Doğaya yatırım yapmak
‘Doğaya dayalı çözümler’ ekonomik başarıyı nasıl artırabilir?
Son 100 yılda, hem gelişmiş dünyada hem de gelişmekte olan ekonomilerde zenginlik ve sağlıkta inanılmaz ilerlemeler görüldü ve her gün binlerce insan yoksulluktan kurtuldu. Hâlâ gidecek çok yolumuz var, ancak birçok nesnel refah ölçütünde insan tarihinde herhangi bir zamanda olduğundan daha iyisini yapıyoruz.
Fakat, hep bir bityeniği var. Siyaset, çatışmalar ve salgınlar bir yana, aslında görmezden gelinen bir gerçek bu: her zaman içinde bulunduğumuz yer. Eşi benzeri görülmemiş birikim yaratma sürecimiz olağanüstü bir kaynak tükenmesine neden olmuştur ve böyle olmaya devam etmektedir. Doğal kaynakların sürdürülebilir olmayan şekilde tüketimi, dünyadaki tüm yaşamı destekleyen bitkileri, hayvanları ve yaşam alanlarını yok ediyor.
İklim değişikliğinin gezegenimiz üzerindeki en kötü etkilerini önlemek için küresel karbon emisyonlarını azaltmak her zaman birincil odak noktamız olmalıdır. Ancak, net sıfıra ulaştığımızda toplumumuzu destekleyen doğal ortam zaten onarılamaz hasarlar almışsa bu hedefe ulaşmanın büyük oranda kıymeti kalmaz.
Dünyanın kaynakları ve sabrı tükeniyor
Nakit olarak ölçüldüğünde, kolektif servetimiz şaşırtıcı boyutlardadır. Ancak daha geniş bir açıdan bakıldığında devam eden ve katlanan büyük bir borçla karşı karşıyayız. Gerçek şu ki doğa, sadece finansal sistemlerimizin yanında değil aynı zamanda onların altında da yer alıyor. Dünyadaki toplam Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYİH) yarısından fazlası, orta veya yüksek düzeyde doğaya bağlıdır.[1] Ve tabii ki, yiyecek bir şeyimiz olmasaydı gerisi olmazdı.
Geçim kaynaklarımızı ve yaşamlarımızı sürdürmek için net sıfır zorunluluğundan asla uzaklaşmamakla birlikte, sadece finansal servet veya anlık ekonomik faydalar elde etmeyi değil doğa üzerindeki etkiyi tamamen dikkate alan uzun vadeli çözümlere de yatırım yapmalıyız.
Avrupa Komisyonu’nun 2023 tarihli bir raporda belirttiği gibi (kendisi BM’den alıntı yapıyor):
“Doğaya dayalı çözümler, karar vericilerin emrinde olan ve bu sorunların üstesinden gelmeye yardımcı olabilecek önemli bir araçtır. Doğaya dayalı çözümler, ‘sosyal, ekonomik ve çevresel zorlukları etkili ve uyarlanabilir bir şekilde ele alan ve aynı zamanda insan sağlığı, ekosistem hizmetleri ve dayanıklılık ve biyolojik çeşitlilik faydaları sağlayan doğal veya modifiye edilmiş karasal, tatlı su, kıyı ve deniz ekosistemlerini korumak, muhafaza etmek, eski haline getirmek, sürdürülebilir bir şekilde kullanmaya ve yönetmeye yönelik eylemlerdir.’” [2]
Zenginliği ölçme şeklimizi değiştirme zamanı
Pratik çözümlerden bahsediyoruz, bir adım geri gidelim. Birçok sorunda olduğu gibi birinci önceliğimiz algıları değiştirmektir. Ve bu, sorunu tarif etme ve büyüklüğünü ölçme şeklimizi değiştirmekle başlar.
GSYİH, kısa vadeli ekonomik performansın yararlı bir göstergesidir. Ancak GSYİH, bir ulusun veya aslında gezegenin doğal varlıklarının tükenmesini hesaba katmaz. Bu, GSYİH’yi bütünsel bir ilerleme veya etki ölçütü olarak en iyi durumda eksik ve en kötü durumda zararlı hale getirebilir. Ekonomik refah ve zenginlik bakımından büyüyor gibi görünen birçok ülke aslında ekosistemlerine ciddi zararlar veriyor ve sonraki nesiller için gelecekteki ekonomik başarılarını tehlikeye atıyor olabilir.
Daha çok gelişmekte olan ekonomilerden gelişmiş dünyaya yapılan doğal kaynak ticareti, özellikle acil olarak üzerinde durulması gereken bir örnektir. Bu uluslar kısa vadede kazanç sağlasalar bile, kaynakları ve doğal çevreleri yenilenmezse veya yenilenemezse nihai maliyetler avantajlardan çok daha ağır olabilir.
Bu bağlamda, uluslararası ticaretin büyümesi ve bunun sonucunda büyüyen ekonomilerin ekonomik genişlemesi göründüğü gibi değildir. Pek çok ülke, geçmişte çok sayıda ülkenin sahip olduğu gibi doğal kaynaklarını kullanma hakkına sahip olduğunu düşünüyor. Ancak, aynı refah düzeyine ve hatta daha ötesine ulaşmak için ağır sonuçlar doğuracak şekilde aynı bilgisiz ve yarını öngöremeyen yoldan gitmeyi göze alamazlar. Bunu yapmak kısa vadeli servet getirebilir ancak buna kesinlikle çok daha büyük uzun vadeli sorunlar eşlik eder.
Kendi geçmişimizden ders almamız gerekiyor.
Gerçekten sürdürülebilir gelişme ve büyüme elde etmek için doğa, ekonomik denklemin (gezegenin karbon döngüsü dahil) bir parçası, hatta merkezinde olmalıdır.
Cambridge Üniversitesi’nde Birleşik Krallık Hükümetinin Biyoçeşitlilik Ekonomisi üzerine Bağımsız Araştırmalarını yürütmüş olan Frank Ramsey Fahri İktisat Profesörü Partha Dasgupta[3], doğanın değerini veya ‘doğal sermaye’ olarak adlandırdığı şeyi göz önünde bulunduran yeni bir refah ölçütü önermektedir:
“Bunun yerine, üretilen sermaye (yollar, binalar, limanlar, makineler), insan sermayesi (beceriler, bilgi) ve doğal sermaye gibi tüm sermaye stoklarının değerini hesaba katan bir ölçüt kullanmalıyız. Bu ölçütü ‘kapsayıcı servet’ olarak adlandırabiliriz.”
‘Kapsayıcı servet’ üç tür sermaye içerdiğinden dolayı, tüm ekonomik faaliyetlerdeki doğal ödünleri belirlemeyi kolaylaştırır. Tüm faktörler dikkate alındığında, bir ulusun gerçek refahını daha iyi değerlendirebiliriz. Çin’in Brüt Ekosistem Hasılası (GEP) ve Yeni Zelanda’nın Refah Bütçesi dahil olmak üzere bu yönde umut verici bazı adımlar atılmıştır ve bunların her ikisi de insanın gelişimine dair daha bütünsel bir hesaplama oluşturmak için doğayı denkleme geri getirmektedir.
Yeni Zelanda’nın Refah Bütçesi, insanların refahını ve çevreyi, politikalarının merkezine koymayı taahhüt eder. Hükümetin yatırım ve finansman kararlarını yönlendirmek için ekonomik ve mali göstergelerin yanı sıra sosyal ve çevresel göstergeleri kullanmak üzere tasarlanmıştır.
Eski Başbakan Jacinda Ardern girişimin lansmanı ile ilgili “Hükümet harcamalarının amacı, zenginlik veya ekonomik büyümeyi değil vatandaşların sağlık ve yaşam memnuniyetini sağlamayı amaçlamalıdır ve bir ülkenin ilerlemesinin ölçüttü bu olmalıdır. GSYİH tek başına yaşam standartlarımızın iyileştirilmesini garanti etmez ve kimin fayda sağlayacağını ve kimin dışarıda bırakılacağını hesaba katmaz” dedi.
Nihayetinde, flora ve fauna yok olurken kağıt üzerinde daha zengin göründüğümüz bir sistemi sürdürmek istemeyiz. Kaynakları takip etmek ve karbon emisyonu hedeflerimizi tek bir bakış açısıyla tek başına takip etmek yeterli değildir. Zenginliğimizi, doğal dünyayı korumaya ve muhafaza etmeye kanalize etmeliyiz, aynı zamanda da değerli doğal kaynaklarımızı ölçme, yönetme ve en önemlisi kullanma şeklimizi değiştirmeliyiz.
‘Doğaya dayalı’ çözümler nelerdir?
Doğaya dayalı çözümler, Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından şu şekilde tanımlanır:
“Sosyal zorlukları etkili ve uyarlanabilir bir şekilde ele alan, aynı zamanda insan sağlığı ve biyolojik çeşitlilik faydaları sağlayan doğal veya değiştirilmiş ekosistemleri korumak, sürdürülebilir bir şekilde yönetmek ve geri kazandırmak için girişilen eylemler”[4].
Birleşmiş Milletler Çevre Programına (UNEP) göre, bu toplumsal zorluklar afet riskinin azaltılması, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybından gıda ve su güvenliği ile insan sağlığına kadar uzanır.
Doğaya dayalı çözümler, uzun vadede genellikle standart (doğal olmayan) çözümlerden daha ucuz olmaları ve zararlara yanıt verme potansiyeli ve bunun sonucunda maliyetlerin önüne geçmeleri nedeniyle ekonomik ve ekolojik faydalar yaratır.[5]
Ekolojik felaket de her iki şekilde de maliyetli bir unsurdur.
Ağaç ekimi, atmosferden karbondioksiti uzaklaştırma ve net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmaya yardımcı olma potansiyeline sahip olması nedeniyle, doğa bazlı bir çözümün en yaygın bilinen örneklerinden biridir. Diğer örnekler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Bunlar arasında selleri ve toprak kaymalarını azaltmak için eski ormanların korunması ve fırtınalara ve deniz seviyesinin yükselmesine karşı bir savunma olarak kıyı ekosistemlerinin restore edilmesi yer alır.[6]
Doğaya dayalı çözümlere örnekler
Doğaya Dayalı Yaklaşımların Kategorisi | Örnekler |
Ekosistem restorasyon yaklaşımları |
|
Soruna özel ekosistemle ilgili yaklaşımlar |
|
Altyapıyla ilgili yaklaşımlar |
|
Ekosistem tabanlı yönetim yaklaşımları |
|
Ekosistem koruma yaklaşımları |
|
Kaynak: IUCN
Doğaya dayalı çözümler için 8 ilke
‘Doğal’ olmak, doğaya dayalı çözümler için tek ön koşul mu? Tam olarak değil. IUCN, bu tür çözüm vaatlerinin yerine getirilmesini sağlamaya yardımcı olması için aşağıdaki sekiz ilkeyi önermektedir.[7]
Doğaya dayalı çözümler:
- Doğa koruma normlarını (ve ilkelerini) benimsemelidir
- Her ikisi de tek başına veya toplumsal zorluklara yönelik diğer çözümlerle (ör. teknolojik ve mühendislik çözümleri) entegre bir şekilde uygulanabilir olmalıdır
- Geleneksel, yerel ve bilimsel bilgileri içeren bölgeye özgü doğal ve kültürel bağlamlara göre belirlenir
- Şeffaflığı ve geniş katılımı teşvik edecek şekilde adil ve eşit sosyal faydalar üretir
- Biyolojik ve kültürel çeşitliliği ve ekosistemlerin zaman içinde evrim geçirme yeteneğini korur
- Çevresel ölçekte uygulanır
- Gelişmek için gerekli bazı ekonomik faydaların hızlı üretimi ve tam kapsamlı ekosistem hizmetlerinin üretimi ile ilgili gelecekteki seçenekler arasındaki ödünleşmeyi bilir ve ele alır
- Belirli bir zorluğu ele almak için genel politikalar ve önlemler veya eylemler tasarımının ayrılmaz bir parçasıdır.
Öncelikler nelerdir?
UNEP’e göre 2030 yılına kadar dünyamız iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve arazi bozulması hedeflerine ulaşacaksa, doğaya dayalı çözümlere yapılan yatırımların gerçek anlamda en az üç katına çıkması gerekecektir[8].
Doğal kaynak bütçemizi dengelemek ve iklim değişikliğini azaltmak, karmaşık çözümlerle ilgili karmaşık sorunlardır. Ancak, en yüksek analiz düzeyinde yanıtlar açıktır. Bu çözümlerin dördü şunlardır:
- Daha fazla para harcayın. UNEP tarafından hazırlanan Doğa için Finansal Durum raporuna göre[9], şu anda %86’sı kamu fonları ve yalnızca %14’ü özel finansman ile sağlanan 133 milyar ABD doları, doğaya dayalı çözümlere akmaktadır. Bu rakam iklim, biyolojik çeşitlilik ve toprak hedeflerimize ulaşmak için harcamamız gerekenin sadece üçte biri.
- Daha fazla ağaç dikin. Doğaya dayalı sayısız çözüm var, ancak daha fazla orman oluşturmak çok daha önemli. UNEP, orman tabanlı çözümlerin tek başına 2050 yılına kadar global olarak yaklaşık 203 milyar ABD Doları toplam yıllık harcama gerektireceğini söylüyor. Mevcut ormanların korunması kritik öneme sahip olsa da bu yatırımın yaklaşık %80’i yeni ormanların oluşturulmasına kanalize edilmelidir.[10]
- Daha fazla veri alın. Harcamaları takip etmek ve etkinliğini değerlendirmek için oluşturulan çerçevelerle birlikte doğa üzerindeki etkimizi daha iyi anlamamız gerekiyor. Merkez bankaları ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlar, riskleri değerlendirmek ve yatırımı izlemek için finansal ve teknik uzmanlık sağlayarak burada yardımcı olabilir.
- Doğru teşvikleri oluşturmak. Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, doğaya dayalı yatırımları daha çekici ve daha az riskli veya sadece zorunlu hale getirirken, ekolojik olarak zarar verici tedarik zincirlerini hedef alan kurallar belirleyebilir. Örneğin, AB Komisyonu “bağlılığı teşvik etmek, geniş bir bilgi tabanı geliştirmek ve pazar arzını ve talebini teşvik etmek için AB ve küresel düzeyde politika diyaloglarını ve sosyal yardım girişimlerini aktif olarak takip etmektedir.”[11]
İnanç, bağlılık ve yatırımın doğru kombinasyonuyla neler başarılabileceğine dair pek çok örnek vardır. İskoçya’da hükümet, 2021 yılında düşük karbonlu altyapıya 1,8 milyar sterlinlik bir yatırım paketini duyurdu. Bu, turbalık alan restorasyonu için 20 milyon sterlin ve önümüzdeki 10 yıl boyunca 250 milyon sterlin yatırım yapma taahhüdünü içeriyor. İskoçya’daki toprak örtüsünün %25 kadarının turba olduğu düşünüldüğünde bu duyuru ve yapılacak restorasyon eylemi İskoçya’yı büyük olasılıkla ‘turbalık arazi restorasyon şampiyonu’ konumuna getirecektir.
Benzer şekilde Arazi Bozunma Nötrlüğü (LDN) Fonu tarafından finanse edilen Peru’daki Café Selva Norte projesi, bozunmuş alanlarda sürdürülebilir kahve ekimleri uygulayarak arazi bozunumunu tersine çevirmeyi amaçlamaktadır.
Bu 12 milyon ABD Doları değerindeki girişim, 9.000 hektarlık bozuk araziyi verimli tarımsal orman alanlarına dönüştürmeyi, yılda 1,3 milyon ton CO2 emisyonunu önlemeyi veya tecrit etmeyi ve 2400 üreticinin geçim kaynaklarını iyileştirmeyi amaçlamaktadır.
Peru ve Güney Amerika’nın diğer bölgelerinde sürdürülebilir tarımsal ormancılık için çevresel düzeyde çoğaltılabilecek ölçeklenebilir bir model oluşturur.
COP28 yolu gösteriyor
2023 yılında Dubai’de düzenlenen ve katılmaktan onur duyduğum COP28 BM iklim konferansında, doğaya dayalı çözümleri göz önünde bulundurma ihtiyacı, önemli bir tartışma konusuydu ve olumlu bir ilerleme gördüm. Özellikle, iklim değişikliğinin neden olduğu kayıp ve hasarla mücadele eden savunmasız ülkelerdeki kayıpları telafi etmek için 700 milyon ABD doları üzerinde bir kayıp ve hasar fonunun[12] kurulması onaylandı. İlk olarak COP27’de duyurulan bu fon, iklim değişikliğinin ön saflarında yer alan gelişmekte olan uluslarca uzun süredir devam eden bir taleptir ve kuraklık, sel ve yükselen denizler gibi sürekli artan aşırı hava koşullarının neden olduğu yıkımın maliyeti ile başa çıkmaktadır. Fon, Yerli Topluluklara ve savunmasız gruplara özel olarak odaklanmayı içerir.
BAE ev sahipliğindeki COP28 ayrıca, 5 milyar ABD dolarlık kısmı gelişmekte olan ülkeler için tahsis ederek dünya genelinde iklim dostu projelere yatırım yapmak için ‘Alterra’ adı verilen yeni bir fona 30 milyar ABD doları sağlamayı taahhüt etti[13]. Çok sayıda büyük kalkınma bankası iklim projelerine 31,6 milyar ABD dolarının üzerinde taahhütte bulunurken, bazı hükümetler Yeşil İklim Fonu (3,5 milyar ABD doları), Adaptasyon Fonu (134 milyon ABD doları) ve En Az Gelişen Ülkeler Fonu (129,3 milyon ABD doları) dahil olmak üzere fonlara daha küçük tutarlarda taahhütte bulundu[14].
Özel finansmanın rolü
Zorluğun ölçeği kamu düzeyinde yatırım gerektirse de bu sorun yalnızca hükümetlere bırakılmamalıdır. Özel finansman şu anda doğaya dayalı çözümlere yapılan yatırımın sadece %14’ünü oluşturuyor. UNEP, bunun finans, mali ve ticari politikalardaki değişiklikler ve diğer teşviklerin harmanlanmasıyla artırılması gerektiğine inanıyor.[15]
Özel yatırımcıların, doğal kaynakları eski haline getirirken ve bunları daha verimli kullanırken olumlu bir değişim yaratmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için özel sermayenin gücünü kullanma sorumluluğuna sahip olduğuna kesinlikle inanıyorum. İster gıda ve su üretimi, güvenlik ve arazi kullanımı için sürdürülebilir yaklaşımları desteklemek ve finanse etmek, ister küresel enerji sektörünü yenilenebilir, sürdürülebilir ve temiz güç kaynaklarına dönüştürmeye yardımcı olmak olsun.
COP28’e katıldığımda özel, kamu ve üçüncü sektörlerden kilit aktörleri bir araya getirerek bu önemli konularda iş birliğinin nasıl geliştirilebileceğini araştıran bir dizi oturuma katıldım.
Bunlar arasında Jameel Sanat Merkezi’nde Birleşik Krallık Yabancı, Milletler Topluluğu ve Kalkınma Ofisi ve Adaptasyon Araştırma Birliği ile ortaklaşa gerçekleştirilen kanıta dayalı iklim değişikliği adaptasyonu ile ilgili bir yuvarlak masa toplantısı ve Bill Gates eş ev sahipliğinde gerçekleştirilen tarımsal adaptasyon ve iklim dayanıklılığı hakkında etkileşimli bir kahvaltı tartışması yer alıyordu.
Jameel Ailesinin kendisi, Jameel Yatırım Yönetimi Şirketi (JIMCO) aracılığıyla doğaya dayalı çözümleri finanse etmeye kararlıdır. Bu stratejinin eyleme dönüştürülme örnekleri arasında; kaynak verimliliği, karbonsuzlaştırma, su altyapısı ve onarıcı tarım etrafında sürdürülebilir portföyler oluşturulan fonlara aktarılan yatırımlar bulunmaktadır.
Bazı yatırımcılar başta özel sermaye olmak üzere liderlik etmekten mutluluk duyar. Bu, özel yatırımcıların halka açık şirketlere ve Şehir veya Wall Street’e göre avantajlı olduğu bir durumdur. Özel sermaye, özellikle özel aile sermayesi, “sabırlı” bir sermayedir. Kendi fonlarınıza yatırım yapıyorsanız, kendi hedeflerinizi belirleyebilirsiniz ve bu, doğaya dayalı (veya diğer acil yeşil teknoloji) daha uzun vadeli çözümlere sahip olmayı ve nihai getirilerin beklemeye değdiğini haklı çıkarmaktan daha fazlasını sağlayacağı bilgisine güvenmeyi içerebilir.
Örneğin, Amazon kurucusu Jeff Bezos, Bezos Toprak Fonu aracılığıyla çevreyi restore etmek ve gıda sistemlerini dönüştürmek için 2 milyar ABD Doları (1,5 milyar £) harcayacağını duyurdu. Fon ayrıca doğayı ve yerli halkları ve kültürleri korumaya yönelik 1 milyar ABD doları taahhütte bulundu. Bu taahhütler, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik 10 milyar ABD dolarlık daha geniş bir taahhüdün bir parçasıdır.
Bezos, Afrika’nın tarımsal üretim arazilerinin üçte ikisinin bozulduğunu, ancak bunun doğaya dayalı çözümlerle tersine çevrilebileceğini söyledi: “Restorasyon, karbonu hapsederken toprak verimliliği, verimi ve gıda güvenliğini artırabilir, suyu daha güvenilir hale getirebilir, istihdam yaratabilir ve ekonomik büyümeyi artırabilir” diyor ve ekliyor.[16]
Doğal portföyümüzü çeşitlendirme zamanı
Doğaya yatırım yapmak, önceki Spotlight makalemde incelediğim mantıklı bir iş anlayışıdır. Doğa, finansman ile kısmen benzer bir mantığa sahiptir. Risk ve belirsizliği azaltmak için bir finansal yatırım portföyünün çok çeşitli varlıklar içermesi standart bir uygulamadır. Aynı şekilde, gezegenin doğal varlıklar portföyünde maksimum çeşitliliği sağlamamız, Doğanın şoklara karşı dayanıklılığını güçlendirmemiz ve yaşam tarzımıza yönelik riskleri azaltmamız gerekiyor.”
Doğaya dayalı çözümleri uygulamak, daha sürdürülebilir bir geleceğe giden yolculuğumuzda kritik varlıkları korumak ve güçlendirmekle ilgilidir. Ve bu yatırımın getirisi, toplumumuzun hayatta kalmasından başka bir şey değildir.
[1] https://wedocs.unep.org/xmlui/bitstream/handle/20.500.11822/36148/SFN_ESEN.pdf
[2] https://research-and-innovation.ec.europa.eu/knowledge-publications-tools-and-data/publications/all-publications/harnessing-power-collaboration-nature-based-solutions_en
[3] https://www.gov.uk/government/publications/final-report-the-economics-of-biodiversity-the-dasgupta-review
[4] https://www.iucn.org/commissions/commission-ecosystem-management/our-work/nature-based-solutions
[5] https://wedocs.unep.org/xmlui/bitstream/handle/20.500.11822/36145/SFN.pdf
[6] https://www.naturebasedsolutionsinitiative.org/news/new-nbsi-publication-mapping-the-evidence-of-nature-based-solutions-for-climate-change-adaptation/
[7] https://www.iucn.org/commissions/commission-ecosystem-management/our-work/nature-based-solutions
[8] https://wedocs.unep.org/xmlui/bitstream/handle/20.500.11822/36146/SFN_KF.pdf
[9] https://www.unep.org/resources/state-finance-nature
[10] https://wedocs.unep.org/xmlui/bitstream/handle/20.500.11822/36146/SFN_KF.pdf
[11] https://ec.europa.eu/info/research-and-innovation/research-area/environment/nature-based-solutions/research-policy_en
[12] https://www.theguardian.com/environment/2023/dec/06/700m-pledged-to-loss-and-damage-fund-cop28-covers-less-than-02-percent-needed
[13] https://www.climatechangenews.com/2023/12/10/what-is-alterra-the-uaes-30-billion-green-investment-fund/
[14] https://www.climatechangenews.com/2023/12/10/what-is-alterra-the-uaes-30-billion-green-investment-fund/
[15] https://wedocs.unep.org/xmlui/bitstream/handle/20.500.11822/36146/SFN_KF.pdf