Hidrojen enerjisi: Göz önünde saklı yeşil bir devrim mi?
Bir dakikalığına, ihtiyaç duyduğumuz veya duyabileceğimiz tüm enerjinin parmak uçlarımızda olduğunu ve ücret ödemeden edinebileceğiniz Dünyadaki en yaygın elementte saklandığını hayal edin. Bu enerjinin elde edilebileceğini ve ekonomimizin birçok sektörüne ve insan faaliyetlerinin birden fazla alanında enerji sağlamak için kullanılabileceğini düşünün. Ve iklimimize çok fazla zarar veren fosil yakıtlardan bizi sonsuza kadar kurtarabileceğini hayal edin.
Henüz hayata geçmemiş bir bilim kurgu hikayesi gibi görünse de çevre sorunlarımızda her derde deva olacak heyecan verici bir hayaldir. Ancak, böyle bir ütopya senaryosu gerçeklikten o kadar da uzak değil.
Hidrojen enerjisine merhaba deyin.
Bu konsept oldukça sağlam kanıtlara dayanmaktadır ve hidrojen enerjisi zaten üretilmekte ve dünya genelinde ticari olarak kullanılmaktadır.
Hidrojen enerjisi; isminden de anlaşılacağı üzere, evrenin en basit ve en zengin elementi olan hidrojenden elde edilir. Havadaki hidrojen gazı alevi yandığında, oksijenin (O2) hidrojen (H2) reaksiyonundan enerji açığa çıkar – ve bu enerji yakıt olarak kullanılabilir. Peki ne tür bir atık çıkarır? Su: H2O.
Fakat her zaman olduğu gibi bazı terslikler vardır. Şu anda, küresel çapta tüketilen hidrojenin %95’inin üretim sürecinin herhangi bir yerinde fosil yakıtlar kullanılmakta.[1] En popüler yöntem olan Metan Buhar Reformasyonu (SMR), yüksek basınçta ve yüksek sıcaklıkta buhar gerektirir – şu an sadece fosil yakıtların sağlayabileceği bu enerji ihtiyacı, hidrojenin yeşil referansları için ciddi bir dezavantajdır.
Ancak, gelecekteki ‘hidrojen ekonomisinin’ yenilikçileri pek de kolay vazgeçmiyor. Uzmanlar, şu anda elektrifikasyona uygun olmayan yönleri de dahil olmak üzere hidrojenin günlük yaşamımıza uygun maliyetli ve temiz bir şekilde enerji sağlayacağı günleri çok uzakta olmayan bir senaryo olarak öngörmekteler. Hidrojen, uzun süreli enerji depolama için kullanılabilir. Perspektifler makalemizde belirtildiği gibi hidrojenle çalışan araçlar için. Isıtma için. Hatta, yakalanan CO2 ile karıştırmak ve temiz havacılık yakıtı üretmek için. Bu kullanım alanlarının hepsi, sadece atmosfere zararsız bir şekilde dönen su buharı kadar karbon ayak izi içerir.[2]
Bu enerji devrimi için gereken sadece biraz yaratıcılık, biraz kararlılık ve teknolojideki en cesur beyinlerin bir araya getirilmesidir.
Çizim başlığı: Hidrojen, emisyonsuz araçlarla taşımacılıkta devrim yaratabilir
Karbonsuzlaştırılmış bir geleceğin anahtarı
Hidrojenin ‘yeşil’ olarak adlandırılması için suyun elektrolizi ve hidrojen gazının üretilmesi için gerekli olan enerjiyi fosil yakıtlardan değil yenilenebilir enerjilerden almalıdır.
Yenilenebilir enerjiyi depolanabilir gaza dönüştürmek, şu anda yenilenebilir enerjinin önünde engel oluşturan iki sınırlamanın üstesinden gelmektedir. Yenilenebilir enerjiler tutarsızdır (güneş ve rüzgar enerjisi sırasıyla güneş ışığına ve rüzgarın esmesine bağlıdır) ve bu kaynakların oluşumu her zaman talebe uygun olarak senkronize olmaz.
Yeşil hidrojen kaynağının üretilmesi için bol miktarda elektrik dışında gereken tek şey; su ve elektrolizör olarak bilinen bir ekipman parçasıdır. Bu çok önemli nihai ürüne sahip olduğunuzda, eşsiz bir çok yönlülük sağlar.
Yeşil hidrojen; otomobillerde veya gemilerde yakıt hücrelerine doğrudan güç vermek veya termal enerji veya ısıtma santrallerindeki yanma süreçleri veya yalnızca, ABD’de doğal gazdan üretilen yıllık 10 milyon ton endüstriyel hidrojenin bir kısmının yerini alması için kullanılabilir.[3]
Hem kamu hem de özel sektör bu süreci geliştirmek için ciddi zaman ve para yatırırken; bazılarının bunu bir sonraki büyük keşif olarak adlandırmasına çok da şaşırmamak gerek.
Temiz hidrojen geliştirme süreci, hidrojenin ilerlemesini şimdiye kadar kısıtlayan bazı zorlukların üstesinden gelebilir. Geleneksel olarak hidrojen üretmek temiz bir süreç değildir. Doğal gaz, hidrojen üretiminde kullanılmakta olan birincil kaynaktır ve bu yakıt maliyeti toplam hidrojen üretim maliyetlerinin %45-%75’ine denk gelmektedir[4]. Hidrojenin fosil yakıtlardan üretiliyor olması hidrojen talebinin hızla arttığının da göstergesidir. 1975’ten bu yana bu talep üç katına çıkmış ve buna paralel olarak geleneksel hidrojen üretiminden kaynaklanan emisyonlar da buna paralel olarak artmıştır. Em son verilerle yılda 830 milyon ton CO2 emisyonuna neden olan hidrojen üretimi; Birleşik Krallık ve Endonezya’nın toplam CO2 emisyonuyla aynı miktarda bir salınıma neden olmaktadır[5].
Sadece sıcak hava değil
Fosil yakıt şirketleri, Paris Anlaşması’nda tanımlanan emisyon azaltma hedeflerine ulaşılmasına yardımcı olmak için faaliyetler alanlarında giderek daha katı kısıtlamalarla karşılaşmaktadır. Paris Anlaşması, bu yüzyılda ortalama küresel sıcaklıktaki artışı sanayileşme öncesi dönemlerdeki seviyeye kıyasla 2°C’nin oldukça altında tutmayı amaçlamaktadır. Bunu başarmak için tüm sektörlerde emisyonun önemli ölçüde azalması gerekir. Bu nedenle, bu kuruluşlar genellikle öncü rolündedirler ve yeşil hidrojen araştırmalarına odaklanırlar.
Mevcut politikalarla (Referans Durum) enerjiyle ilgili karbondioksit emisyonlarının yenilenebilir enerjilerin hızlandırılmış alımıyla (REmap, 2010–2050) kıyaslaması
Örneğin BP’nin güneş enerjisi alanında faaliyet gösteren yan kuruluşu Lightsource BP, Batı Avustralya’da rüzgar ve güneş enerjili yeşil hidrojen tesisinde 1,5 GW kapasiteye doğru ilerlemektedir.[6]
Bu arada Shell Nederland, Hollanda’daki açık deniz rüzgar enerjisi ihalesinin bir kısmını alarak Rotterdam limanındaki hidrojen merkezine 200 MW kapasitede enerji sağlamak için Eneco ile işbirliği yapmakta.[7]
Dünya çapındaki hükümetler yeşil hidrojen trendine yakınlaşıyor. Birleşik Krallık, Almanya, Japonya ve Avustralya gibi ülkelerin hepsi de hidrojen stratejilerinin açıklamış olup; Almanya bu çabaları başlatmak için 200 milyon Amerikan Doları’ndan fazla kredi desteği sunmaktadır. Hollanda 2025 yılına kadar işletime geçebilecek 500 MW yeşil elektrolizöre sahip olmayı planlıyor ve Portekiz yeşil hidrojen üretmek için güneş enerjili yeni bir tesisi 2023 yılına kadar kurmuş olmayı planlamakta.[8]
Avrupa Komisyonu’nun 2050 yılına kadar karbon nötr hale gelme hedefine ulaşmak için yeşil hidrojeni bir anahtar olarak tanımlamasıyla Avrupa’da bu konu daha fazla dile getirilir olmuştur. Avrupa Komisyonu’nun aşamalı stratejisi şunları içermektedir:
- 2024 yılına kadar AB’de bir milyon tona kadar yenilenebilir hidrojen üretilebilen en az 6 gigawatt yenilenebilir hidrojen elektrolizör kurulumu,
- 2025 ve 2030 yılları arasında, on milyon tona kadar yenilenebilir hidrojen üreten en az 40 gigawatt elektrolizör kurulumu
- 2030 ve 2050[9] yılları arasında tüm ‘dekarbonize edilmesi zor’ sektörlerde hidrojen teknolojilerinin geniş ölçekte uygulanması
Bunlar boş vaatler gibi görünmüyor. Aslında, bu iddialı hedeflere ulaşılmasını sağlamak için Avrupa Komisyonu, Avrupa Temiz Hidrojen Birliği adı verilen yeni bir ortaklık başlattı.
Bu ittifak; ortak standartlar, terminolojiler ve sertifikalar getirirken yeşil hidrojen üretim ölçeğini arttırmak için bir yatırım hattı sağlamak üzere ulusal ve bölgesel liderleri, bankaları ve endüstri liderlerini bir araya getirmekte.
AB, bu ittifakla 2050 yılına kadar karbon nötrlüğüne ulaşma taahhüdünü desteklemek için bu alanda küresel liderlik rolünü üstlenmek istemektedir. Tüm bunlar yatırımcının kesin kararlar almasını teşvik etmeli, böylece potansiyelini gerçekleştirmek için yeşil hidrojen için gerekli altyapıyı ve lojistik ağları sağlamalıdır.
Enerji Avrupa Komisyonu Üyesi Kadri Simson şu ifadelerde bulundu: “AB’deki enerji sistemi; daha entegre, daha esnek ve en temiz ve en uygun maliyetli çözümleri barındırabilir hale gelmelidir. Hidrojen, yenilenebilir enerji fiyatlarının düşmesi ve sürekli yenilikler sayesinde iklime zararı olmayan bir ekonominin oluşturulabilmesi için uygulanabilir bir çözüm haline gelmesi nedeniyle bu alanda kilit bir rol oynayacaktır.”[10]
Fiyatlar hidrojen balonunu patlatacak mı?
Hayatın her alanında olduğu gibi burada da para konuşur ve hidrojen ucuz değildir. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’na (EBRD) göre, yeşil hidrojen şu anda kilogram başına yaklaşık 3-6 ABD Doları maliyete sahipken fosil yakıtlardan üretilen hidrojenin kilogram başına maliyeti 1-1,8 ABD Doları’dır.[11]
Bu kesinlikle bir dezavantaj. Ve başka bir dezavantaj daha var.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA), 2050 yılına kadar küresel enerji bileşiminde yenilenebilir elektrikten elde edilen hidrojen miktarının 19 eksajül olmasını öngörmekte. Ancak bu miktarda yenilenebilir hidrojen (veya hidrojen bazlı ürünler) üretmek için 4-16 terawatt güneş ve rüzgar enerjisi gerekir.[12]
19 eksajül hidrojen üretiminin yılda en az 6.690 TWsa elektrik gerektirdiği hesaplanmıştır – bu elektrik yılda 1.775 GW açık deniz rüzgar çiftliği, 2.243 GW kıyı rüzgar çiftliği, 4.240 GW güneş paneli çiftliği veya 957 GW nükleer enerji santraline eşdeğerdir.[13] Mevcut kurulu kapasitemizden oldukça üstünde bir hedef: 23,4 GW açık deniz rüzgar çiftliği, 540,4 GW kıyı rüzgar çiftliği, 480,4 GW güneş paneli çiftliği ve 397 GW nükleer enerji santrali.
Bu göz korkutucu rakamlar, bazı sektör uzmanlarının neden doğal gaz ve CCUS (karbon yakalama, kullanım ve depolama) kullanılarak üretilen bir hidrojen türü olan ‘mavi hidrojeni’ bir ara önlem olarak savunduğunu açıklamaktadır. Ne yazık ki, bu işlem sırasında salınan karbonun sadece %80’i ‘yakalanabilir’, bu nedenle mavi hidrojene bağımlı bir enerji ekosistemi yine her yıl milyonlarca ton emisyondan sorumlu olacaktır.[14]
Saf maliyet karşılaştırmaları yeşil hidrojen için olumsuz görünse de, arz ve talebin eskime prensibini hatırlamaya değer. Kullanım arttıkça fiyatlar kaçınılmaz olarak düşecektir.
Örneğin, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) daha ucuz yenilenebilir enerji ile birlikte elektroliz maliyetlerinin düşmesini beklemektedir ve 2050 yılına kadar yeşil hidrojen fiyatının kilogram başına 1,50 ABD doların altına düşerek doğal gaz ile kıyaslanabilir hale gelmesini beklemektedir, hatta fosil yakıtlardaki cezaların daha da sıkı hale getirilmesiyle bu etki daha da artacaktır.
“Büyük olasılıkla, çözümün alternatiflerden daha pahalı olduğu yenilenebilir enerji serüveninin on veya yirmi yıl önceki başlangıcıyla aynı durumdayız. Böyle devam ederse ve itici bir politika uygulamaya geçerse, beklentimiz maliyetlerin yakında rekabetçi hale gelmesi yönündedir” diyor EBRD’den Christian Carraretto.[15]
Benzer şekilde, “Hidrojenin Geleceği” raporunda[16] IEA, yenilenebilir enerjiden hidrojen üretme maliyetinin, yenilenebilir enerji maliyetlerinin azalması ve hidrojen üretiminin artması sonucunda 2030 yılına kadar %30 oranında düşebileceğini öngörmektedir.
IEA şunları belirmektedir: “Özellikle güneş paneli ve rüzgâr santrallerinden elde edilen yenilenebilir elektrik maliyetlerinin azalmasıyla, elektrolitik hidrojene olan ilgi artıyor ve son yıllarda pek çok tanıtım projesi gerçekleştirildi… Güneş paneli ve rüzgâr santrallerindeki üretim maliyetlerinin azalmasıyla, mükemmel yenilenebilir kaynaklara sahip konumlarda elektrolizörlerin inşa edilmesi hidrojen için düşük maliyetli bir tedarik seçeneği haline gelebilir.”
Politika perspektifi
Engellere rağmen IRENA, yenilenebilir hidrojeni enerji dönüşümünde ‘eksik halka’ olarak tanımlamada tereddüt etmemektedir, bu da yenilenebilir enerji sektörlerine güç vermektedir, aksi takdirde elektrifikasyon yoluyla karbondan kurtulmak zordur.
Ancak, gerekli özel yatırımı çekmek için ılımlı bir politikanın ve düzenleyici çerçevenin kritik önemde olduğunu kabul etmektedir.
Bu nedenle IRENA şunları önermektedir:
- yeni teknolojilerin başlangıç maliyetini dengelemek için sermaye harcaması sübvansiyonları ve vergi indirimleri gibi finansal destek araçları tasarlamak
- daha fazla hidrojen talebini teşvik etmek için endüstride yenilenebilir enerji içeriği ile ilgili emisyon kısıtlamalarını ve zorunluluklarını uygulamaya koymak
- uzun vadeli gaz şebekesi enjeksiyon tarifeleri oluşturmak
- elektrolizör operatörlerinin yardımcı hizmet pazarlarına katılmasını sağlamak
- pazar alımını desteklemek ve altyapı ve hidrojen sunumunu[17] desteklemek için yatırım risklerinden arındırmak
Ayrıca IRENA, önemli teknolojiler olgunlaştıkça yeşil hidrojen iştahının artmasını beklemek için her türlü nedenin olduğunu belirtmektedir.
Proton Değişimli Membran (PEM) elektrolizörleri ve yakıt hücreleri; halihazırda Japonya, Kaliforniya ve Avrupa gibi önemli pazarlarda ticari dağıtıma devam ederek ölçek ekonomilerine yaklaşmaktadır.[18]
Dahası, yeni elektro yakıtlar havacılık gibi sektörler için potansiyel olarak önemli olan ekipmanları kullanım noktasında uyarlamaya gerek kalmadan sorunsuz bir şekilde fosil yakıtların yerini alabilir.
Çevre dostu hidrojenin iklim hedeflerine hızlı ve önemli ölçüde ulaşılmasını sağlayacak pek çok endüstri, halihazırda tanımlanmış bulunmaktadır. Bunlar; petrokimyasallar ve çelik üretimi gibi büyük ölçekli operasyonları ve otobüsler, kamyonlar, trenler ve gemiler gibi orta ve ağır taşıma hizmeti araçlarını içermektedir.
Mobilite bir yandan algıları değiştirmeye yardımcı olurken belki de hidrojenin faydalarından yararlanma yolunda zaten en yüksek profile sahip sektörlerden biridir.
Japonya, hidrojen yakıt hücreli araçlarda dünya lideridir. 2025 yılına kadar yolda toplam 200.000 hidrojenli araca sahip olmayı ve 2030 yılında bu rakamı 800.000’e yükseltmeyi hedeflemektedir[19]. Bu hedefler, milyonlarca hidrojenli aracı ülkenin yollarına koymak için tasarlanmış ulusal çapta bir hidrojen yakıt ikmal istasyonları ağı ile desteklenecektir. İleriye baktığımızda; 2025 yılına kadar 320, ve 2030 yılına kadar 900 hidrojen istasyonunu faaliyet göstermesini hedeflemektedir[20].
Japon otomotiv devi ve uzun süredir Abdul Latif Jameel ortağı olan Toyota Motor Corporation, hidrojen yakıt hücresi teknolojisinin geniş bir araç yelpazesine güç verebileceğini uzun süredir göz önünde bulundurmaktadır ve önümüzdeki on yıl boyunca yakıt hücreli elektrikli araç satışlarının önemli ölçüde artacağını öngörmektedir. Bu beklentiler doğrultusunda, 2021[21] yılı sonuna kadar yılda 30.000’den fazla yakıt hücreli elektrikli araba üretmeyi planlamaktadır – bu da 2018’de yıllık 3.000 olan bu rakamın ne kadar artığınız gözler önüne sermektedir.
Gerçekte, 2018[22] yılında Suudi Arabistan’ın ilk hidrojen yakıt hücresi yakıt ikmal istasyonu olan Dhahran Techno Valley Science Park’ın lansmanını yapmak için Abdul Latif Jameel tarafından tedarik edilen Toyota Mirai, hidrojenle çalışan bir araçtı. Bu, hidrojen enerjisinin taşınabilir olduğuna dair kesin bir işarettir.
Hidrojen, bir dizi çığır açıcı ürünü müjdeliyor
Bir gün üretmeyi umduğumuz tüm bu temiz hidrojen enerjisini nasıl depolarız ve bunu saniyeye ve taşımacılığa elektrik sağlamak için nasıl kullanırız? Aküler ve yakıt hücreleri.
Bu örtüşen teknolojiler, depolanmış elektriği kimyasal enerjiye dönüştürme konusunda ortak bir yeteneğe sahiptir ve ihtiyaç duyulan her zaman ve her yerde kullanıma hazırdır.
Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, son yıllarda dünyanın akü hücresi üretme kapasitesi katlanarak artarak, elektrikli araçlar (EV’ler) için 2020 itibarıyla yılda 320 GWsa kapasitede akü üretmiştir.[23] Bu, 2019 yılında satılan 2,1 milyon elektrikli araca enerji sağlamak için yeterli olsa da; 2025 yılına kadar elektrikli taşıt satış hedeflerine ulaşılması durumunda ihtiyaç duyulan 1.000 GWh kapasitenin altında kalacaktır. Bu alanda küresel kapasitenin yaklaşık %70’ini karşılayan Çin dünya lideridir, ardından gelen Amerika Birleşik Devletleri’nde bu rakam %13’tür.
Öte yandan 500.000 adet yakıt hücreli arabaya yetebilecek 1,2 GW yıllık üretim kapasitesine sahip olan Avrupa, hidrojen enerjisi için elektrolizör üretimine öncülük etmektedir. ITM Power’ın dünyanın en büyük elektrolizör tesisinin (yılda 1 GW üretme tahmini) inşaatını 2021’in başlarında Birleşik Krallık’ın Sheffield şehrinde tamamlamasıyla bu ilerleme daha da hız kazanmaya devam ediyor.[24]
Elektrolizör projelerinin ortalama kurulu boyutu, 2000-2019
IEA, “İdeal olarak, temiz enerji teşvik paketleri iki teknoloji arasındaki yayılma faydalarından yararlanmak için aynı anda akü ve elektrolizör üretimini içerecektir” diyor.[25]
Abdul Latif Jameel‘de bizler, özel yatırımcıların hükümetleri ve büyük işletmeleri yeşil gündemi hızlandırmaya teşvik edebileceği fikrine kesin olarak inanmaktayız. Sınırları belirleyen teknik portföyümüzle, pil enerji depolama alanında yer alan öncü araştırmalarımız sayesinde hidrojen enerjisi alanını büyütmek için iyi bir konuma sahibiz.
Kasım 2020’de, Abdul Latif Jameel Energy‘nin bir parçası olan yenilenebilir enerji uzmanı Fotowatio Renewable Ventures (FRV) aracılığıyla, İngiltere West Sussex’te şebeke ölçeğine sahip ikinci pil projemize başladık. Harmony Energy ile ortaklaşa geliştirilen 34 MW kapasiteli Contego projesi, 28 Tesla Megapack lityum-iyon pil sistemini bünyesinde barındırmaktadır.
Contego projesi, FRV’nin daha önceki 7,5 MW pil kapasiteli Holes Bay, Dorset’teki tesisinin başarısını temel almakta ve hidrojen de dahil olmak üzere yenilenebilir enerjide sınırları aşmaya olan kararlılığını göstermektedir.
Abdul Latif Jameel Başkan Vekili ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fady Jameel‘in Abdul Latif Jameel’in “İngiltere’nin süregelen fosil yakıtlardan uzaklaşma çabalarının bir parçası olarak sürdürülebilir ve yenilenebilir bir enerji modelini şekillendirme kararlılığını” göstermesine neden olan bir taahhüt.
Bu, gelecek nesillerimiz için hem yaşanabilir hem de refah dolu bir gezegenden bırakmayı düşünüyorsak gerçekleştirmemiz gereken bir dönüşümdür. Hidrojen enerjisinin bu cesur yeni enerji dünyasındaki rolü, hâlâ incelenmeye devam etmekte.
Ancak toplumumuzun büyük kısmına temiz ve sürdürülebilir enerji sağlamak için yeşil hidrojenin sunduğu potansiyel göz ardı edilemez.
Hidrojen enerjisi alanındaki teknolojik gelişmeler gün geçtikçe artmaktadır.
Kamu politikası da hızla bu dönüşüme ayak uydurabilirse, bu mütevazı elementin elementler tablosundan küresel çapta daha büyük bir yere geldiğine gerçekten tanık olabiliriz.
[1] https://www.vox.com/energy-and-environment/2018/2/16/16926950/hydrogen-fuel-technology-economy-hytech-storage
[2] https://webstore.iea.org/download/direct/2803?filename=the_future_of_hydrogen.pdf
[3] https://www.greentechmedia.com/articles/read/green-hydrogen-explained
[4] The Future of Hydrogen, IEA
[5] The Future of Hydrogen, IEA
[6] https://www.reuters.com/article/us-bp-hydrogen-australia-idUSKBN22K0IC
[7] https://www.smart-energy.com/renewable-energy/shell-eneco-announce-dutch-wind-powered-green-hydrogen-hub/
[8] https://www.ebrd.com/news/2020/is-green-hydrogen-the-sustainable-fuel-of-the-future-.html
[9] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_20_1259
[10] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_20_1259
[11] https://www.ebrd.com/news/2020/is-green-hydrogen-the-sustainable-fuel-of-the-future-.html
[12] https://www.irena.org/newsroom/articles/2019/Oct/Unprecedented-momentum-for-green-hydrogen
[13] https://www.rechargenews.com/transition/a-wake-up-call-on-green-hydrogen-the-amount-of-wind-and-solar-needed-is-immense/2-1-776481
[14] https://www.rechargenews.com/transition/a-wake-up-call-on-green-hydrogen-the-amount-of-wind-and-solar-needed-is-immense/2-1-776481
[15] https://www.ebrd.com/news/2020/is-green-hydrogen-the-sustainable-fuel-of-the-future-.html
[16] The Future of Hydrogen, IEA
[17] https://www.irena.org/-/media/Files/IRENA/Agency/Publication/2018/Sep/IRENA_Hydrogen_from_renewable_power_2018.pdf
[18] https://www.irena.org/-/media/Files/IRENA/Agency/Publication/2018/Sep/IRENA_Hydrogen_from_renewable_power_2018.pdf
[19] Japan: Taking a Lead in Hydrogen,
[20] Japan Sees Big Future in Hydrogen Cars
[21] Toyota plans to expand production, shrink cost of hydrogen fuel cell vehicles
[22] Saudi Aramco and Air Products to build Saudi Arabia’s first hydrogen fuel cell vehicle fueling station
[23] https://www.iea.org/articles/batteries-and-hydrogen-technology-keys-for-a-clean-energy-future
[24] https://renewablesnow.com/news/itm-power-moves-in-1-gw-per-year-electrolyser-plant-in-sheffield-726704/
[25] https://www.iea.org/articles/batteries-and-hydrogen-technology-keys-for-a-clean-energy-future