Elektronik atık sorununu nasıl çözebiliriz?

Modern teknolojinin mucizelerinden biri de yükseltilebilir olmasıdır. Cep telefonlarımızdaki yazılımlar sürekli olarak güncellenebilir. Bilgisayarlardaki çipler daha güçlü modellerle değiştirilebilir. Dizüstü bilgisayarlar yenilenebilir, bellekleri harici RAM ile artırılabilir. Ancak gün gelir, ister akıllı saat, ister televizyon, ister telefon ya da tablet olsun, o çok sevdiğiniz cihazınızın kullanım ömrü sona erer. Bir zamanlar vazgeçilmez ve değerli olan eşyanız artık fazlalık ve atık haline gelmiştir. Peki, şimdi onunla ne yapmalı?
Bu soru yalnızca varsayımsal değil, gerçek ve acil bir sorundur. Elektronik cihazlarımızın kullanım ömrü sona erdiğinde nasıl bir yol izlediğimize dair elimizde net veriler var ve bu veriler pek de iç açıcı değil.
Araştırmalara göre 2022’de dünya çapında yaklaşık 62 milyon ton elektronik atık ürettik. Bunun 31 milyon tonu metal, 17 milyon tonu plastik ve 14 milyon tonu da diğer malzemelerden oluşuyordu.[1]
Bu atıkların yalnızca dörtte birinden azının (%22,3) düzgün bir şekilde toplanarak geri dönüştürüldüğü görüldü. Ancak bu genel analizin altında, ürün türüne göre büyük farklılıklar mevcut.[2] Beyaz eşyalarda (%34 yeniden işleme), ısıtma ekipmanlarında (%27) ve monitör ekranlarında (%25) geri dönüşüm oranları nispeten yüksekken; küçük elektronik cihazlar (%12), fotovoltaik (%17) ve aydınlatma ekipmanları (%5) daha çok kontrolsüz biçimde çöpe gidiyor.[3]
Sonuç mu? Dağ gibi biriken istenmeyen elektronik atıklar. Bilgisayarlar, telefonlar, çamaşır makineleri, buzdolapları, prizler, kameralar, mikrodalga fırınlar, yazıcılar, piller, navigasyon cihazları, diyaliz makineleri, medikal dondurucular ve çeşitli teşhis ekipmanları…
Peki, bu elektronik atık selinin akıbeti ne oluyor? Bir kısmı kamuya ait arazilere atılıyor veya nehirlere ve denizlere savruluyor. Bir kısmı ise biyolojik olarak parçalanabilen çöplerle birlikte gereksiz yere gömülmek üzere çöp sahalarına gönderiliyor. Özenle parçalara ayrılıp geri dönüştürülmesi gerekirken, bu elektronik atıkların büyük bir kısmı çevreye ciddi zararlar veriyor. Düşük ve orta gelirli ülkelerde elektronik atıklar yetersiz imkanlara sahip çocuklar tarafından çöplerden toplanıyor, açık alanda yakılıyor, asit banyolarında eritiliyor veya elle parçalanıyor. Plastik kaplamalar ise genellikle mikroplastiklere dönüşerek besin zincirimize kadar giriyor. Daha da kötüsü, bu atıkların çok azı geri dönüştürülüyor ve büyük bölümü zehirli maddeler içeriyor.
Tüketim odaklı yaşam tarzımızın ardında bıraktığı bu atıklar çevreye ağır bir yük getiriyor ve hatta doğrudan insan sağlığını tehdit ediyor. Kontrolsüz bırakılan elektronik atıklar, atmosfere ve su kaynaklarına binden fazla kimyasal madde salabiliyor. Bunların arasında kurşun, cıva ve dioksin gibi ölümcül toksinler de var ve tümü insan sağlığı için ciddi tehdit olarak kabul ediliyor. Bu kirlilikten en fazla zarar görenler ise genellikle toplumun en korunmasız kesimleri oluyor.
Elektronik atıkların tehlikelerine karşı en savunmasız olanlar kimler?
Zehirli elektronik atıklarla veya onların zararlı salınımlarıyla karşılaşma ihtimali en yüksek olanlar kimler? Çoğunlukla yoksul ve dezavantajlı gruplar.
Elektronik atıkların büyük bölümü ABD, Avrupa ve Uzak Doğu gibi gelişmiş bölgelerde üretilse de önemli bir kısmı Afrika ve Asya’daki gelişmekte olan ülkelere gönderiliyor. Çünkü bu ülkelerde geri dönüşümle ilgili yasalar daha esnek ve denetimler yetersiz. 2022 yılında dünya genelinde beş milyon tondan fazla elektronik atık ülkeler arasında taşındı. Üstelik bu atıkların %65’i herhangi bir resmi kayda tabi tutulmadı.[4]
Bu yaklaşım sorunu çözmek yerine sadece başka yere taşıyor. Gelişmekte olan ülkeler, başka ülkelerin çöpe attığı elektronik ürünleri kabul etmeden önce bile kendi elektronik atıklarını işlemek konusunda ciddi zorluklar yaşıyor. Afrika ve Asya, sırasıyla %0,7 ve %11,8 oranlarıyla dünyanın en düşük yerel elektronik atık geri dönüşüm seviyelerine sahip kıtalarıdır.[5]
Afrika’daki 54 ülkeden yalnızca 11’inin elektronik atık konusunda herhangi bir politikası bulunmakta ve sadece ikisi belirlenmiş toplama hedeflerine sahip.[6] 2022 yılında kıta, yarım milyon tondan fazla elektronik atık ithal etti ve bunların büyük çoğunluğu herhangi bir denetime tabi değildi. Buna yanıt olarak bazı Afrika ülkeleri, BM’nin 2024 tarihli Küresel Elektronik Atık İzleme (Global E-waste Monitor, GEM) raporunun “bilinçlendirme girişimleri” olarak tanımladığı çalışmalara geç de olsa başlamış durumda. Örneğin:
- Tunus’ta faaliyet gösteren elektronik atık arıtma tesisi Collectun D3E Recyclage, Alman Uluslararası İş Birliği Kurumu (GIZ) ile güçlerini birleştirerek, onlarca yerel işletmeyi elektronik atıklarını geri dönüştürmeye teşvik eden bir tanıtım kampanyası başlattı.
- Mısır’da Çevre Bakanlığı, uluslararası kabul görmüş teknolojik ve çevresel standartlara uygun birçok elektronik atık geri dönüşüm tesisinin kurulmasını finanse ediyor.
- Gana’da tüm elektronik üreticileri artık ulusal vergi idaresine bir “çevre vergisi” ödemek zorunda. Toplanan bu vergilerse ülke genelinde elektronik atık geri dönüşüm tesisleri kurmak için kullanılıyor.
- Nijerya, elektronik ürün üreticilerini bir kayıt sistemiyle takip ediyor. Şirketlerden pazar paylarına göre ücret alarak elde ettiği geliri elektronik atıkların toplanması ve geri dönüştürülmesine yönlendiriyor.
- Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Benelux Afro Center, elektronik atık girişimi kapsamında şimdiden 141.000 kg’dan fazla elektronik atığı geri dönüştürdü. Botsvana ve Namibya, benzer ulusal elektronik atık stratejilerini taslak aşamasından onay aşamasına taşımak üzere.
Asya’da da benzer şekilde yavaş ama istikrarlı bir ilerleme söz konusu. Asya, her yıl yaklaşık üç milyon ton elektronik atık ithal ediyor (bunun üçte ikisi kayıt dışı). Buna rağmen GEM raporunda incelenen 49 ülke arasında sadece yedi ülke elektronik atık toplama hedeflerini belirlemiş durumda. Bazı ülkeler sorunu ciddiye almaya başladı.
- Yerel üretimden kaynaklanan elektronik atık miktarı ithalat öncesinde bile 12 milyon tonu bulan Çin, elektronik atıkların çevresel ve sosyal etkilerini azaltmak amacıyla birçok politika uygulamaya koyuyor. Döngüsel Ekonomi Teşvik Yasası ve Katı Atık Yasası, elektronik atıkların doğru şekilde yönetilmesini öngörüyor ve ülke genelinde lisanslı geri dönüşüm tesislerinden oluşan bir ağ kuruluyor. Üreticilere, geri dönüşüme uygun ürünler tasarlamaları için finansal teşvikler sağlanıyor. Programa katılan şirketler, ürün geri alım programlarının ticari yönlerini ve geri dönüştürülmüş malzemelerin yeni ürünlerin üretiminde kullanılmasına yönelik zorlukları aşmak için çeşitli yöntemler deniyor.
- Tayvan’da Atık Bertaraf Yasası ve Geri Dönüşüm Fonu Yönetimi Yasası, geri dönüşüm oranları için hedefler belirleyerek ihlallere yönelik yaptırımlar uyguluyor. Tayvan’daki elektronik atıkların yaklaşık %31,4’ü şu anda resmi olarak onaylanmış programlar aracılığıyla toplanıyor.
- Japonya’nın Ev Aletleri Geri Dönüşüm Yasası, 2025 yılı sonuna kadar dört temel ev eşyasında %70 geri dönüşüm oranına ulaşmayı hedefliyor. Bu eşyalar kapsamında klima, televizyon, buzdolabı ve çamaşır makineleri bulunuyor.
- Singapur, ülke çapında bir onarım ve yenileme programını da içeren “azalt, yeniden kullan ve geri dönüştür” politikasını hayata geçirdi. Singapur, 2030 yılına kadar iç elektronik atıklarının geri dönüşüm oranını %30’a çıkarmayı hedefliyor.
Elektronik atık yükünün dünya genelinde eşit olmayan dağılımından en çok çocuklar ve kadınlar zarar görüyor.
Düşük ve orta gelirli ülkelerde çocuklar ucuz iş gücü olarak görülmekte ve çoğu zaman aile ekonomisine destek olmak için çalışmaya zorlanmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), manuel atık geri dönüşümünü, çocuk işçiliğinin en zararlı türlerinden biri olarak tanımlamakta ve bu işlerin çocukları çok çeşitli tehlikeli maddelerle doğrudan temas ettirdiğini belirtmektedir. ILO verilerine göre, dünya genelinde elektronik atık geri dönüşümünden kaynaklı olarak yaklaşık 18 milyon çocuk ve yaklaşık 13 milyon kadın (doğurganlık çağında olup olmadığı bilinmeyen bir kısmı dahil), herhangi bir yasal koruma veya eğitim olmaksızın ciddi sağlık riskleriyle karşı karşıya kalmaktadır.[7]
Örneğin kurşun, erkeklerde üreme oranlarının düşmesine neden olur. Ayrıca yüksek tansiyon, düşük yapma, nörolojik hasar ve öğrenme güçlükleriyle de ilişkilendirilmiştir. Cıva; sinir sistemi, solunum yolları ve kalp-damar sistemi üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Ayrıca böbrek, karaciğer ve beyinde de ciddi hasarlara yol açabilir. Bizmut, cilt sorunları ve depresyona neden olur ve kobalt ise kusma, görme kaybı, kalp rahatsızlıkları ve astımı tetikleyebilir. Nikel, solunum sistemi kanserlerinin oluşumunu hızlandırabilir. Kalay nefes darlığı ve idrar yolu hastalıklarına yol açabilir ve çinko ise uzun süredir doğum bozukluklarıyla ilişkilendirilmektedir.
Bu toksik maddelerin en genç mağdurları ise henüz annelerinin karnında gelişimlerini tamamlamamış bebeklerdir. Elektronik atıklardan yayılan kimyasal maddeler ve dioksinlerin, erken doğum ve ölü doğumların artışına, beyin gelişiminde geriliğe, ayrıca solunum, bağışıklık ve merkezi sinir sistemlerinin zayıflamasına neden olduğu kanıtlanmıştır. Sonuç ise daha kısa ve kısıtlanmış yaşamlardır. Bu, kelimenin tam manasıyla toksik bir miras.
Daha da endişe verici olansa bu sorunun gelecekte daha da kötüleşme ihtimalinin bulunmasıdır.
Değerli madenler çöpe gidiyor
Dünya çapında elektronik atık üretimi 2010 yılında 34 milyon tonken 2022’de ciddi bir artış göstererek 62 milyon tona ulaştı. Bu yükselişin yakın gelecekte de hız kesmesi beklenmiyor. Hatta 2030’un sonuna kadar elektronik atık miktarının yıllık 82 milyon tona ulaşacağı öngörülüyor. Bu da 2022 rakamlarına ek %33’lük bir artış anlamına geliyor.[8]
Bu tablo aslında şaşırtıcı değil, çünkü üreticilerin piyasaya sürdüğü yeni elektrikli ve elektronik cihazların (EEE) miktarı da hızla artıyor. 2022 yılında dünya genelinde mağazalara giren yeni EEE miktarı yaklaşık 96 milyon tonken, 2030 yılına kadar bu rakamın 120 milyon tona çıkması bekleniyor. Bu da on yıldan kısa bir sürede %25’lik bir artış demek.[9]
Yeni EEE’lerdeki bu orantısız büyümenin, zaten yetersiz olan geri dönüşüm oranını daha da aşağı çekmesi bekleniyor. 2022 yılında %22,3 olan elektronik atık geri dönüşüm oranının, 2030 yılına gelindiğinde %20’ye gerileyeceği tahmin ediliyor. Bu durum, toplumun elektronik atık sorununu bilinçli olarak göz ardı ettiği anlamına gelmiyor. Ancak gerçek şu ki mevcut geri dönüşüm sistemimiz, ürettiğimiz EEE miktarına yetişmekten çok uzak.
Öte yandan, belki de ekonomik potansiyeli hafife alıyoruz. Dikkatsizce çöpe attığımız cihazların içinde yatan maddi değerin büyüklüğü hakkında her geçen gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor.
Yalnızca 2022’de çöpe atılan elektronik atıkların içinde yaklaşık 91 milyar ABD doları değerinde metal bulunuyor. Bu tutarın içinde yaklaşık 19 milyar ABD doları değerinde bakır, 16 milyar ABD doları değerinde demir ve 15 milyar ABD doları değerinde altın bulunuyor. Şu anda bu dev potansiyelden elde edilebilecek kazancın yalnızca küçük bir kısmını değerlendirebiliyoruz.
Her yıl elektronik atıkların geri dönüşümünden yaklaşık 28 milyar ABD doları değerinde ikincil ham madde elde ediliyor. Geri kazanılan her bir kilogram mineral, finansal getirinin ötesinde ekosisteme de büyük katkı sağlıyor. Hesaplamalara göre, ham maddelerin geri dönüştürülerek tekrar kullanılması sayesinde her yıl yaklaşık 900 milyon ton yeni cevherin çıkarılmasının önüne geçiliyor. Madencilik faaliyetlerinin gelişmekte olan ülkelerdeki[10] orman kaybının yaklaşık %7’sinden sorumlu olduğu ve nadir toprak elementlerinin giderek daha değerli hale geldiği düşünüldüğünde, elektronik atıklara bakış açımızı yeniden gözden geçirmek için yeterince sebebimiz var.
Durum bu kadar ciddiyken, dünya çapında elektronik atıkların geri dönüşüm oranını radikal biçimde artırmak için neler yapabiliriz?
Üreticiler elektronik atık konusunda daha fazla sorumluluk almalı mı?
Son yıllarda bazı ülkeler, elektronik atıkların olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla farklı düzeylerde etkili politikalar geliştirme çabası içinde. Ancak günümüzde dünya genelinde 195 ülkeden yalnızca 81’i, elektronik atıklarla ilgili herhangi bir yasal düzenlemeyi hayata geçirmiş durumda. Bu ülkelerin yaklaşık üçte biri (67 ülke), Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (EPR) yasalarıyla atıkların geri dönüşüm yükünü doğrudan üreticilere yıkacak yasal düzenlemeleri uygulamaya koydu. Yaklaşık dörtte biri (46 ülke), elektronik atıkların toplanmasına ilişkin somut hedefler belirledi.[11]
Bu iyi bir başlangıç. Ancak daha fazlasını yapabileceğimize ve bunu çok daha hızlı gerçekleştirmemiz gerektiğine yürekten inanıyorum.
Birleşmiş Milletler GEM raporu, elektronik atık politikalarına sahip ülkelerin bile çok azının ürünlerin tamir edilip yeniden dağıtımına yönelik hedefler koyduğunu üzülerek vurguluyor.[12] Bu durum, yeniden kullanım yerine geri dönüşüme ağırlık verilmesi nedeniyle döngüsel ekonomiye geçişimizi hızlandırmakta yetersiz kalıyor. Belki de geleneksel tüketim ve atık odaklı ekonomik modelimizi pekiştirdiği için böyle oluyor.
Ancak değişimin ayak sesleri duyulmaya başladı. Örneğin ABD ve AB’de ileri görüşlü yasa koyucular, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ve “tamir hakkı” yasaları için yeni düzenlemeler üzerinde çalışıyor. Ürünlerin daha kolay tamir edilebilir olması ve yedek parçalara erişimin kolaylaştırılması anlamına gelen “tamir hakkı” kavramı, kamu sektörünün tüketici ürünlerinin tasarım ve üretim süreçlerine nadiren yaptığı doğrudan müdahalelerden biri.
Avrupa Birliği’nde Elektrikli ve Elektronik Eşya Atıkları (WEEE) düzenlemeleri, ikincil ham maddelerin geri kazanımını desteklemeyi amaçlıyor. Bu düzenlemeler, elektronik atıkların bireysel olarak toplanmasını ve uygun şekilde işlenmesini teşvik ediyor, geri kazanım ve geri dönüşüm için asgari hedefler belirliyor. Yasa koyucular ayrıca yasa dışı atık ihracatını önlemek amacıyla, gözden kaçan sevkiyatların gizlenmesini daha da zorlaştırmayı hedefliyor. Kurallar ayrıca ulusal EEE kayıt sistemlerinin temelini atarak, gereksiz idari maliyetleri ortadan kaldırmayı ve tüm süreci ekonomik açıdan daha cazip hale getirmeyi amaçlıyor.
Benzer şekilde, AB’nin kısa süre önce yürürlüğe koyduğu Sürdürülebilir Ürünler için Ekotasarım Yönetmeliği (ESPR), elektronik ürünlerin çevresel şeffaflığını artırmak adına “dijital ürün pasaportu” uygulamasını zorunlu kılıyor. Bu uygulama, tüm paydaşlar arasında ayrıntılı ürün bilgilerinin paylaşılmasını sağlayarak döngüsel ekonomiyi daha uygulanabilir ve cazip bir seçenek haline getirmeyi hedefliyor.
ABD’de ise elektronik ürünlerin (elektronik atıklar ve ambalajları dahil) işlenmesini iyileştirmek için eyalet düzeyinde parçalı girişimler ortaya çıkıyor.
Coğrafi olarak New York’tan Alaska’ya kadar çeşitlilik gösteren toplam 26 eyalet, EPR ilkelerine dayanan elektronik atık yasalarını uygulamaya koymuş durumda. Bilgisayar ve oyun konsollarından telekomünikasyon cihazlarına kadar geniş bir ürün yelpazesini kapsayan yeni düzenlemeler, üreticileri onaylı toplama programlarına katılmaya mecbur kılıyor. Kurallara uymamanın cezası, ihlal başına 1 milyon ABD dolarına kadar çıkabiliyor.
Ayrıca 21 eyalet daha ambalajlarla ilgili EPR yasalarını yürürlüğe koydu ve ihlal başına 50 bin ABD dolarına varan para cezaları uygulanıyor. Kaliforniya’nın Plastik Kirliliğini Önleme ve Ambalaj Üreticisi Sorumluluğu Yasası ile Minnesota’nın Ambalaj Atığını ve Maliyetini Azaltma Yasası gibi yürürlükteki düzenlemeler, bir malzemenin çevresel akıbetinden üretici, toptancı ve perakendecileri ortaklaşa sorumlu tutuyor.
Ancak yasa koyucular, sürekli büyüyen elektronik atık dağının hızına yetişmeyi gerçekten başarabilir mi? Birleşik Krallık Çevre Denetim Komitesi’nin 2020 yılında yayımladığı rapora göre, Birleşik Krallık’taki evlerde ortalama 20 adet kullanılmayan elektronik eşya bulunuyor.[13] Aynı komite, 2024 yılında hükümeti konuyla ilgili yeterli ilerleme kaydedememek ve sorunun boyutunu kavrayamamakla suçlayarak elektronik atık krizini “bir tsunami” olarak tanımladı.[14] Ancak olumlu bir gelişme olarak Birleşik Krallık şu anda çevrimiçi satıcıları tüm EEE’lerin ülkenin atık yönetmeliklerine uygun olduğundan emin olmaya zorlayan ve üreticileri ürünlerin ambalajlarında beklenen kullanım ömrünü belirtmeye mecbur eden yeni yasaları yürürlüğe koyma sürecinde.
Bu girişimlerin başarıya ulaşıp ulaşmaması kritik önem taşıyor. Afrika ve Asya gibi elektronik atık yönetiminin henüz ilk aşamalarında olan bölgeler, bu girişimlerin sonuçlarını dikkatle takip edecek ve en etkili yöntemleri kendi ülkelerinde uygulamak isteyebilir.[15]
Yeni teknolojiler elektronik atık sorununa çözüm olabilir mi?
Yasal düzenlemeler elektronik atıklara olan bakış açımızı değiştirmek için bir yol haritası sunabilir ancak bu yöntemlerin geniş çapta benimsenmesini garanti etmez. Elektronik atıkların geri dönüştürülmesi zorlu, zaman alıcı ve ekonomik açıdan her zaman uygulanabilir olmayabilir.
Teknoloji bu süreci hızlandırabilir ancak oyunun kurallarını değiştirecek çapta yenilikler henüz ağır ilerliyor. Elektronik atık alanındaki yeni teknolojilere şöyle bir göz atıldığında, son dönemde yeniliklerin hız kazandığı görülüyor. 2010 yılında bir milyonda 148 olan elektronik atık patent başvurularının oranı 2022’de bir milyonda 787 seviyesine yükselmiş durumda. Ancak bu başvurular daha derinlemesine incelendiğinde, neredeyse her on patentten dördünün yalnızca kablo geri dönüşümüne odaklandığı ortaya çıkıyor. Devre kartları, güneş enerjisi ekipmanları ve lambalardan değerli metal çıkarılmasına yönelik teknolojiler ise aynı dönemde neredeyse yerinde saymış.[16]
Yine de ufukta umut vadeden bazı teknolojiler var.
İlk sırada, bir kurtarıcı rolü üstlenebilecek yapay zeka geliyor. Kamera destekli yeni nesil yapay zeka sistemleri, elektronik malzemeleri mevcut makinelerden çok daha hassas şekilde tanıyıp ayırabiliyor. Bu sistemler %99 doğruluk oranına ulaşıyor ve üretkenliği de %50 oranında artırıyor.[17]
Ayrıca, karma malzemeleri temel kimyasal bileşenlerine ayırabilen yeni kimyasal geri dönüşüm teknikleri de geliştiriliyor. Bu gelişmeler sayesinde gelecekte daha az yeni plastiğe ihtiyaç duyulabileceği gibi, önceden geri dönüşümü mümkün olmayan ürünler de artık işlenebilir hale gelebiliyor.
Yeni nesil metalürji teknolojileri de benzer bir dönüşümü değerli metaller için gerçekleştirmeyi vadediyor. Elektronik atıklardan altın, gümüş ve paladyum gibi değerli metalleri geri kazanmak için bakterilerle biyolojik ayrıştırma (biyoliç) ve elektrik akımlarıyla elektrokimyasal geri kazanım yöntemlerinde yaşanan gelişmeler, kullanım ömrü dolmuş günlük cihazlarımızdan bu metalleri geri elde etmemizi sağlayabilir.
Peki küresel çapta durmadan büyüyen elektronik atık akışını nasıl takip edeceğiz ve bu atıkların doğru şekilde bertaraf edildiğinden nasıl emin olacağız? Bu sorunun çözümünde sürekli gelişen Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisinden daha iyisi düşünülebilir mi? IoT sayesinde elektronik atıkların toplama noktasından geri dönüşüm tesislerine kadar her aşamada gerçek zamanlı izlenmesi mümkün olacak. Ayrıca değer zincirindeki tüm paydaşların sorumlulukları şeffaf ve güvenilir biçimde takip edilebilecek.
Bu teknolojilerin ekonomik ve çevresel faydaları net olarak ortaya konduktan sonra büyük ölçekli uygulamaları ve yaygınlaştırılmaları mümkün olacaktır. Tabii ki bu, finansmana erişimde zorluk yaşayan bölgelerde kamu-özel sektör ortaklığıyla güçlü yatırımların yapılmasına bağlı olacaktır.
Elektronik atıklarımızın yükünü üstlenen gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanların hayatlarını iyileştirmek için bir başka çözüm daha var. Tüketim odaklı ekonomik modelimizin izin verdiği ölçüde, satın aldığımız yeni ürünlerin sayısını azaltmaya çalışabiliriz.
Elektronik ürünlerin daha uzun ömürlü olacak şekilde üretilmesi gerekmez mi?
Elektronik ürünlere yönelik hızla artan tüketimimiz ve genel olarak yetersiz kalan elektronik atık işleme altyapısı, önümüzdeki yıllarda elektronik atık sorununu daha da büyütme riski taşıyor. Buna karşı atabileceğimiz adımlardan biri, kullandığımız elektronik ürünlerin ömrünü uzatmaya çalışmak olacaktır.
Avrupa Çevre Ajansı’nın (EEA) yaptığı bir araştırmaya göre, günümüzde akıllı telefonlar, televizyonlar, çamaşır makineleri ve elektrikli süpürgeler, tasarım ömürlerinden ortalama 2,3 yıl daha kısa süreyle kullanılıyor.[18] Diğer yandan, bazı önemli ürünlerin dayanıklılık süreleri zaman içinde aslında artış gösteriyor. Örneğin, 2019 ile 2023 arasında akıllı telefonların ortalama kullanım ömrü %5,1 artarak dört yıl yedi aya, tabletlerin kullanım ömrü %7,5 artarak beş yıl sekiz aya, televizyonların kullanım ömrü ise %2 artarak sekiz yıl bir aya yükseldi.[19]
Tıpkı tıpta “hastalıkları tedavi etmektense önlemek daha iyidir” yaklaşımında olduğu gibi, elektronik atık sorunuyla başa çıkmanın en etkili yolu da belki en başından daha az elektronik cihaz üretmek olabilir. Böyle bir senaryo, çok yönlü bir strateji gerektiriyor. Ürünlerin planlı eskimesini geciktirecek yasal düzenlemeler yapmak, daha sıkı çevre dostu tasarım ilkelerine bağlı kalmak, tamir hakkını güvence altına alan bağlayıcı düzenlemeler getirmek ve tüketici tercihlerini yönlendirecek daha açık ve anlaşılır “enerji etiketi” uygulamalarını hayata geçirmek gibi adımlar atılmalı.
Teknoloji hayatlarımızı hiç şüphesiz çok daha iyi hale getirdi ve cep telefonumun, akıllı saatimin ve tabletimin günlük faydalarından keyif alan tek kişi olmadığımı biliyorum. Ancak dijital dikkat dağıtıcılarla dolu bu dünyada, büyük resmi gözden kaçırmamalı ve yaşam tarzımızın uzun vadeli maliyetlerini dikkatle değerlendirmeliyiz.
Belirli bir noktadan sonra, büyük rakamlar anlamını yitirme riski taşır. Örneğin, 2022 yılında dünya çapında ürettiğimiz 62 milyon ton elektronik atığı zihnimizde canlandırmak neredeyse imkansızdır. Soruna bir de yarattığı etki açısından bakmak daha faydalı olabilir. Gelişmekte olan ülkelerin kıyılarını zehirli çöp dağları kaplıyor. Bu atıkların yaydığı zararlı gazlar soluduğumuz havaya karışıyor, içerdikleri toksik kimyasallar yeraltı sularımıza sızıyor. Daha da acısı, bu utanç verici çöplüklerde, gelecekten umudu olmayan insanlar yaşam mücadelesi vererek atıkları karıştırmaya devam ediyor.
Çocuklarımıza ve gezegenimize bırakmak isteyeceğimiz dijital miras bu olmamalı.
Elektronik atık sorunuyla yüzleşmek: beş pratik bilgi
S: Her yıl ne kadar elektronik atık üretiliyor?
C: En güncel verilere göre dünya genelinde 2022 yılı itibarıyla yılda yaklaşık 62 milyon ton elektronik atık üretildi. Bu atık miktarının içinde 31 milyon ton metal, 17 milyon ton plastik ve 14 milyon ton diğer malzemeler bulunuyor.
S: Dünya genelinde elektronik atıkların gerçekte ne kadarı geri dönüştürülüyor?
C: Elektronik atıkların yalnızca dörtte birinden daha azı (%22,3) başarıyla toplanıp geri dönüştürülüyor ve bu oranın 2030 yılına kadar %20’ye düşmesi bekleniyor.
S: Atılan elektronik cihazlarda ne kadar değerli malzeme israf ediliyor?
C: Sadece 2022 yılında elektronik atıklarla birlikte yaklaşık 91 milyar ABD doları değerinde metal çöpe gitti. Bunun içinde 19 milyar ABD doları değerinde bakır, 16 milyar ABD doları değerinde demir ve 15 milyar ABD doları değerinde altın bulunuyor.
S: Zehirli elektronik atıklara maruz kalma açısından en büyük risk altında olanlar kimler?
C: Dünya genelinde yaklaşık 18 milyon çocuk ve 13 milyon kadın, düşük ve orta gelirli ülkelerde elektronik atık geri dönüşümünde çoğunlukla yasal koruma ve gerekli eğitim olmadan çalışmakta ve bunun sonucunda ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.
S: Elektronik atık krizini çözmek için hangi adımlar atılabilir?
C: Üreticilerin sorumluluğunu artıran daha güçlü yasal düzenlemeler, ürünlerin “tamir hakkını” güvence altına alan yasalar, yapay zeka destekli ayrıştırma teknolojileri, yeni kimyasal geri dönüşüm yöntemleri, daha uzun ömürlü ürün tasarımları geliştirilmesi ve geri dönüşüm yerine yeniden kullanım ve yenilemeye odaklanan politikalar elektronik atık krizine karşı uygulanabilecek başlıca çözümler arasında yer almaktadır.
[1] https://unitar.org/about/news-stories/press/global-e-waste-monitor-2024-electronic-waste-rising-five-times-faster-documented-e-waste-recycling
[2] https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/electronic-waste-(e-waste)
[3] https://unitar.org/about/news-stories/press/global-e-waste-monitor-2024-electronic-waste-rising-five-times-faster-documented-e-waste-recycling
[4] https://ewastemonitor.info/wp-content/uploads/2024/12/GEM_2024_EN_11_NOV-web.pdf
[5] https://unitar.org/about/news-stories/press/global-e-waste-monitor-2024-electronic-waste-rising-five-times-faster-documented-e-waste-recycling
[6] https://ewastemonitor.info/wp-content/uploads/2024/12/GEM_2024_EN_11_NOV-web.pdf
[7] https://www.who.int/publications/i/item/9789240023901
[8] https://unitar.org/about/news-stories/press/global-e-waste-monitor-2024-electronic-waste-rising-five-times-faster-documented-e-waste-recycling
[9] https://unitar.org/about/news-stories/press/global-e-waste-monitor-2024-electronic-waste-rising-five-times-faster-documented-e-waste-recycling
[10] https://post.parliament.uk/research-briefings/post-pb-0045/
[11] https://unitar.org/about/news-stories/press/global-e-waste-monitor-2024-electronic-waste-rising-five-times-faster-documented-e-waste-recycling
[12] https://ewastemonitor.info/the-global-e-waste-monitor-2024/
[13] https://committees.parliament.uk/committee/62/environmental-audit-committee/news/200344/government-failing-to-grasp-fully-the-ewaste-tsunami-eac-questions-why-so-many-of-its-recommendations-accepted-by-ministers-are-not-being-consulted-on
[14] https://www.bbc.co.uk/news/articles/c51ep5583jyo
[15] https://unitar.org/about/news-stories/press/global-e-waste-monitor-2024-electronic-waste-rising-five-times-faster-documented-e-waste-recycling
[16] https://ewastemonitor.info/wp-content/uploads/2024/12/GEM_2024_EN_11_NOV-web.pdf
[17] https://www.cjdecycling.com/innovative-e-waste-recycling-technologies/
[18] https://www.circularonline.co.uk/news/lifespan-of-electronics-2-3-years-shorter-than-intended-by-design/
[19] https://www.eea.europa.eu/en/analysis/publications/product-lifespans-monitoring-trends