Çiftlikten çatala – gıda kriziyle mücadele
Hızla artan küresel nüfus nedeniyle, gıda güvenliğimizle ilgili sorunlar konular kritik bir noktaya ulaşmaktadır. Ancak gıda kaybı ve atık konusunda artan farkındalık, hem kamu hem de özel girişimleri daha sürdürülebilir çözümlere doğru ilerlemeye itiyor.
Fady Jameel, Başkan Vekili ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Abdul Latif Jameel.
Sorunun farkına gerçek anlamda, yalnızca sayılara bakma yoluyla varabilirsiniz. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün 2019 tarihli bir raporuna (FAO)[1] göre, şu andaki 7,6 milyarlık küresel nüfusumuz kapsamında 820 milyon insan aç. Ancak, gezegende ürettiğimiz yiyeceklerin %30’u asla tüketilmez[2].
Bu rakamları bir bağlamda sunmak adına, Amerika Birleşik Devletleri’nde, her yıl 38 milyon ton ya da 104 adet Empire State binasının ağırlığı kadar yiyecek atıldığını söyleyebiliriz. Japonya’da her yıl 19 milyon ton yiyecek atılır ve dokuz milyon tona kadar yiyecek, son kullanma tarihinden önce çöpü boyluyor. Birleşik Krallık’ta ise, ortalama bir aile günde neredeyse bir öğünlük yemek atarak ayda yaklaşık 78 ABD dolarlık israfta bulunuyor[3].
Dünya nüfusunun 2050’de 9,8 milyar ve 2100’de 11,2 milyara ulaşması bekleniyor[4]; bu nedenle gıda kaybı ve atık, gezegenimizin karşı karşıya olduğu en acil sorunlardan biri. Parasal olarak ifade edersek, olumlu bir eylem gerçekleştirilmediği takdirde 2030’a kadar bu miktarın 2,1 milyar tona veya 1,5 trilyon ABD dolarına ulaşacağı tahmin edilmektedir.[5]
Daha ayrıntılı anlatmak gerekirse, hasat öncesi dönemden nakliyeye ve perakendeciye teslimata kadar gıda kaybı meydana geldiğini söyleyebiliriz. Öte yandan, gıda atıkları müşteri – perakendeciler, restoranlar gibi servis sağlayıcılar ve nihayetinde haneler tarafından yaratılıyor.
FAO raporuna göre, gıda üretimi ve daha sonra pazara nakliye edilmesi, önemli bir sorun teşkil etmektedir ve hasat aşamasında yaşanan %70 gıda kaybına ek olarak ve perakendeciye nakliye sırasında %14 gıda kaybı yaşanmaktadır.
Aşağıdaki şema, World Resources Institute’tan (WRI) gelen yakın tarihli bir rapora göre[6], gıdaların tedarik zincirinde nasıl kaybolduğunu ve boşa harcandığını gösterir.
Şu anda, dünyadaki gıda üreticilerinin yaklaşık %70’i, maksimum mahsul elde etmek için teknolojilere ve yöntemlere çok az erişimi olan küçük boyutlu iş sahiplerinden oluşuyor[7]. Bu nedenle, gıda kaybını azaltmanın anahtarlarından biri, tedarik zincirinin ön ucundaki kişilerin, pazara ulaşıncaya kadar ürünlerini daha iyi korumalarına yardımcı olacak yenilikler geliştirmektir. Aşağıdaki şema, farklı küresel bölgelerde hem kaynak hem de tüketici aşamasında, kişi ve kg başına gıda kaybını ve atıkları göstermektedir[8]. Şemada gösterildiği gibi, gıda kaybı, büyük ölçüde kaynakta yetersiz depolama ve perakendeciye ulaşım nedeniyle kaynaklanan en büyük sorunlardan biridir. Gıda atıklarının gelişmekte olan ülkelerde – özellikle Sahra Altı Afrika ve sanayileşmemiş Asya’da çok daha düşük olduğu bilgisi de oldukça ilginçtir:
Güvenli bir şekilde gelen mallardan oluşan atıklar endemiktir. FAO, bu raporunda, perakendeciler, servis sağlayıcılar veya son tüketiciler tarafından meyvelerin %9 ila 20’sinin ve hayvansal ürünlerin %14 ila 37’sinin atıldığını belirtiyor. En büyük israf Kuzey Amerika ve Avrupa’daki yüksek gelirli bölgelerden gelmektedir. Örneğin ABD’de 2015 yılındaki gıda atığı, kişi başına düşen gıda harcamasının ortalama %9’una karşılık geliyordu.[9]
Çevresel etki
Gıda kaybının etkileri parasal değerden çok daha büyüktür. Doğrudan düzenli depolama alanına giden (yenmeyen) gıdalardan gelen küresel karbon emisyonları, dünyadaki toplam sera gazı (GHG) ayak izinin yaklaşık %7’sini oluşturmaktadır. Bu durum, üretim ve nakliyeden işleme, dağıtım ve tüketime kadar tedarik zinciri boyunca yaygın.[10].
BM Çevre Programı ise farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Program, gıda atığının bir ülke bağlamında ele alındığında, sera gazı salan en büyük üçüncü ülke olacağını hesaplamıştır[11].
Burada inkar edilemez derecede acımasız bir ironi var.
İklim değişikliği belirtileri arttıkça, sel ve kuraklık gibi şiddetli havanın etkileri, dünyadaki yiyeceklerin çoğunu üreten bazı ülkeler üzerinde en fazla etki yaratmaktadır.
Gıda kaybı, arazi kullanımımızı endişe verici oranlarda etkilemekte ve (genellikle ormansızlaşmaya da yol açan) tarım arazilerinin %30’u asla yenmeyen yiyecekleri üretmek için kullanılıyor. Dünyadaki su kullanımının %70’inden sorumlu olan tarımla birlikte, dünyadaki su kaynaklarının %6’sı dünyanın su kıtlığı konusunda en büyük zorluklardan biriyle karşı karşıya olduğu bir zamanda gıda kaybı nedeniyle tükeniyor.[12]
Diğer bir endişe ise biyoçeşitlilik üzerindeki etki.
Gıda için yetiştirilen 6000 bitki türünden 200’den azı, gerçek gıda üretimine önemli ölçüde katkıda bulunur.
Bunlardan sadece dokuz tanesi küresel bitkisel üretimin %66’sını oluşturmaktadır. 7745 yerel çiftlik hayvanı türünden (yani yaklaşık 40 tür) %26’sı yok olma riski altındadır ve balık stoklarının yaklaşık %33’ü aşırı avlanma kurbanı olmuştur.[13].
Biyoçeşitlilik kaybı ve Biyoçeşitlilik dostu uygulamalar
(Kaynak: UN FAO 2019)Gambiya’da, yabani yiyeceklerin büyük ölçüde kaybı, toplulukları, diyetlerini desteklemek için genellikle endüstriyel olarak üretilen yiyecekler gibi alternatiflere yönelmeye zorladı.
Mısır’da sıcaklıkların yükselmesi, balık türleri üzerinde kuzey yönünde kaymalara yol açacak ve bu da balıkçılık üretimini etkileyecektir.
İşgücü sıkıntısı akışları ve yerel pazarlarda ucuz alternatif ürünlerin bulunabilirliğinin artması, Nepal’de yerel mahsullerin terk edilmesine sorununa katkıda bulunmuştur.
Peru’nun Amazon ormanlarında, iklimsel değişikliklerin, yabani yiyeceklerin tedariki üzerinde olumsuz etkileri olan “savanizasyona” yol açacağı tahmin edilmektedir.
Kaliforniyalı çiftçiler, pirinç tarlalarını büyüme mevsiminden sonra yakmak yerine kışın su basmasına izin vermektedir. Bu da, 111.000 hektar sulak alan ve çoğu yok olma riski taşıyan 230 kuş türü için açık bir alan sağlamaktadır. Sonuç olarak, birçok tür sayıca artmaya başlamış ve ördek sayısı iki katına çıkmıştır.
Fransa’da, yaklaşık 300.000 hektarlık arazi tarımsal ilkeler kullanılarak yönetilmektedir.
Kiribati’de, süt balığı, kum balığı, deniz hıyarı ve deniz yosununun entegre tarımı, değişen hava koşullarına rağmen düzenli yiyecek ve gelir sağlar, sistemin en az bir bileşeni her zaman yiyecek üretir durumda kalır.
Hem gıda kaybını hem de israfı azaltmak için zamanında harekete geçerek, yani değer zincirinin kaynak ucunda doğru desteği sağlayarak ve tüketici israfını önlemek için doğru önlemleri alarak, sadece küresel gıda güvenliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda da iklim değişikliği, yoksulluk, küresel sağlık ve sanitasyon sorunları gibi çeşitli diğer sorunları da hedef alabileceğiz.
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik Hedefi (SDG 12), kişi başına düşen küresel gıda atıklarını yarıya indirmek ve 2030 yılına kadar gıda kaybını azaltmak için bir amaç belirlemiştir (SDG Target 12.3)[14]. Bunun etkisini daha geniş kapsamda açıklamak için, SDG 12’nin göz önüne alınmasının, BM’nin diğer 16 sürdürülebilirlik hedefinin 11’ine de katkıda bulunacağını söyleyebiliriz.
Amacı savunmak
Zorluk önemli olmakla birlikte, hem hükümet hem de kamu sektöründe gıda kaybını ve israfı azaltmak için çok şey yapılmaktadır.
The Economist İstihbarat Birimi tarafından Barilla Gıda ve Beslenme Merkezi tarafından ortaklık içerisinde geliştirilen Gıda Sürdürülebilirlik Endeksi (Food Sustainability Index, FSI), 67 ülkeyi, gıda sistemi sürdürülebilirliği konusunda, gıda kaybı ve atık, sürdürülebilir tarım ve beslenme zorluklarından oluşan üç ana bağlam doğrultusunda değerlendirmiştir. [15]
Eneks, dünyanın önemli pazarlarında olumlu ilerleme kaydedildiğini göstermektedir. Örneğin Fransa’daki mevzuat, 2016 yılından bu yana süpermarketlerin artık yiyeceklerin yoksul topluluklara hizmet veren hayır kurumlarına dağıtılmasını zorunlu kılmıştır.
Aynı zamanda İtalya da, son satış tarihini biraz geçmiş olan ürünler için olan (ve özellikle bozulabilir ürünler konusunda büyük bir gıda atık nedeni olan) gıda mevzuatını yürürlükten kaldırdı. Avustralya, ABD, Çek Cumhuriyeti, İsveç, Slovenya ve Slovakya dahil olmak üzere diğer ülkeler, süpermarket atıklarını azaltmak için benzer yasaları yürürlüğe koymaktalar.
Momentum da özel sektörde toplanıyor. FSI raporu kâr amacı gütmeyen bir sürdürülebilirlik savunuculuk grubu olan Ceres tarafından yapılan bir araştırmaya dikkat çekiyor. Gıda sektöründe çalışan 600 şirketten %86’sı sera gazı emisyonlarını azaltmak için belirli zaman dilimleri belirlemiştir.
Bir başka birleşik girişim ise, [16]70’den fazla ülkeden 500’den fazla aşçıdan oluşan bir topluluk olan ve kendini sıfır açlık konusundaki UN SDG 2 hedefiyle uyumlu bir SDG 2 destek merkezi şeklinde tanımlayan Şeflerin Manifestosu.
Gıda israfını azaltmak için büyüyen bir inovasyon alanı da aksi takdirde boşa gidecek olan aşırı olgunlaşmış, çürümüş, lekelenmiş veya şekilsiz ürün kullanmanın yollarını bulma amacı taşıyan ‘ileri dönüşüm’. Atık depolama sahalarına dökülen gıdalar güçlü ve zararlı bir sera gazı olan metan ürettiğinden dolayı bu girişim, atık açısından olduğu kadar çevresel açıdan da önemlidir.
İleri dönüşüm girişimleri arasında, atık sahasına gitmesi planlanan ‘mükemmel olmayan’ meyve ve sebzelerden ürünler yaratan Birleşik Krallık merkezli Rubies in the Rubble[17] da bulunuyor. Unilever‘in ‘Kırmızı ve Yeşil’ ketçap hattı, her yıl doğru ‘kızarıklık’ oranına sahip olmayan ortalama 2,5 milyon domatesi kurtarıyor[18]. İsveçli perakende devi IKEA da benzer bir şekilde Food is Precious programı sayesinde, çalışanlarını israfı azaltmak için yenilikçi fikirler üretmeye teşvik ederek 2020’nin sonuna kadar gıda israfını %50 azaltmayı hedefliyor.[19].
Teknoloji de hayati bir rol oynuyor. ABD merkezli Winnow ve Singapur’lu Good for Food gibi şirketler de mutfakların yiyecek atıklarını takip etmelerine yardımcı olmak için yapay zeka kullanıyorlar ve bunun sonucunda müşterilerine önemli yatırım getirileri vaat ediyorlar. Too Good to Go, perakendeciler ve restoranlar gibi işletmelerin istenmeyen yiyeceklerini yeniden dağıtmalarına yardımcı olan ve şimdiye kadar dünya çapında 27 milyondan fazla öğün tasarrufu sağlamış olan, Birleşik Krallık’ta geliştirilmiş bir uygulamadır.
Ürün ambalajı, gıda endüstrisi için iki ucu keskin bir kılıçtır. Ürünü çiftçiden perakendeciye kadar olan yolculuğunda korumada önemli ve olumlu bir rol oynamasına rağmen, yıkıcı bir çevresel etkiye de sahiptir. Fakat bu alanda da bazı olumlu gelişmeler görülüyor. Unilever, 2017 yılında plastik ambalajının %100’ünü 2025 yılına kadar tamamen yeniden kullanılabilir, geri dönüştürülebilir veya kompostlanabilir hale getirmeyi taahhüt etti[1]. Nestlé de geri dönüştürülemeyen plastikleri[2]aynı zaman diliminde ortadan kaldırmak için de benzer bir taahhütte bulundu.
Sorunun kaynağında ele alınması
Besin zincirinin diğer ucunda ise, araştırma ve yenilik, küresel gıda kaybını kaynağında azaltmada hayati bir rol oynayabilir. Dünya Bankası, yalnızca Sahra Altı Afrika’da, üretilen gıdaların %37’sinin tüketiciye ulaşmadan kaybolduğunu tahmin ediyor.[3].
Bu, Abdul Latif Jameel’in zaten somut bir fark yarattığını söylemekten gurur duyduğum bir alan. Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) yer alan Abdul Latif Jameel Su ve Gıda ve Sistemler Laboratuvarı (J-WAFS) çevresel, minimum etki ile güvenli, esnek yiyecek ve su temini için araştırma, yenilik ve teknolojiyi destekleyen bir kurum. J-WAFS, 2014 yılında kuruluşundan bu yana, 60’tan fazla projeye fon sağladı ve araştırmalarını genişletmek ve genişletmek için 12 milyon ABD dolarından fazla takip fonu üretti.[4].
J-WAFS’nin desteklediği araştırmaların çoğu, gelişmekte olan ülkelerdeki gıda ve su sistemlerinin verimliliğini ve etkinliğini erişilebilir ve ekonomik olarak uygulanabilir kılan bir maliyetle iyileştirmek ve ideal olarak dönüştürmek için çığır açan yenilikçi teknikler arayışına dayanmaktadır.
J-WAFS, örneğin Kenya’da, elektriğe ihtiyaç duymadan doğal su buharlaşması tekniği kullanılarak meyveyi korumak için toprak kap buharlaştırıcı soğutma odaları geliştirmek için MIT profesörleri Daniel Frey ve Leon Glicksman tarafından idare edilen bir projeyi destekliyor.
Sıcak ve kuru bölgelerde, sıcaklık kontrollü depolama tesislerinin olmaması ve elektriğe çok az erişimin olması, meyve ve sebze ürünlerinin hızla bozulması anlamına gelir. Toprak kap buharlaştırıcı odaları, doğru düşük sıcaklık ve yüksek nem koşullarını sağlayarak, ürünü korumak ve pazara sunmak konusunda başarılı olmuştur. Uygun depolama, üretim sırasında piyasa fiyatlarının düşük olması durumunda, çiftçilere ürünlerini piyasaya sürmeden önce doğru fiyat koşullarını beklemek için ekonomik esneklik sağlar.
Diğer bir yenilik ise MIT’de John D. MacArthur Kimya Profesörü olan Tim Swager ve iş arkadaşları tarafından yapılan, hızlı, kolay ve uygun maliyetli gıda güvenliği algılama teknolojisi geliştirme amacı taşıyan bir araştırma hakkında Araştırmaları, gıda ve sıvılarda bakteriyel kontaminasyonu tespit edebilen Janus emülsiyonları adı verilen özel damlacıklara dayanmaktadır.
Teknolojinin daha az gelişmiş ülkelerde büyük faydaları olabilir. İçme suyuna ve her türlü yiyeceğe uygulanabilir. Örneğin, ineklerdeki metastaz, tüm dünyadaki süt üreticileri için büyük bir sorundur. Sürülere hızla yayılabilir.
ÖrneğinHindistan‘da, bir bölgedeki bir çok farklı sürüden elde edilen süt, genellikle merkezi bir toplama noktasında birleştirilir. Tek bir sürüde metastaz varsa, ürün partisinin tamamı bozulur. Swager’in teknolojisi, bu durumdan etkilenen bir sürüdeki metastazı, etkilenmemiş sütü kirletmeden önce tespit edebilecek ve böylece atık oranını azaltacaktır. Bu teknoloji J-WAFS Çözümleri Programı’nın ve başlangıç şirketi olan Xibus Sistemleri‘nin bir parçası olarak laboratuvardan çoktan çıkmış durumda ve saha testleri için protokoller geliştirmekte. Amaç, asgari eğitim gerektiren ve üreticinin mevcut çalışma şeklini bozmayacak basit, hızlı, sağlam bir sistem sağlamak.
J-WAFS, bunun yanı sıra Rabobank ile, tedarik zincirinin hem üst hem de alt kısmında yer alan yenilikçileri tanıyan – ve de MIT Yenilik Girişimi‘nin bir parçası olan – Gıda ve Tarım İş alanı İnovasyon Ödülü konusunda iş birliği içine girdi. Ödüllü projeler arasında, MIT ve Tufts Üniversitesi‘nden ortak bir ekibin geliştirdiği, meyve ve sebzelerin raf ömrünü %50’ye kadar korumak için doğal protein bazlı bir kaplama bulunmakta.
Teknoloji, şimdi MIT İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü’nde Paul M. Cook Kariyer Geliştirme Yardımcı Doçenti olan Benedetto Marelli tarafından Tufts Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya dayanıyor. Araştırma, kaplamanın, genellikle 10 günden daha az bir raf ömrüne sahip olan çileklerin raf ömrünü %50 oranında uzatabildiğini göstermektedir.
Araştırma ekibi üyesi Jacques-Henry Grislain, “üreticiler, distribütörler ve tüketiciler için değer zincirinin her adımında atıkları önemli ölçüde azaltabilen bir teknolojimiz var” yorumunu yaptı.
Belçika merkezli Wakati gıda kaybını azaltmaya yardımcı olan bir başka yenilik sahibi. Dünyadaki tarım bölgelerinin çoğu tropik veya kurak iklimlerde bulunmakta – Wakati, meyve ve sebzeleri korumak için güneş enerjisinden faydalanılan ve soğutmaya ihtiyaç duyulmayan bağımsız bir çözüm üretti. Bu çözüm kapsamında, küçük bir güneş paneli ile çalışan ve haftada sadece bir litre suya ihtiyaç duyan, 200 kg meyve ve sebze saklayabilen amaca yönelik bir çadırın içinde koruyucu bir mikro iklim yaratılmakta.[1].
Çevre gündeminde, ABD merkezli ReFEd veya ‘Rethink Food Waste Through Economics’ merkezi, anaerobik sindirim adı verilen bir tekniği araştırıyor. Bu teknikte, daha sonra bir biyo-gübre olarak kullanılabilen, biyolojik olarak çözünebilen malzemeleri parçalanıyor[2]. Aynı bilim, atık-enerji girişimlerine de uygulanmaktadır.
Haşere kontrolü, sıcak iklimlerde küçük çiftçiler için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Ancak pestisitlerin kullanımı, hem sağlık endişeleri hem de çevreyi tehlikeye atma konusunda şüphe uyandırıyor. Burada, pestisit kullanımını en aza indirmek ve zararlı kaynakları kontrol etmek için doğal kaynakları kullanmak için sağlam ekolojik yönetim veya ‘agroecology’ uygulamaları geliştirilmektedir.
Örneğin, birbirine yakın, iki veya daha fazla mahsulün yakın bir yerde yetiştirilmesi uygulaması, sadece daha iyi arazi kullanımında değil, aynı zamanda sap kurdu ve striga otu gibi güney ve doğu Afrika ülkelerinde mısır mahsulü üzerinde zarar verici etkilere sahip olabilecek parazit bitkilerle mücadelede de iyi sonuç verdi. Kenya ve Uganda’da 1.500 çiftçiyle yapılan 2000-2003 tarihli bir çalışmada, bu tekniğin, hem sap kurdu hem de striga otu istilaları olan alanlarda mısır verimini %50’den fazla artırdığı bulunmuştur.[3].
FAO raporu, Gana Gıda ve Tarım Bakanlığı tarafından uygulanan ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı tarafından finanse edilen bir programa işaret ediyor. Mısır verimini, haşereyle mücadeleyi ve hastalığın etkisini korumak için çamur silolarının geliştirildiği bir program. Program sayesinde, aile başına düşen depolama kaybı, eski 300 kg ortalamasından 50 kg’a düşmüştür.
Bu gibi yeniliklerin etkisi hala küçük olmakla birlikte, büyüme aşamasındadır. Ölçeklerini katlanarak artırmak için kaynaklara ve know-how’a yatırım yapmaya devam etmeliyiz. Aşağıdaki şema, ortaya çıkan gelişmelerin üretimden tüketime giden yolda gıda kaybını ve israfı nasıl azalttığını göstermektedir.
İş birliğindeki güç
Birçok alanda büyük ilerleme kaydedilmiş olsa da, İdare Komitesi Üyesi ve Dünya Ekonomik Forumu kapsamındaki Future of Food Başkanı Sean de Cleene karar vericilerin kendi alanları dışında çalışma ve disiplinler arası işbirliği yapması gerektiğini vurguluyor[1].
Kendi tanımıyla ‘gıda sistemlerinin dönüşümü’ için olan bir gündemi, ancak sağlık, gıda, arazi kullanımı, kırsal ekonomik kalkınma, göç, çatışma ve yatırım konusunda daha büyük bir resim aracılığıyla dile getirebiliriz.
Teşvikler, daha büyük bir ittifak dışında kalmakla – bunlar ne kadar cesur olursa olsun – yanlış hizalanmış bir durumda olacaktır.
SDG 12’nin (Sorumlu Tüketim ve Üretim) 17 BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’nden 12’sini etkilediği yönündeki önceki öneriye dayanarak, SDG 17’nin (Hedefler için Ortaklık) hedeflerin her birini ulaşılabilir kılmak için bağlayıcı bir unsur olarak hareket ettiğini söyleyebiliriz.
BM, sektörler ve endüstriler arasında bu türden bir iş birliğini sürdürmeye ve ileriye doğru yolu göstermeye çalışmaktadır. Ayrıca yakın bir tarihte, 2021’de bir gıda sistemleri zirvesi düzenleme niyetini açıklamış olup, gıda sistemlerini, iklim değişikliğinin getirdiği zorlukların üstesinden gelmek de dahil olmak üzere daha geniş bir Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 2030 gündeminin odak noktasına koymuştur.
Zirve, ivme üretmeyi, bilgiyi genişletmeyi ve gıda sistemlerinin tüm insanlar için faydalarına ilişkin küresel deneyimleri ve yaklaşımları paylaşmayı amaçlamaktadır. BM, “Gıda sistemlerini kapsayıcı, iklime uyumlu ve esnek hale getirmek ve sürdürülebilir barışı desteklemek” adına, küresel kamusal seferberlik ve farklı şekillerde yatırım yapma konusunda eyleme geçirilebilir taahhütler için katalitik bir an sağlayacağını ummaktadır.[1]
Özel sektör oyuncuları da paydaşları bir araya getirmek ve – en önemlisi de – karşılaştığımız gıda zorlukları hakkında farkındalığı artırmak için ellerinden geleni yapmaktalar.
Örneğin, çok uluslu gıda hizmetleri şirketi, Pusula Grubu, Nisan 2017’de Gıda Atık Gününü Durdurun adlı küresel bir farkındalık kampanyası başlattı. 2018 etkinliği, sosyal medya, posterler ve sergi standlarındaki kampanyalar ve de dünya çapındaki ünlü şefler, endüstri ortakları ve etki yaratıcılar ile iş birliği yoluyla, dünya çapında 12 milyon kişiye ulaştı[2].
Son olarak şunu söyleyebiliriz: ‘gıda kaybı’ ve ‘gıda atıkları’ kavramları, kendi başlarına özgün tanımlara sahipken, aynı zamanda ayrılmaz bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır – düzgün bir şekilde depolanmamış ürünlerden ve yetersiz taşımaya, ürünlerin bir perakendeci, restoran veya tüketici tarafından reddedilmesine ve en sonunda çöp sahasında metan üreten bir atık haline gelmesine dek.
Sorun, basit şekilde ifade edildiğinde fark edilmesi kolay olmasına rağmen, aynı zamanda dünyanın en büyük zorluklarından birini oluşturmaktadır.
Çözüm için, gıda tedarik zincirinin her bir köşesinde stratejik ve ortak bir çaba gerekecektir. Bu, topluluklarımız için sürdürülebilir ve uygulanabilir bir gelecek sağlamak için gösterebileceğimiz ve göstermemiz gereken bir çabadır.
[1] https://www.un.org/sg/en/content/sg/personnel-appointments/2019-12-16/ms-agnes-kalibata-of-rwanda-special-envoy-for-2021-food-systems-summit
[2] https://www.compass-group.com/en/media/news/2018/stop-food-waste-day.html
[1] The State of Food and Agriculture – Moving Forward on Food Loss and Waste Reduction, Food and Agriculture Organization, 2019
[2] http://www.fao.org/save-food/resources/en/
[3] https://www.compass-group.com/en/media/news/2018/stop-food-waste-day.html
[4] https://www.un.org/development/desa/en/news/population/world-population-prospects-2017.html
[5] https://www.bcg.com/en-gb/publications/2018/tackling-1.6-billion-ton-food-loss-and-waste-crisis.aspx
[6] https://wriorg.s3.amazonaws.com/s3fs-public/reducing-food-loss-waste-global-action-agenda_1.pdf
[7] http://foodsustainability.eiu.com/wp-content/uploads/sites/34/2018/12/FixingFood2018-2.pdf
[8] https://www.weforum.org/agenda/2015/08/which-countries-waste-the-most-food/
[9] The State of Food and Agriculture – Moving Forward on Food Loss and Waste Reduction, UN Food and Agriculture Organization, 2019
[10] The State of Food and Agriculture – Moving Forward on Food Loss and Waste Reduction, Food and Agriculture Organization, 2019
[11] https://www.unenvironment.org/regions/north-america/regional-initiatives/minimizing-food-waste
[12] The State of Food and Agriculture – Moving Forward on Food Loss and Waste Reduction, Food and Agriculture Organization, 2019
[13] http://www.fao.org/news/story/en/item/1180463/icode/
[14] https://sustainabledevelopment.un.org/sdg12
[15] http://foodsustainability.eiu.com/wp-content/uploads/sites/34/2018/12/FixingFood2018-2.pdf
[16] http://www.sdg2advocacyhub.org/chefmanifesto
[17] https://rubiesintherubble.com/
[18] https://www.unilever.co.uk/sustainable-living/our-strategy/embedding-sustainability/
[19] https://newsroom.inter.ikea.com/news/ikea-aims-to-cut-food-waste-by-50–with-new-food-is-precious-initiative/s/efde35e5-2909-4d45-be75-ff5f7941d092
[20] https://www.unilever.com/sustainable-living/reducing-environmental-impact/waste-and-packaging/rethinking-plastic-packaging/
[21] https://www.nestle.com/ask-nestle/environment/answers/tackling-packaging-waste-plastic-bottles
[22] https://www.worldbank.org/en/programs/africa-myths-and-facts/publication/is-post-harvest-loss-significant-in-sub-saharan-africa
[23] https://jwafs.mit.edu/about/impact
[24] http://www.wakati.co/product
[25] https://www.refed.com/solutions/centralized-anaerobic-digestion/
[26] https://www.oaklandinstitute.org/sites/oaklandinstitute.org/files/Push_Pull_Kenya.pdf
[27] https://www.weforum.org/agenda/2019/11/food-systems-agriculture-sustainable-sdgs/
[28] https://www.un.org/sg/en/content/sg/personnel-appointments/2019-12-16/ms-agnes-kalibata-of-rwanda-special-envoy-for-2021-food-systems-summit
[29] https://www.compass-group.com/en/media/news/2018/stop-food-waste-day.html