Kentsel dengemizi yeniden sağlamak
Geleneksel olarak peyzaj kararlarının ikili bir seçim olduğu öğretilir: gri ve kahverengi tonlarıyla kentsel-endüstriyel şehir manzaralarımız ve pastel yeşilleriyle kırsal bölgeler. Bu iki uç sürekli olarak ortam ve görsellik açısından birbiriyle ters düşer.
Peki ya kentsel kırsal bölge ayrımı bu kadar keskin olmasaydı? Peki, bu hususta orta yolu bulan bazı kentsel-doğal hibrit peyzaj tasarımları, yalnızca becerimizin sınırları içinde değil, aynı zamanda uluslararası pilot projelerde zaten gelişiyor olsaydı nasıl olurdu?
Bu tür kavramların gerçekten de var olduğu ortaya çıktı. Dünyanın dört bir yanında, doğanın boş binaları istila etmesine izin veriliyor; binaların cephelerini yapraklar sarıyor; doğal türler yeniden ortaya çıkıyor hatta yeni biyofilik bina tasarımları, doğal ışık ve manzara unsurlarından yararlanılarak tasarlanıyor.
“Kentsel yeniden doğallaşma” adı verilen bu yapı tarzının giderek yaygınlaşması, yalnızca çevre için değil; aynı zamanda küresel nüfusun %55’inin “beton orman” diye tabir edilen şehirlerden birinde yaşadığı toplumumuz için de bir kazançtır.[1]
Dizginlenemez şekilde ilerleyen aşırı yapılaşmaya acil bir düzeltme
Kentsel alanlarımızı ekolojik olarak daha uyumlu hale getirmemiz, biyolojik çeşitlilik kaybını tersine çevirmek, insan sağlığını iyileştirmek ve iklim değişikliği tehdidi ile mücadele etmek için hayati önem taşıyor. Peki bu kadar acil olan ne?
- Hava kalitesinin izlendiği şehirlerde yaşayan insanların %80’inden fazlası, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından belirlenmiş sınırları aşan kirlilik seviyelerine maruz kalmaktadır.[2]
- Ekosistemlerin sadece %30’unu doğal hallerine geri döndürerek, yaklaşık 465 milyar ton CO2’nin yakalanabileceği ve öngörülen bitki ve hayvan kayıplarının %70’inin önüne geçilebileceği tahmin edilmektedir.[3]
- Şehirler, çevrelerindeki kırsal alanlardan birkaç derece daha sıcak olacak şekilde kendi mikro iklimlerini yaşarlar. Tek bir sağlıklı ağaç, 10 klimanın soğutma kapasitesine eşit bir etki göstererek fosil yakıtlara bağımlı enerji şebekelerinin yükünü azaltabilir.[4]
Doğanın şehirler ve kasabalar üzerindeki etkisini yeniden sağlanması, CO2 seviyelerini azaltarak bölgesel düzeyde sıcaklık seviyelerini azaltabilir. Bu bile başlı başına takdire şayan bir durumdur ve daha da önemlisi harekete geçmek için yeterli bir sebeptir. Üstelik araştırmalar, kentsel yeniden doğallaşmanın şehirde yaşayan nüfusun ruh ve beden sağlığını iyileştirmeye katkıda bulunduğunu da göstermektedir. Bir araştırma projesi, çalışmaların %92’sinin, özellikle ruh sağlığını incelerken yeniden doğallaşma sonrasında pek çok sağlık durumunda %98’e varan iyileşmeler sağladığını ortaya koymuştur.[5]
Şehirlerimizi yeniden “Doğa Ana”ya adama fikri aslına bakarsanız gecikti. Çok uzun bir süredir rüzgar bunun tam tersi yönüne doğru esiyor.
ABD, 2001 ve 2017 yılları arasında 96 milyon dönümlük doğal alanı konut, sanayi ve enerji amaçlı kullanıma bıraktı.[6] Her gün 24.000 dönümlük park, orman, otlak ve su yolunun imara açılmasıyla bu büyük beton istilası hala devam ediyor. Yeniden doğallaşmaya yönelik ortak bir odak, dünya genelindeki yaşam alanları üzerinde anlamlı etkiler yaratma potansiyeline sahiptir. Ayrıca kentsel yeniden doğallaşma, Amaç 11: Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar, Amaç 14: Sudaki Yaşam ve Amaç 15: Karasal Yaşam gibi BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının (SDG) gerçekleştirilmesine katkıda bulunabilir.
Böylesine inkar edilemez kanıtlar karşısında, kentsel karar mercileri bu cesur yeniden yabanileşmiş kasaba ve şehir vizyonunu nasıl test ediyor?
Yeniden doğallaşma doğayı ve iş olanaklarını geliştiriyor
Kentsel yeniden doğallaşma, söz konusu coğrafyanın arazi yapısına ve ölçeğine bağlı olarak dört şekilden birini alabilir.[7]
- Kentsel yeşillik: Biyoçeşitliliği geri kazanma sürecine başlamak amacıyla doğal bitkilerin ve doğal süreçlerin zaten bozunum yaşadığı kentsel bir ortama standart bir yeniden doğallaşma yöntemi kademeli olarak yeniden uygulanır.
- Yeşil ve mavi bağlantılar: Kasabaları ve şehirleri birbirine bağlayan, genellikle açık alanlardan geçen korunaklı yaşam geçitleri. Bu geçitler; kırsal koridor, nehir ve akarsu gibi doğal unsurları birbirine bağlayarak, kentsel yayılmanın hakim olduğu alanlarda bitki örtüsünün ve hayvan türlerinin gelişmesine ve yayılmasına olanak tanır.
- Küçük ölçek: 500 dönüm veya daha küçük alandaki projeler genellikle parklar, bahçeler, çim kaplı banketler, ormanlar veya yabani çiçek çayırları gibi belirli alanların restorasyonunu ve bunları doğal bir görünüme kavuşturmayı içerir.
- Büyük ölçek: 500 dönümden büyük projelerde akarsu sistemleri, yeşil kuşak arazileri, ulusal parklar ve koruma altındaki deniz alanlarından oluşan tüm doğal alan, birbirine bağımlı bitki ve hayvanlara ait kendinden sürdürülebilir nitelikteki yaşam alanlarına dönüştürülmek üzere yeniden düzenlenir.
Yerel halkın yerel eylemine bir örnek olarak Londra’daki kentsel yeşillendirme projeleri için en iyi uygulama ilkelerini oluşturmakla görevlendirilen Londra Yeniden Doğallaşma Görev Gücü, 2023 yılında doğanın iyileşmesini destekleme ve biyoçeşitliliği artırma konusunda bir rapor yayınladı.[8] Başarılı yeniden doğallaşma projelerinin beş temel ilkesini özetlemiştir:
- Doğanın yön vermesine izin vermek: Mümkünse yerel hayvan türlerinin yeniden o bölgede yaşam sürmelerini sağlayarak veya insan yapımı nehir kanallarını kaldırarak yaşam alanlarını değiştirme ve ekolojik bozunum gibi doğal süreçleri yeniden oluşturmak.
- Uygun bir ölçekte çalışma: Doğanın, değişikliklere göre dönüşüm yaşamasına izin verecek yeterli alan ve zaman sağlayarak ekosistemleri geri kazanmak.
- Dayanıklı doğal alanlar yaratmak: Doğanın sürekli dönüştüğünü ve tarihi süreçlerin biyolojik çeşitliliğin oluşmasına yardımcı olduğunu kabul etmek. İklim değişikliği ve nüfus artışı gibi gelecekteki değişkenleri dikkate alarak doğanın kendisi tarafından yönlendirilen dinamik yeni bir ekosisteme ihtiyacımız var.
- Her canlının faydalanmasını sağlamak: Büyük ve çeşitli bir kent nüfusu için bol miktarda doğayla iç içe deneyimler sağlamak. Erişim sorusu, geliştirme sürecinin merkezinde yer almalı ve aynı zamanda bir yeniden doğallaşma bölgesinin insan kaynaklı bozunuma karşı koruma gerektirebilecek kısımlarına da dikkate almalıdır.
- Yerel ekonomileri destekleme: Yeniden doğallaşma, dinlence ve eğitim yoluyla doğaya dayalı ekonomileri destekleyebilir. Sel yönetimi planları, hava arıtımı, su kalitesi, karbon depolaması, toprak yenilenmesi ve doğa dostu gıda üretimi gibi ekosistem projelerinin finanse edilmesine sürdürülebilir iş fırsatları yardımcı olabilir.
Gerçekten de yeniden doğallaşmanın ekonomi üzerinde olumsuz bir etkisi olabileceği fikri, yani ticari uygulamaya göre doğaya öncelik vermenin kaçınılmaz iş kayıplarına neden olacağı düşüncesi, modası geçmiş yanlış bir değerlendirmedir. Rewilding Britain tarafından yapılan ve 500.000 dönümden fazla arazide 33 projeyi kapsayan bir analiz, yeniden doğallaşmanın sonraki on yıllık süre boyunca iş olanaklarında %54’lük bir artış olduğunu ortaya koydu.[9]
Bu bulgular ışığında, Londra’da bu yılın Nisan ayı itibarıyla Rewild London Fund (Londra Yeniden Doğallaşma Fonu) aracılığıyla yeşil alanlar ve ağaç dikimi için yaklaşık 30 milyon İngiliz sterlini (40 milyon ABD doları) para toplandı. Mevcut belediye başkanı Sadiq Khan, Londra’yı 2050 yılına kadar dünyanın ilk “Milli Park Şehri” yapmayı planlıyor.[10]
Bunu göz önünde bulundurarak, dünya genelinde yeniden doğallaşma hareketinin öncüsü olan diğer kentsel noktalara bir göz atalım.
Doğayla uyum içinde yaşamak için pastoral vizyonlar
İmar görmüş bir araziyi işlenmemiş, eski haline geri getirerek veya kentsel toplulukların yaşamlarına yeşil bir dokunuş ekleyerek bu doğallaşma öncülerinden çok fazla ilham alabiliriz.
Çin’in Harbin şehri, yağmur döneminde artan sel baskınlarına karşı kentin merkezinde yeniden canlandırılmış sulak bir alan oluşturarak yanıt verdi. Mimarlar, geliştirme nedeniyle doğal su kaynaklarından uzun zamandır ayrılmış olan şehrin orijinal sulak alanını, bir kentsel yağmur suyu toplama alanı olan 340 dönümlük Qunli Ulusal Şehir Sulak Alanına geri dönüştürmek için bir plan tasarladılar. Yağmur suyunu filtreleyip taşıyan bu park, yaban hayatı için doğal bir alan ve şehrin 10 milyon sakini için bir rekreasyon alanı sunarak ekosisteme fayda sağlıyor.
Çin’in bir başka şehri Liuzhou ise doğal bina konseptine örnek olmayı amaçlıyor. 2020 yılında inşaatına başlanan Liuzhou, tüm altyapının cephelerini süsleyen 40.000 ağaç ve bir milyon bitki ile yılda yaklaşık 10.000 ton karbondioksit ve 57 ton kirletici maddeyi absorbe eden dünyanın ilk “orman kenti” olacak.
Yine Asya’da, Singapur’un “Bahçe Şehir” anlayışı, 50 metre yüksekliğinde 18 “süper ağaç” dikilmesini sağlamıştır. Bu etkileyici yapılar 150.000’den fazla bitkiye ev sahipliği yapıyor ve yağmur suyunu filtrelemeye, güneş enerjisi üretmeye ve şehir sakinlerin ihtiyaç duyduğu gölgeli alanları sağlamaya da yardımcı oluyor. Çalı, bitki örtüsü ve üst bitki tabakasıyla kaplı yağmur ormanı ekosisteminden ilham alan 150 kilometre uzunluğundaki Nature Ways (Doğa Yolları), şehrin biyolojik çeşitliliğini artıran yeşil koridorlar olarak kullanılıyor.
Hindistan’ın Delhi şehrinde su ve hava kalitesini artırmak, su baskını yönetimine ve karbon yakalamaya yardımcı olmanın yanı sıra tehlikeli seviyelere ulaşan kentsel sıcaklık seviyelerini azaltmak için yedi biyolojik çeşitlilik parkı belirlendi. Yamuna Nehri kıyısındaki Yamuna Biyoçeşitlilik Parkı (YBP), 1828 dönümlük orman ve sulak alanı içine almaktadır. Azalmakta olan endemik bitkilerin mirasının yeniden canlandırılmasıyla ve kışın göç eden kuşlar için bir yaşam alanı sağlanmasıyla öne çıkmaktadır.
Burada, Orta Doğu’da Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki Kızıl Deniz kıyılarında inşa edilmekte olan mega akıllı şehir Neom’da yeniden yeşillenme girişiminin bir parçası olarak bir milyon ağaç dikilecek ve en az 15 milyon dönümlük arazi ıslah edilecek. Bu sürdürülebilir şehir, Suudi Yeşil Girişimi ve Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonunun önemli bir parçasıdır.
Yoğun nüfusuyla Nijerya’nın Lagos kentinde yaşayan Yoruba topluluğu, toprak veya hidrokültür keçesi gibi bir büyüme ortamına sahip ve doğal bitki örtüsüyle kaplı dik yapılarda topluluğun yönetimindeki dikey bahçelerden oluşan bir ağ için kaynak sağladı. Proje, düşük gelirli sakinler için alternatif gıda kaynakları üretirken sıcaklık seviyelerini azaltmayı ve biyoçeşitliliği teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
Benzer şekilde Avustralya’nın New South Wales eyaletinde hükümet, Greener Places (Daha Yeşil Yerler) düzenlemesiyle daha yeşil bir altyapı oluşturarak iklim dayanıklılığına odaklanıyor. Sidney’deki biyofilik One Central Park, “damla sulama” sistemi ile beslenen 1.100 metrekareden geniş bir yüzeyde 383 farklı türdeki 35.200 bitkiden oluşan asılı bahçelerle doludur.
Avustralya’nın Melbourne kentinde de Green Our City (Şehrimizi Yeşillendirelim) stratejisi benimsenmiştir. Yapımına 2023 yılında şehrin Southbank bölgesindeki Green Spine gökdelen kompleksinde başlanan Green Spine, 6.000 metrekarelik bitki örtüsü ve bir çatı bahçesi ile yalnızca ülkenin en yüksek binası değil; aynı zamanda dünyanın en yüksek dikey bahçesi olacak.
New York’un High Line bahçeleri, kullanılmayan bir demir yolunu merkez alıyor ve Manhattan’dan başlayarak Hudson Nehri boyunca yaklaşık 2,5 km’lik (1,5 mil) bir rota oluşturuyor. Doğanın, en ücra kırsal alanlarda olduğu gibi türlerin rekabet içinde olduğu ve geliştiği, kendi kendine yeniden doğallaşma vizyonunu dikte etmesine izin veriliyor. Bitkiler, kelebekler, kuşlar ve tabii ki daha temiz havanın tadını çıkarmak ve doğal yürüyüş yollarına kaçmak isteyen şanslı insanlar da bu projeden faydalanıyor.
Benzer şekilde Nottingham’da kullanılmayan bir alışveriş merkezi; sulak alanlar, ormanlar ve yabani çiçeklerden oluşan kentsel bir merkez haline gelmiştir. Manzarayı uzun zamandır bozan bu çirkin yapıya yeni bir hayat veren 24 dönümlük Broadmarsh gelişimi, yerli canlı türlerini şehre geri getirecek ve yakınlarında yer alan o ünlü Sherwood Ormanı’na yemyeşil bir bağlantı sağlayacaktır.
Bunun gibi kentsel yeniden doğallaşma projeleri, peyzajın aşırı yapılaşmasının şehirlerdeki doğal unsurların azalmasında çok önemli bir rol oynadığının altını çizmektedir. Görüldüğü üzere bu aynı zamanda restorasyonun ve korumanın tam olarak nerede geliştirilebileceğine dair ön yargılarımızı da sorgulatır.
Tüm zorluklara meydan okuyan bir yeşil ışık
Kentsel yeniden doğallaşma, projenin kapsamından ve söz konusu motivasyon ve parametrelerden bağımsız olarak, aşılmaz olmasa da belirli yapısal zorluklarla gelir.
Bilançoda daha kârlı alternatiflere göre daha fazla ağırlığı olan kentsel yeniden doğallaşma, sadece ekonomik bir pazarlık aracı olmaktan çok daha fazlasını hak ediyor. Özellikle bir kısmının yaşam kalitesini etkileyen faktörlerin oluşturduğu değerleri, sayısal olarak nasıl ifade edebiliriz ki? Daha huzurlu ve mutlu bir yaşamın bedeli nedir? Aslında toplumun öncelikleriyle ilgili olan bu tartışmalar devam ediyor ve resmin tamamı henüz şekillenmedi.
Yeniden doğallaşma sadece bitkiler ve ağaçlar değil, hayvanlar ve böcekler için de gereklidir. Kasabalarımıza ve şehirlerimize doğal yaşamı daha fazla davet ediyorsak, insanlarla güvenli bir şekilde var olmalarını nasıl sağlayabiliriz? ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), insanlardaki bulaşıcı hastalıkların %60’ının hayvanlardan yayılabileceğini ve insanlarda yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkların dörtte üçünün hayvanlardan kaynaklandığını bildirmektedir. COVID-19, Ebola, MERS ve SARS gibi “zoonotik hastalıklar” milyonlarca can kaybına neden olmuştur. Bunlara ve gelecekteki salgınlara hazırlanırken aşı araştırmalarına daha fazla yatırım yapmalı ve ortaya çıkan patojenlerin bir adım önünde olmamıza önayak olması için yapay zekanın gün geçtikçe artan gücünden yararlanmalıyız.
Kentsel yeniden doğallaşma, kapsayıcı bir sosyoekonomik stratejiye dikkatlice entegre edilmezse ekonomik zorluk dönemlerinde istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Kentlerin dönüşüm süreci, yeni belirlenen yeşil alanlara da etki ederek bölgedeki ev fiyatlarını artırabilir ve zengin ve yoksul arasındaki uçurumu daha da derinleştirebilir.
Çoğu yeniden doğallaşma planı, kentsel kurumların genellikle bütçe kapsamının dışında bir başlangıç fonu harcanmasını gerektirir. Devlet hibe başvuruları çoğu zaman sınırlı ve karmaşıktır. Bu da birçok planın daha başlangıç aşamasında durmasına neden olur. İdeal olan, kanun yapıcıların yeniden doğallaşma konusundaki tasarıları hızlı bir şekilde takip etmenin ve bunları bütçelerine dahil etmenin bir yolunu bulmalarıdır.
Özel sektörden bir şekilde daha fazla yatırım temin edilmesi kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Birleşik Krallık’ın Doğal Çevre Yatırım ve Hazırlık Fonu (NEIRF), doğa projeleri geliştirmeleri için yerel makamlara, işletmelere ve gönüllü gruplara özel yatırımlar yoluyla kendi kendine sürdürebilir bir noktaya gelene kadar yüz binlerce sterlin sağlayarak bunu yapmayı amaçlamaktadır.[11]
Başlangıçta turbalık alanlarını yenileme, sel dayanıklılığını artırma ve yeni yeşil kentsel alanlar yaratma planları dahil olmak üzere 50’den fazla program, bu fondan yararlanacaktır. Birleşik Krallık hükümeti, doğanın iyileşmesini desteklemek için 2027 yılına kadar her yıl 500 milyon sterlin değerinde özel yatırımı teşvik etmeyi ve 2030 yılına kadar da bu rakamı yılda en az 1 milyar sterline yükseltmeyi amaçlamaktadır.
Özel sektörü oluşturan taraflar, arazi sahipleri olarak üstlendikleri rol ile kentsel yeniden doğallaşma sürecine çoktan dahil olmuş durumdalar. Örneğin özel kişiler ve şirketler ABD’deki tüm arazilerin yaklaşık %60’ına sahiptir.[12] Çoğu durumda bir arazi parçasının sadece canlı değil; aynı zamanda yeşil olacak şekilde yeniden doğallaşması kararını veren kamu sektörüdür. Çevreci hareketin halkla ilişkilerdeki avantajları sayesinde özel sektörde ağırlık sahibi daha çok aktörün, yeniden doğallaşmanın ilham verici hikayesine katılmaya karar vermesi umuluyor.
Mütevazı adımlar büyük bir fark yaratabilir
Kentsel yeniden doğallaşma konseptinin neden bu kadar çekici olduğunu anlamak hiç de zor değil. Bu konseptin savunucuları hem yerel mikro iklim hem de daha geniş biyosfer sağlığı için faydalı olan daha temiz, daha sürdürülebilir ve görsel olarak daha çekici yaşam alanlarının ortaya çıkacağını iddia ediyor. Doğanın ritminden kalıcı olarak uzaklaşma riskiyle karşı karşıya olan şehir sakinleri için bu yeşil alanlar, yaşadığımız dünyayla daha derin bağlantılar kurmaya ve doğayı koruma duygusunu teşvik etmeye yardımcı olur. Hatta daha yeşil bölgelerde büyüyen çocukların daha yüksek IQ’lara sahip olduğunu ve daha az antisosyal davranışlar ve suç işleme eğilimi gösterdiklerini ortaya koyan veriler bile mevcuttur.[13]
Kentsel yeniden doğallaşma herkese fayda sağlar. Uygulama esasları, milyonlarca dolar tutarında bütçelere sahip şehir ölçeğindeki büyük projelerle sınırlı değildir. Sahip olduğunuz arazi ne kadar küçük olursa olsun, bir başlangıç yapmak ve bu dönüşüme katılmak her daim mümkündür. Hepimiz dışarıda kuş kulübeleri ve böcek evleri gibi canlı dostu yaşam alanları kurabiliriz. Bitkiden çit yapabilir veya pencere önüne saksı bitkileri yetiştirebiliriz. Mevcut herhangi bir yeşil alanda polen taşıyıcı böceklerle dost çiçekler yetiştirebiliriz.
Bu hareket, 2020 yılında hepimizi “dünyayı baştan yaratmaya” çağıran, İngiltere’nin en önde gelen biyoloğu ve doğa tarihçisi David Attenborough’nun da desteğini aldı.[14]
Kendi pencerelerimizden görünen kanıtları görmezden gelirsek gezegenimizi yeşillendirme şansımız ne olur?
Karşımızda bir beton, asfalt ve çelik yığını varken etrafa saçılan abartılı yeşil dokunuşlarla olumlu hisler uyandıran bir tuvali görmek biraz hayal gücü gerektirir.
Gerçekten Altıncı Kitlesel Yok Oluşun[15] eşiğinde ve Antroposen döneminin başındaysak kentsel yeniden doğallaşma, uzun süredir devam eden şehir/ülke dikotomisini parçalamak için mükemmel bir kavramsal araç olan insan-doğa birlikteliği için umut verici bir modeli temsil ediyor. Bu, biyosfere yaşattığımız zorlukları telafi etmenin, gelecek nesillere bırakacağımız dünyayı önemsediğimize dair güvence vermenin bir yoludur.
[1] https://www.citizenzoo.org/CZ/urbanrewilding/
[2] https://www.who.int/news/item/12-05-2016-air-pollution-levels-rising-in-many-of-the-world-s-poorest-cities
[3] https://www.independent.co.uk/climate-change/news/rewilding-extinction-climate-change-biodversity-summit-co2-b1050021.html
[4] https://theconversation.com/urban-greening-can-save-species-cool-warming-cities-and-make-us-happy-116000
[5] https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC9754067/
[6] https://www.weforum.org/agenda/2021/06/8-cities-rewilding-their-urban-spaces/
[7] https://www.c40knowledgehub.org/s/article/Urban-rewilding-the-value-and-co-benefits-of-nature-in-urban-spaces?language=en_US
[8] https://www.london.gov.uk/media/100509/download
[9] www.rewildingbritain.org.uk/why-rewild/benefits-of-rewilding/nature-based-economies
[10] https://www.london.gov.uk/programmes-strategies/environment-and-climate-change/parks-green-spaces-and-biodiversity/green-space-funding/greener-city-fund
[11] https://www.gov.uk/government/news/50-projects-receive-up-to-100000-each-to-boost-investment-in-nature
[12] https://naldc.nal.usda.gov/download/CAT87209991/PDF
[13] https://www.theguardian.com/environment/2020/aug/24/children-raised-greener-areas-higher-iq-study
[14] https://blog.sciencemuseum.org.uk/rewilding-the-world/
[15] https://www.worldwildlife.org/stories/what-is-the-sixth-mass-extinction-and-what-can-we-do-about-it