265 ila 320 km/saat hızla estiğini ve enkazı 9 km yukarıya savurduğunu göstermiştir[5]. ABD’deki Ulusal Hava Durumu Servisi, bu tür fırtınaların nadir görüldüğünü ve en yıkıcı olanlardan biri olduğunu belirtti.
İklimin hava durumuna etkisi
İklim değişikliği ile olağanüstü hava olayları arasındaki ilişki sağlam kanıtlara dayanmaktadır. İnsan kaynaklı sera gazları nedeniyle Dünya atmosferinin alt katmanları daha nemli ve sıcak hale gelerek fırtınalar ve diğer olağanüstü hava olayları için daha fazla enerjinin açığa çıktığı koşulları yaratıyor[6]. Bilim insanları “olağanüstü hava olaylarını”, aynı bölgede görülen önceki hava olaylarının %90-%95’inden farklı olaylar olarak tanımlar.
Sel riskini artıran şiddetli sağanak ve kar yağışı olayları daha sık hale geliyor. Küresel sıcaklıkların artması, orman yangınlarıyla ilgili bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi, sıcak hava dalgalarını daha yaygın, daha şiddetli ve daha uzun süreli hale getiriyor. 2018 Ulusal İklim Değerlendirmesi, ABD’de sıcak hava dalgalarının sıklığının 1960’lardan bu yana üçe katlandığını ve ortalama sıcak hava dalgası mevsiminin 45 gün daha uzadığını ortaya koymuştur[7]. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) gezegenimiz genelinde benzer bir gidişat bekliyor.
Sıcak hava dalgaları sıklaştıkça ve daha uzun süre devam ettikçe farklı konumlarda eş zamanlı olarak daha sık meydana gelmeye başlamış, bu da “eş zamanlı sıcak hava dalgası” adı verilen yeni bir terimin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu, orta enlemlerdeki herhangi iki bölgenin aynı anda büyük sıcak hava dalgası yaşamasıdır. 1980’lerde eş zamanlı sıcak hava dalgaları yaz aylarında yalnızca 20-30 gün boyunca meydana geliyordu. 2020’lerdeyse aynı mevsimde neredeyse her gün gerçekleşiyor. Son 40 yılda eş zamanlı sıcak hava dalgalarının sıklığı, küresel ısınma nedeniyle altı kat artarak yaklaşık %46 daha fazla alanı kasıp kavurmakta ve 40 yıl öncesine göre %17 daha yüksek azami yoğunluklara ulaşmıştır[8].
Daha yüksek sıcaklıkların bir başka sonucu da daha sıcak okyanus sularının daha sıcak ve nemli atmosferle birleşmesi sonucu giderek daha şiddetli hale gelen kasırgalardır. En şiddetli kasırgalar daha yoğun olarak yaşanacak, daha fazla yağış üretecek, yeni etki alanlarına ulaşacak ve muhtemelen daha büyük ve uzun süreli olacaktır. Bu durum, eriyen kutup buzullarının neden olduğu deniz seviyelerindeki artış nedeniyle daha da karmaşık hale geliyor; yani kıyı fırtınaları sırasında daha da fazla deniz suyu kıyıya itiliyor. Daha fazla deniz suyu ve daha fazla yağış, daha yıkıcı fırtına dalgalanmaları ve sel anlamına gelir.
Değişen hava durumu sistemleri
Küresel ısınmanın kasırgaları daha yoğunlaştıracağını bilsek de daha sık hale getirip getirmeyeceği bilinmemektedir. Benzer şekilde, küresel ısınmayla birlikte kasırgaya neden olan bazı koşullar artacak olsa da daha fazla kasırga olup olmayacağından emin olamayız; çünkü rüzgarların dikey ve yatay varyasyonlarındaki değişiklikler ve diğer etkenler belirsizdir.
Hava durumu sistemleri karmaşıktır ve herhangi bir münferit olağanüstü hava durumu olayına katkıda bulunan birçok faktör vardır. Örneğin, El Niño ve La Niña, Dünyanın iklim sistemindeki[9] en büyük dalgalanmalardır ve dünya genelinde hava durumu düzenleri için sonuçları olabilir.
El Niño, tipik olarak Orta Doğu Ekvator Pasifik bölgesinde yoğunlaşan, her birkaç yılda bir gerçekleşen deniz yüzeyi sıcaklığının ısınması anlamına gelir. El Niño, bölgedeki deniz sıcaklıkları uzun vadeli ortalamanın 0,5 ⁰C üzerine çıktığında duyurulur, bu da Doğu Pasifik’teki ortalama hava koşullarından daha sıcak olması anlamına gelir. La Niña, Ekvator Pasifik bölgesindeki ortalama sıcaklıkların tersi şekilde daha soğuk dalgalanmalarla daha serin ve daha kuru havalara yol açar.
Hem El Niño hem de La Niña, yağış şekillerini, atmosfer basıncını ve okyanus akıntılarıyla birlikte Dünya yüzeyinde termal enerjiyi dağıtan büyük ölçekli hava hareketi diyebileceğimiz küresel atmosferik dolaşımı etkiler. Bu değişiklikler, dünya çapında birçok bölgede iklim değişkenliğinin ana kaynaklarını oluşturur. El Niño ve La Niña birlikte El Niño-Southern Osilasyonu (ENSO) olarak bilinir ve salınım, denizdeki El Niño ve La Niña bölümlerine eşlik eden Tropik Pasifik’in doğusu ve batısı arasındaki atmosferik basınçtaki değişikliklere işaret eder.
Araştırmalar, ENSO döngüsünün tüm dünyayı etkilediğini göstermektedir. Örneğin, El Niño yılları Birleşik Krallık’ta daha soğuk kışlar ve Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyinde daha serin ve yağışlı havalar yaşanması ihtimalini artırırken, Kuzey Atlantik’te tropikal fırtına yaşanma riskini azaltabilir. La Niña ise tam tersidir. Atlantik’te tropik fırtınaları ve Güneydoğu Asya’daki musonları daha şiddetli hale getirebilir; Avustralya’daysa sel riskini artırabilir.
Belirsiz nedenler
El Niño ve La Niña, birbiriyle etkileşim halinde olan birçok faktörünün yol açtığı doğal iklim değişkenliğinin efsanevi yapılarıdır. Imperial College London’da iklim bilimcisi olan Caroline Wainwright[10], “Her olay, iklim değişikliği ve iklim değişkenliğinin bir kombinasyonudur” diyor. Bu, iklim değişikliği şüphecilerinin “olağanüstü hava koşulları her zaman var olmuştur” diyebilmesini sağlayan bir nüans olarak herhangi bir olağanüstü hava olayının insan kaynaklı iklim değişikliğiyle ilişkilendirilmesini zorlaştırır. Buna karşın araştırmalar, genel olarak ısınan iklimin bir olayı daha şiddetli ya da gerçekleşme olasılığı daha yüksek hale getirdiğini göstermektedir[11].
Pakistan’da yakın zamanda meydana gelen ve ülkenin üçte birini sular altında bırakan sel felaketi, birden fazla faktörün nasıl etkili olabildiğini göstermektedir. Fazladan her Santigrat derece için havada fazladan %7 nem oluşur, bu nedenle daha fazla aşırı yağış ve daha fazla sel baskını tehlikesi söz konusu demektir. Küresel ısınma dağların yüksek kesimlerindeki buzulları da etkiler ve ilkbaharın gelmesiyle birlikte daha önce buz halinde duran su da çözülmeye başlar. 2022’de Himalayalar’daki alışılmadık derecede yüksek sıcaklıklar, buzulları eriterek İndus Nehri ve La Niña’dan etkilenen şiddetli muson yağmurlarını kontrol altına almakta zorlanan diğer su yolları üzerindeki baskıyı artırmıştır. Pakistan genelinde bu dönemde normalden %243 daha fazla yağış alınmış ve kayıtların tutulmaya başlandığı 1961 yılından bu yana şimdiye kadarki en yağışlı Ağustos ayı yaşanmıştır[12].
Dünyadaki hava olaylarındaki belirsizlik artıyor çünkü ENSO döngüsü gibi bir olgunun iklim değişikliğinden nasıl etkilenebileceğini gerçekten anlayamıyoruz. Örneğin 2022 yılı, La Niña’nın üst üste üç kez oluştuğu bir yıldı, bu yüzyılda ilk kez böyle bir “üçlü eğilim” kaydedildi. Normalde ENSO üç ila yedi yıllık bir döngüde hareket eder ve güçlü El Niño’ların ardından dengeleyici bir La Niña gelirdi.
La Niña yılları daha da ısınıyor ve sıklaşıyor. Mart 2022’de, Avustralya’daki Büyük Bariyer Resiflerinden sorumlu yetkililer, mercan resifinin artan sıcaklıklara tepki olarak simbiyotik algler çıkardığı kitlesel bir beyazlaşma olayı yaşadığını açıkladı[13]. Modern zamanların bu türden sadece altıncı olayı olan bu olay, aynı zamanda bir La Niña yılında gerçekleşen ilk olay oldu. 2020 yılının La Niña’sı daha yüksek sıcaklıklar, artan seller ve ciddi kuraklıklarla gelecek olan büyük değişimin habercisi olabilir.
Hava durumunu değiştirme
Alışılmadık hava durumlarının artan sıklığıyla karşı karşıya kalan bazı ülkeler, bulutların ürettiği yağış miktarını veya türünü değiştirmek için “bulut tohumlama” olarak bilinen bir teknik kullanarak doğaya yardım etmeye çalışmıştır. Diğerleri ise altyapılarını güçlendirerek bu etkileri azaltmaya çalıştı. Kısa vadede, bu tür çabalar iyi niyetlidir. Ne var ki tam olarak anlayamadığımız bu hava koşullarına doğrudan müdahale etmekle istenmeyen sonuçlar yasasına kurban gitme riskini taşıyoruz. Bir zamanlar dünyanın en büyük mucidi olarak kabul edilen Thomas Midgley Junior’ın hikayesi buna örnek olarak gösterilebilir[14].
Thomas Midgley Junior, içten yanmalı motoru daha verimli hale getiren ve buzdolaplarının güvenli bir şekilde çalışmasını sağlayan ilk kloroflorokarbon (CFC) olan Freon’u yaratan petrole kurşun koyma yöntemini icat etti. Daha hızlı ve daha güçlü arabalar ile daha soğuk ve daha verimli buzdolapları. Bir taşla iki kuş! Onlarca yıl sonra, her iki yeniliğin etkilerinin Midgley’in tahmin edebileceğinden daha kapsamlı olduğunu keşfettik.
Kurşunlu benzin sadece kalp hastalığına, inmelere ve kansere neden olmakla kalmadı,[15] aynı zamanda kutup buz çekirdeklerindeki kurşun konsantrasyonlarını da %350 oranında artırdı, CFC’lerse ozon tabakasında bir delik açan ve iklim değişikliği fikrini ilk kez insanlara gösteren orijinal “sera gazları” oldu.
Bulut tohumlamanın, altı dondurulan belirli bulut türlerine gümüş iyodür gibi küçük buz çekirdekleri ekleyerek yağmur veya kar üretme yeteneklerini iyileştirdiği iddia ediliyor. Bu çekirdekler kar tanelerinin oluşması için bir temel oluşturur. Güneydoğu Asya ülkeleri bu tekniği kurak mevsimlerde belirsizlikleri gidermek için kullanırken Amerika’daki kayak merkezleri, pistlerini iyi durumda tutmak için kullanıyor[16].
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), kısa süre önce Abu Dabi’deki bir havalimanından yılda 200 kez uçuş yapılan, dünyanın en büyük bulut tohumlama programlarından birine başladı. Bu bile kendi programına yılda en az 200 milyon ABD doları harcayan Çin’in[17] yanında devede kulak kalıyor. Bu uygulamalar 2018’de 5 milyon kilometrekareyi, başka bir deyişle Çin topraklarının yarısından fazlasını, kapsıyordu ve bu alanın her yıl yaklaşık 100.000 kilometrekare daha genişletilmesi planlanıyordu. Hükümet, bulut tohumlamanın ülke genelinde her yıl yaklaşık 50 milyar metreküp fazladan yağmur veya kar ürettiğini söylüyor; bu da toplam su talebinin yaklaşık %8’ine eşit. Başkent Pekin’in kuraklıkla boğuşurken bulut tohumlama ile yağmurun %15 artırıldığı söyleniyor.
Ne var ki bu büyük yatırımlara rağmen bulut tohumlamanın etkinliğine ilişkin bağımsız bilimsel veriler pek de ikna edici değildir. Dünya Meteoroloji Örgütü’ne bağlı bilim insanları, 2019 yılında yağmur yaratma faaliyetlerinin çoğunun “sağlam bilimsel temellerden ziyade boş vaatlere” dayandığını belirtmiştir[18]. Radar ve bilgisayar modellemesindeki son gelişmeler, daha kapsamlı testlerin yapılmasını mümkün kılmıştır. Bilimsel fikir birliği, bulut tohumlamanın belirli durumlarda kar yağışını biraz artırabileceğini[19] ancak savunucularının iddia ettiği ölçekte bir sonucun kolay kolay görülemeyeceği yönündedir.
Giderek daha fazla yaşanan bazı uç noktalara[20] müdahale etmeyi amaçlayan iki ana hava değiştirme türü daha vardır. Bunlardan biri karbon yakalamayı artırmak için okyanusların gübrelenmesini içerirken diğeri daha fazla güneş ışığını yansıtarak küresel veya yerel ısınmayı azaltmak için bulutları veya buzu parlatmaya odaklanmaktadır.
Bir STK olarak faaliyet gösteren Arctic Ice Project (Arktik Buz Projesi)[21], yansıtıcılığı artırmak ve küresel ısınmayı yavaşlatmak için Kuzey Buz Denizi’nin ve Arktik Okyanusu’nun buzul kısımlarına silikon dioksitten yapılmış küçük içi boş cam boncukları yerleştirmeyi planlamaktadır. Öte yandan Avustralya üniversiteleri, “bulut parlatma” olarak bilinen bir süreçle, daha fazla güneş ışığını yansıtmak ve resifleri korumak için Büyük Set Resifi üzerinde tuz spreyi uygulamasını test ediyor.
Elbette bu hava değişikliği teknolojilerinin çoğunun orta ila uzun vadeli etkileri hala belirsizdir. Örneğin, bulut parlatmanın ekolojik sistemler, tarım ve küresel ısınma üzerinde olumsuz etkileri olabileceğine dair endişeler vardır.
IPCC[22], bulut parlatmanın ozon tabakasını tüketebileceği ve bölgesel hava durumu modellerini değiştirebileceği konusunda uyarıda bulunurken okyanusların asitleşmesini azaltmak için çok az etkisi olacaktır. Ayrıca küresel ısınmayı anlamlı bir şekilde azaltmak için bulut parlatmanın uzun bir süre boyunca gerçekleşmesi gerekecektir. Politika değişiklikleri, ekonomik kısıtlamalar veya jeopolitik sorunlar nedeniyle durdurulursa küresel ısınmanın eskisinden daha da güçlü bir şekilde geri tepebileceği korkusu vardır.
Önleme yerine adaptasyon mu?
Hava durumu değiştirme teknolojileri konusundaki belirsizlikler göz önüne alındığında, çabalarımızı sadece değişen iklime ve artan olağanüstü hava durumu tehlikesine uyum sağlamaya mı odaklamalı?
Burada da ileriye dönük en iyi yolun ne olduğu net değil. Bu, iklim değişikliğinin talihsiz ironilerinden biri ve en fazla risk altındaki toplumlar, genellikle bu durumla başa çıkacak en az kaynağı olan toplumlardır. Örneğin, 2021 yazında Kanada’nın Pasifik kıyısında yer alan British Columbia’da hava sıcaklıkları 49,6 °C’ye ulaşmıştır[23]. Aynı zamanda, Irak’taki sıcaklıklar 50 °C’yi aşarak geniş çaplı elektrik kesintilerine yol açmıştır. Kanada’daki sıcak hava dalgası Irak’takinden daha olağan dışıydı ancak Kanada böyle bir duruma dayanabilecek kaynaklara sahip. Irak’ta ise bu kaynaklar yok.
Ayrıca IPCC’nin 2022 değerlendirme raporunda[24] vurgulanan ve olağanüstü hava olaylarının anlık etkilerini engelleme çabalarımız neticesinde yanlışlıkla iyilikten ziyade zarara neden olduğumuz gibi azımsanmayacak bir risk de söz konusudur. Örneğin, bir topluluğu artan deniz seviyelerinden ve fırtına dalgalarından korumak için bir deniz duvarı inşa etmek, kıyıdaki akımların yapısını değiştirebilir, başka bir yerde daha kötü erozyon yaratabilir ve deniz biyoçeşitliliğini olumsuz biçimde etkileyerek bölgedeki balık stoklarına müdahale edebilir. Başka bir örnekte ise tutarsız yağmur yağışı olan bir alanda nehirlerden beslenen bir sulama sistemi inşa etmek, nehir suyunun aşırı tüketilmesine yol açarak nehrin aktığı yöndeki insanlara daha az suyun ulaştığı bir durum ortaya çıkarabilir.
Bu tür önlemler aynı zamanda yanlış bir güven algısı da oluşturabilir. Örneğin Bangladeş’te[25], insanları Jamuna Nehri’nin taşkınlarından korumak için setler inşa etmenin aslında daha fazla insanı taşkın yatağında yaşamaya teşvik ettiğine dair kanıtlar var, zira insanlar setler tarafından korunacaklarına inanıyorlar. Oysa bu, bir setin yıkılması halinde daha fazla insanı riske atmaktadır.
Dengeleyici hareket
Bu koşullar altında varabileceğimiz tek sonuç, ne yaparsak yapalım bu iki öncelik arasında denge kurmamız gerektiğidir. Gelecekte daha fazla veya daha kötü sorunlara yol açacaksa olağanüstü hava olaylarının etkilerini hafifletmek için hemen harekete geçemeyiz. Öte yandan dünyanın dört bir yanında öngörülemeyen hava olaylarından giderek daha fazla etkilenen milyonlarca insan varken tüm dikkatimizi geleceğe de odaklayamayız. Her ikisini de yapmaya çalışmalıyız. Net sıfır dönüşümü ve küresel ısınma hızını yavaşlatma girişimlerimizi iki katına çıkarmalı, aynı zamanda iklim değişikliğinin tetiklediği olağanüstü hava olaylarının etkilerini hafifletmek için bilgi, teknoloji ve kaynaklarımıza en iyi şekilde yatırım yapmalıyız.
En azından Abdul Latif Jameel için bunların yalnızca sözlerden ibaret olmadığını ve paramızı şirket ağzımızın ulaştığı yerlerde kullandığımızı söylemekten gurur duyuyorum. Massachusetts Institute of Technology (MIT) ve Community Jameel tarafından ortak bir proje olan Jameel Gözlemevi İklim Direnci Erken Uyarı Sistemi Ağı (Jameel Observatory-CREWSnet), Tarım İnovasyonu İklim Misyonu’nun (AIM4C) 2023 yılındaki zirvesinde “inovasyon atılımı” olarak seçildi.
AIM4C, tarım ve gıda sistemlerindeki yenilikleri ve yatırımları hızlandırarak iklim eylemini iyileştirmeyi amaçlayan Birleşik Devletler ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ortak girişimidir. Bilimsel mükemmelliği ve finansal desteği göz önünde bulunduran rekabetçi bir sürecin ardından etkilerini hızlandırmak için AIM4C tarafından inovasyon atılımı olarak seçilmiştir.
MIT’nin beş Büyük İklim Mücadelesi bayrak taşıyıcı projesinden biri olan Jameel Observatory-CREWSnet[26], en son iklim ve sosyoekonomik tahmin tekniklerini teknolojik çözümlerle birleştirerek dünya genelinde toplulukları iklim krizlerine uyum sağlamaları için güçlendirmeyi amaçlamaktadır. İlk denemeler Bangladeş ve Sudan’da yapılacak olup çiftçiler yalnızca hava tahminleri almakla kalmayacak aynı zamanda hava durumlarına karşı ısıya dayanıklı tohumlar ve hedef odaklı gübreler gibi araçlar da alacaktır. Amacımız, toplumların tehlikelere karşı hazırlık yapabilmeleri ve bu tehlikeleri yönetebilmeleri için gelecekte yaşanacak hava olayları hakkında yeterli bilgi almalarını sağlamaktır. Araştırmayı laboratuvardan çıkarıyoruz ve daha fazla verimlilik sağlayarak yoksulluğu azaltmaya yardımcı olabileceği bir alana sunuyoruz.
Gezegenin ısınma hızını yavaşlatırken iklim değişikliğinin etkilerini de hafifletmek hiç de kolay bir iş değil. Gezegenin ısınma hızını yavaşlatırken iklim değişikliğinin etkilerini de hafifletmek hiç de kolay bir iş değil. Yine de bu, kabullenip üstesinden gelmemiz gereken bir mücadele. Kesinlikle kolay olmayacak. Başarısızlığın sonucuysa sadece felaket olacaktır.
[1] https://yaleclimateconnections.org/2023/01/dozens-of-billion-dollar-weather-disasters-hit-earth-in-2022/
[2] https://yaleclimateconnections.org/2022/10/world-rocked-by-29-billion-dollar-weather-disasters-in-2022/
[3] https://yaleclimateconnections.org/2023/01/dozens-of-billion-dollar-weather-disasters-hit-earth-in-2022/
[4] https://www.theweek.co.uk/news/environment/960113/the-most-extreme-weather-events-of-2023-so-far
[5] https://www.bbc.co.uk/news/world-us-canada-65072195
[6] https://royalsociety.org/topics-policy/projects/climate-change-evidence-causes/question-13/
[7] https://www.weforum.org/agenda/2022/07/heat-waves-climate-change-europe-northern-hemisphere/
[8] https://www.weforum.org/agenda/2022/07/heat-waves-climate-change-europe-northern-hemisphere/
[9] https://oceanservice.noaa.gov/facts/ninonina.html
[10] https://www.economist.com/science-and-technology/2022/09/05/heatwaves-and-floods-around-the-world-may-be-a-taste-of-years-to-come
[11] https://royalsociety.org/topics-policy/projects/climate-change-evidence-causes/question-13/
[12] https://www.worldweatherattribution.org/wp-content/uploads/Pakistan-floods-scientific-report.pdf
[13] https://www.economist.com/science-and-technology/2022/09/05/heatwaves-and-floods-around-the-world-may-be-a-taste-of-years-to-come
[14] https://www.nytimes.com/2023/03/15/magazine/cfcs-inventor.html
[15] https://www.unep.org/news-and-stories/press-release/era-leaded-petrol-over-eliminating-major-threat-human-and-planetary
[16] https://www.economist.com/middle-east-and-africa/2022/08/11/the-emirates-hope-to-jolt-clouds-into-sharing-their-bounty
[17] https://www.economist.com/china/2021/03/25/cloud-seeding-will-not-solve-chinas-water-shortages
[18] https://www.economist.com/china/2021/03/25/cloud-seeding-will-not-solve-chinas-water-shortages
[19] https://www.economist.com/china/2021/03/25/cloud-seeding-will-not-solve-chinas-water-shortages 5th paragraph
[20] https://www.chathamhouse.org/2022/02/geoengineering-reining-weather-warriors
[21] https://www.chathamhouse.org/2022/02/geoengineering-reining-weather-warriors
[22] https://www.chathamhouse.org/2022/02/geoengineering-reining-weather-warriors
[23] https://www.economist.com/science-and-technology/2022/02/28/new-ipcc-report-over-3bn-people-face-rising-climate-change-threat/21807939
[24] https://www.ipcc.ch/report/ar6/wg2/
[25] https://www.researchgate.net/publication/339003222_The_interplay_between_structural_flood_protection_population_density_and_flood_mortality_along_the_Jamuna_River_Bangladesh
[26] https://www.communityjameel.org/post/jameel-observatory-early-warning-system-selected-by-us-and-uae-governments-for-accelerated-deployment-at-climate-change-summit-in-washington-dc