Bilgisayar bilimi, büyük veri ve yaşam bilimlerinin kesişim noktasında sağlık hizmetlerinde devrim yaratıyoruz. Hastalık önleme, tespit ve tedavisinde devrime öncülük ediyoruz

J-Clinic Başkanı Anantha P. Chandrakasan, Opening Doors’a en son MIT/Jameel Toplumu ortaklığı ile ilgili konuşuyor

MIT Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi Vannevar Bush Profesörü Anantha P. Chandrakasan, Sağlıkta Yapay Zekayla Öğrenme için Abdul Latif Jameel Kliniği’nin (J-Clinic) kısa süre önce atanan Başkanıdır. Gelecek birkaç yıl içinde Anantha ve J-Clinic ekibi hastalık önleme, tespit, ve ilaç keşfi ve geliştirmesinde gerçek hayat etkileri sunmak için küresel sağlık hizmetleri araştırmalarının sınırlarını ileriye doğru ilerletecek.

 Opening Doors Anantha’yla MIT ile Jameel Toplumu arasındaki son ortaklık ve önümüzdeki yıllarda bu ortaklığın etkilerini nasıl azami seviyeye çıkaracağı hakkında konuştu.

J-Clinic için teklifleri ilk duyduğunuzda ilk tepkiniz ne oldu?

AC: Konuyu Eylül 2017’de ilk olarak Mohammed Jameel ile görüştüm. Küresel sağlık hizmetlerini yeni fikirlerin ortaya çıkması için MIT’teki bazı çığır açan AI araştırmalarıyla birleştirmenin yaratacağı fırsatlar beni hemen heyecanlandırdı.

Zaten MIT’te yapay zekayla öğrenme ve sağlık hizmetleri alanlarında çalışan insanlarımız vardı ve ikisinin kesişim noktasında bazı çalışmalar yürütülüyordu. J-Clinic’i bu kesişimi bir araya getirme ve bu kritik alandaki çalışmalarımızla gerçek anlamda küresel etki yaratma fırsatı olarak gördüm.

J-Clinic oluşturulmadan önce MIT bu alanlarla ne kadar ilgiliydi?

AC: Biz zaten Boston’ın dünya lideri sağlık hizmetleri grubuna yakınlığımızla bağlantılı olarak AI ve sağlık hizmetleri alanlarındaki çalışmalarla ilgileniyorduk. Burada, MIT’de, Sağlık Mühendisliği ve Bilimleri Enstitüsü (IMES), Bilgisayar Bilimi ve Yapay Zeka Laboratuvarı (CSAIL) ve daha pek çok departman, merkez ve laboratuvar var. Aslında, ‘Zeka Arayışı’ girişimimizi belirlerken, MIT’de sağlık hizmetleriyle ilgili araştırmalar da dahil olmak üzere AI ile ilgili konularda çalışan 200’den fazla baş araştırmacı olduğunu gördük.

J-Clinic bunların hepsi arasında işbirliğini teşvik etme yöntemi; çünkü bizim peşinde olduğumuz inovasyon ancak yapay zekayla öğrenme ve AI üzerinde çalışan araştırmacıları sağlık hizmetleri teknolojileri üzerinde çalışanlarla bir araya getirebilirsek gerçekleşecek.

Hastanelerle ve bu fikirlerin bazılarının ticarileştirilmesine yardımcı olabilecek sektör oyuncuları ve yenilikçilerle de yakın ilişkiler geliştirmemiz gerekiyor. İşbirliği ve inovasyon izole edildiğinde değeri yoktur. İnovasyonun etkiye dönüştürüldüğünden emin olmak için bir araya gelmesi gereken bütün bir ekosistem var; J-Clinic bu kadar heyecan verici kılan da bu. J-Clinic bu yeni tür işbirliği için katalizör olabilir.

AI’nin sağlık hizmetleri üzerindeki mevcut etkisi nedir ve ne kadar ileriye gidebilir?

AC: Henüz çok erken evrelerinde. AI ve özellikle de yapay zekayla öğrenme fikri kısa süre önce görüntü tanıma teknolojisindeki ilerlemeler, programlamanın/GPU’nun gücündeki katlanarak büyüme ve büyük miktarda verilerin varlığı nedeniyle yeniden ortaya çıktı.

Erken meme kanseri tespiti bugüne kadar elde edilen başarılardan biri – aslında, fakültedeki meslektaşlarımızdan biri olan Regina Barzilay yapay zekayla öğrenmenin meme kanserinin teşhisinde kullanılması üzerinde öncü bir çalışma yaptı. Ama genel olarak, sağlık hizmetlerinde AI hala yeni bir alan.

MIT’te Profesör ve meme kanserini yenen Regina Barzilay, (soldan ikinci) kısa süre önce gerçekleşen bir etkinlik olan Washington Post Live event © The Washington Post’ta kendi hastalık deneyimini ve tespit ve tedavi için verileri ve yapay zekayla öğrenmeyi nasıl kullandığını anlatıyor. Daha fazlası burada.

 

Beni bu alanda bütün olarak heyecanlandıran şey bu yeni teknolojilerin büyük kasabalardaki ve şehirlerdeki büyük hastanelerin ötesinde etki yaratma potansiyeli. Sağlık hizmetlerini dünya genelinde, kırsal tesisler ve yükselen pazarlar gibi çok çeşitli oluşumlarda değiştirebilir.

Sağlık hizmetlerinde kökten bir devrimden mi söz ediyoruz, yoksa bu sadece mevcut uygulamaların iyileştirilmesiyle mi ilgili?

AC: Her ikisinden de bir parça. Elbette çok daha kişisel sağlık hizmetlerinin yolunu açacak ve mümkün hale getirecek. Bireylerin verilerini takip edip daha geniş bir nüfusla ilişkili olarak anlayabileceğiz ve tedavileri daha bireysel olarak uyarlayabileceğiz. Bu çok heyecan verici bir fırsat.

Ama en nihayetinde, bu teknolojinin hastalıkların önlenmesi için kullanılmasını çok isterim. Bunlar daha fütüristik fırsatlar. Belki tümörleri daha radyologlar mamogramda görmeden önce teşhis edebiliriz – gerçekleştirmeye çalıştığımız arzumuz bu. İlk başarı muhtemelen tespit olacak, sonra daha iyi tedavi, sonra kişiselleştirilmiş tedavi ve son olarak da hastalığın önlenmesi. Nihai hedefimiz bu.

AI ve yapay zekayla öğrenmenin hastalığın önlenmesinde kullanılması kulağa bilim kurgu gibi geliyor. Bu gerçekçi mi?

AC: Her hastalık için değil; ama ben, J-Clinic’in sağlayabileceği türdeki benzersiz işbirliği sayesinde, çok sayıda farklı cephelerde ilerleme kaydedebileceğimize inanıyorum.

En büyük zorluklardan biri veri erişimiyle ilgili; çünkü bugün toplanan verilerin çok azı gerçekten kullanılıyor. Bu verilere gömülü gizli bilgi olduğu muhakkak, sadece biz bunlara ulaşamıyoruz. Zaman içinde, toplanan verilerin çok daha derinine erişebilmemize izin verecek gelişmelerin olacağına inanıyorum.

J-Clinic’in bazı pratik sonuçlarını ne kadar çabuk görebiliriz?

AC: Söylemesi zor. Son zamanlarda çok sayıda inovasyon gerçekleşti; ama istediğimiz yere ulaşabilmemiz için çok daha fazlası gerekiyor. Yani bunu uzun ve kısa vadeli sonuçların kombinasyonu oluşturacak. Bu, J-Clinic’in kuruluş şekline yansıyor. Finansmanın bir kısmı uzun vadeli, ufuktaki sonuçları uzakta olan daha temel araştırmalara gidiyor. Geri kalan finansman ise ticarileştirmeye daha yakın çözümleri hedefleyecek ve MIT’in Deshpande Teknolojik İnovasyon Merkezi ile çalışarak bu fikirlerin laboratuvardan etkiye doğru ivme kazanmasına nasıl yardımcı olabileceğimizi değerlendirecek.

J-Clinic’in belirtilen üç odak alanı olan koruyucu hekimlik, teşhis testleri ve ilaç keşfi ve geliştirmesi alanlarına nasıl karar verdiniz?

AC: En büyük etkiyi nerede yaratabileceğimize baktık. Örneğin, teşhisle J-Clinic sadece en iyi tesislere sahip olan hastaneleri hedef almayacak olması beni çok heyecanlandırıyor. Örneğin Hindistan gibi, mamograma erişim olmayan veya tüm köyde tek bir doktorun bile olmadığı kırsal ortamlarda teşhis yapmak istiyoruz. AI teknolojisini gelişmiş dünyanın sahip olduğu türde kaynakların olmadığı sağlık hizmetleri çevrelerine taşıma umudu inanılmaz derecede heyecan verici.

Önleyici ve daha kişiselleştirilmiş hekimlikte, belli bir kişiyi hedefleyerek ona özel ilaçlar oluşturabilmeyi düşünmek ilgi çekici. Şimdilik bu tamamen açık bir oyun alanı. Yapay zekayla öğrenmeyi ilaç keşfi ve belirli bir biçimde tanımlanmış insan gruplarını hedef alan ilaçlar oluşturma sürecini yönlendirmek için de kullanabiliriz.

Önümüzdeki beş veya 10 yıl boyunca J-Clinic’e ilişkin hedefleriniz nelerdir?

AC: Kısa vadede yeni algoritmalar geliştirmeye ve tespit, teşhis ve ilaç keşfinde devam eden bazı çalışmalarımızla acil etki yaratmaya çalışacağız. Hem hastanelerle hem de sektörle, özellikle de fikirlerimizi yaymak için, nasıl ortaklıklar kurabileceğimizi araştırmak istiyorum; ayrıca araştırmamızı genişletmek ve sağlık hizmetlerinde inovasyonun gelecek neslinin harekete geçirilmesine yardımcı olmak için yenilikçi şirketler kurmak istiyoruz.

Kişisel hedef olarak, bu teknolojiyi dünyanın her yerine taşımak istiyorum. Araştırmacılarımız bu tür sorunları çözmeyi seviyorlar ve ben de onları bu teknolojiyi dünya geneline yayabilmek için gereken çözümleri bulmaları için onları teşvik etmeye çok istekliyim.

Ancak bu arzuların karşısında duran gerçeklik şu ki; bizim için en büyük zorluk verilere erişmek olacak. Bu bizim çözmek zorunda kalacağımız bir sorun. Ne kadar çok veriye erişirsek, öngörülerimiz ve tedavi yaklaşımlarımız o kadar iyi olacak.

Son olarak, araştırmalarımızın bir kısmının bu teknolojilerin etik kullanımına odaklanması gerek. Bu sorunlar bilimsel değil; ama araştırmamızı başarılı bir şekilde yaymak istiyorsak aynı derecede önemli.

AI ve yapay zekayla öğrenme insanların dünyanın farklı yerlerinde erişebildiği sağlık hizmetlerinin kalitesi arasındaki boşlukları doldurabilir mi?

AC: Evet, buna inanıyorum. Bu işin büyük bir kısmı. Yapay zekayla öğrenmenin örneğin kırsal bir toplumda kimin yakındaki bir kasabada bulunan daha büyük hastaneye gitmesi gerektiğine karar vermekte ilk adım olduğu bir durumu gözünüzde canlandırabilirsiniz. Ama bundan önce yapılacak çok şey var. Bu yeni sistemleri gerçek dünyaya taşımak için ne tür yeni aygıtlara ihtiyacımız olacak? Sahip olduğumuz verilerden en iyi şekilde yararlanmak için hangi inovasyonları ve algoritmaları geliştirmemiz gerekecek? Ve sağlık hizmetleri alanında çalışanların ihtiyaç duyacakları bazı ekipmanları finanse etmek için hükümetlerle işbirliği yapabilir miyiz?

J-Clinic’in liderlik ekibinin gücünden ne kadar memnunsunuz?

AC: Müthiş heyecanlıyım. İki MacArthur çalışanının eş liderliğinde yapay zekayla öğrenme ve sağlığı farklı perspektiflerden kapsamak çok heyecan verici. Profesör James J. Collins sentetik biyolojinin lideri, Professor Regina Barizlay ise sağlık alanında yapay zekayla öğrenmenin lideri. Ayrıca, temel bilimleri geliştiren ve inovasyonlarını ticaret dünyasına taşıyan Nobel ödüllü Enstitü Profesörü Phillip A. Sharp da bize araştırma ve girişimcilik alanında uzmanlık sağlıyor. Tüm bu insanlar kendi alanlarında uzman ve hepsi sağlık hizmetleri sektöründe geniş deneyime sahip.

Son olarak, J-Clinic MIT’nin Jameel Toplumu’nun dördüncü işbirliği. MIT/Jameel Toplumu ortaklığı son birkaç yıl içinde ne kadar önemli oldu?

AC: Her açıdan yararlı oldu. Öğrencilerimiz dünyada etki bırakmak istiyor. Dolayısıyla, Açlıkla Mücadele Laboratuvarı’na (J-PAL), Su ve Gıda Sistemleri Laboratuvarı’na (J-WAFS)’ye ve Dünya Eğitim Laboratuvarı’na (J-WEL) baktığınızda, bunların öğrencilerimizin araştırmalarında üzerine gitmek istediği derin ve önemli sorunlar olduğunu görürsünüz. J-Clinic bu ortama tamamen uyuyor.

Bu programlar oyunun kurallarını tamamen değiştirdi. Beni özellikle programların önümüzdeki yıllarda birbirleriyle bağlantılı hale gelip birbirlerinin etkilerini artırma fırsatı heyecanlandırıyor. Bu J-Clinic için büyük bir fırsat. Kısa ve uzun vadede diğer J-Labs laboratuvarlarıyla çok özel şekillerde ortak olmayı umuyoruz.

Jameel Toplumu ile ortaklık bize bu değerli çalışmayı kolaylaştırmak için çok ihtiyaç duyulan kaynakları sağladı. Ama daha önemlisi, öğrencilerimizin zenginleşerek pratik gerçek dünya etkisi yaratabilmelerine yardımcı olacak bağlantısallığı yarattığı araştırma çatısını geliştirmemizi sağladı.