Umudun rengi yeşil: Çevre, Sosyal ve Yönetişim uygulamaları, yatırım sektörünü nasıl dönüştürüyor?
Son zamanlarda yaşanan bir gerilemeye rağmen ÇSY yatırımları rekor düzeydedir. Artık gelişiminin bir sonraki aşamasını desteklemek için gereken küresel yapıları oluşturmanın zamanı geldi.
Kurumsal iş dünyasıyla herhangi bir bağlantınız varsa şüphesiz “ÇSY” terimini duymuşsunuzdur. Bu kısaltmanın (çevre, sosyal ve yönetişim anlamına gelir) artan belirginliği, Bloomberg Intelligence’ın 2023 ÇSY Pazar Gezgini anketinde ortaya konmaktadır. Bu anket, yatırımcıların ve şirketlerin %85’inin önümüzdeki beş yıl içinde ÇSY yatırımlarını artırmayı planladığını göstermektedir.[1]
ÇSY yatırımı hakkında önceki Spotlight makalemde incelediğim gibi temel fikir basittir. ÇSY yatırımcıları, sadece finansal getirileri düşünmek yerine, seçimlerinin çevre, toplum ve kurumsal yönetişim açılarından etkilerini de göz önünde bulundurur. Bu üç temel alanda, zarar verici sonuçlara katkıda bulunmaktan kaçınmayı ve nihayetinde iyiliğe hizmet eden bir güç haline gelmeyi amaçlarlar.
Bloomberg Intelligence anketinin elde ettiği veriler diğer benzer araştırmalarla da uyumludur. PwC tarafından 2022 yılında yayınlanan bir varlık ve servet yönetimi (AWM) raporunda[2], ÇSY yatırımlarına yönelik benzer bir talep artışına dikkat çekilmiş ve yönetilen ÇSY ile ilgili varlıkların küresel olarak AWM pazarının genelinden çok daha hızlı bir şekilde büyüyeceği belirtilmiştir. 2021 yılında 18,4 trilyon ABD doları olan bu rakam, 2026 yılında 33,9 trilyon ABD dolarına ulaşmıştır.
ÇSY’nin doğuşu ve gelişimi
ÇSY yatırımlarının, küresel ekonomide önemi artan bir güç olduğu açıkça görünüyor. Peki, uygulamada bu ne anlama geliyor?
Yatırımların dar finansal kriterlerin ötesindeki etkisini göz önünde bulundurmak yeni bir fikir değildir. ÇSY’nin kökleri, siyasi protestoların ve kampanyaların öne çıktığı ve bazı yatırımcıların daha sosyal olarak sorumlu kararlar almaya çalıştığı 1960’lara kadar geri gidiyor. Bunlar arasında tütün üretimi gibi belirli sektörlere yatırım yapmaktan kaçınan veya Güney Afrika’daki Apartheid rejimi gibi belirli yönetimlerle ilişkili olanlar da vardı.
Elbette, yatırımların etik veya dini açıdan uygun olmasını sağlamaya yönelik çok daha eski girişimler de olmuştur. Modern ÇSY ilkeleri ise ilk olarak 21. yüzyılın başlarında Birleşmiş Milletler’in (BM) desteğiyle resmiyet kazanmaya başlamıştır. BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin 2005 tarihli bir raporunda, giderek karmaşıklaşan ve birbirine bağlanan bir dünyada, “daha iyi hesap verebilirlik ve kurumsal yönetişim için artan kamu beklentileriyle birlikte, ortaya çıkan çevresel ve sosyal eğilimlerle ilgili riskleri ve fırsatları aktif bir şekilde yönetme” konusunda yeni zorlukların ortaya çıktığı ileri sürülmüştür.[3]
Dokuz ülkeden 18 finans kuruluşuna danışılarak hazırlanan belgede, bu konuların hem şirketler hem de yatırım portföyleri için önemi vurgulanmış ve finans sektörünün ÇSY ilkelerini daha iyi entegre etmesi için tavsiyelerde bulunulmuştur. Bunlar arasında yatırımcılara “çevresel, sosyal ve yönetişim boyutlarını içeren araştırmaları açıkça talep etmeleri ve ödüllendirmeleri” ve iyi yönetilen şirketleri ödüllendirmeleri çağrısı da yer alıyordu.
O zamandan bu yana, ÇSY yatırımı önemli ölçüde büyüdü ve şimdi genel pazarın önemli bir bölümünü oluşturuyor. Global Sustainable Investment Alliance tarafından hazırlanan bir raporda, 2022 yılında ÇSY ilkeleriyle uyumlu varlıklara global olarak 30,3 trilyon ABD doları yatırım yapıldığı tespit edilmiştir. Avrupa, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya’da toplam değeri 21,9 milyar ABD dolarına ulaşan sürdürülebilir yatırım varlıkları, toplam yönetilen varlıkların %38’ini temsil ediyordu[4].
Bu yatırım trendleri, bir bütün olarak kurumsal dünyada ÇSY ilkelerinin daha fazla dikkate alınmasını desteklemektedir. McKinsey’in 2022 yılında yaptığı bir değerlendirme[5], farklı sektör ve coğrafyalardan çeşitli boyutlardaki şirketlerin ÇSY’yi iyileştirmeye yönelik daha fazla kaynak tahsis ettiğini doğruladı. Standard & Poor’s 500 Endeksi’ndeki şirketlerin %90’ından fazlası artık ÇSY raporlarını bir şekilde yayınlıyor ve bunların yaklaşık %70’i Russell 1000 Endeksi’nde yer alıyor. Raporun yayınlanmasından bu yana geçen süre içinde bu rakamların daha da yükselmiş olması muhtemeldir.
ÇSY uygulamalarının her bir boyutuna ayrı ayrı bakan McKinsey, çevre unsuruna iklim değişikliği, hava kirliliği ve atık yönetiminin dahil olabileceğini söylüyor. Sosyal boyutu ise iş uygulamaları veya iş sağlığı ve güvenliği gibi faktörleri ele alabilir. Yönetişim başlığı ise iş etiği ve tedarik zinciri yönetimi gibi konuların yanı sıra kurumsal karar alma yapılarını da içerebilir.
Değişikliğin arkasındaki nedenler
Peki, ÇSY’ye daha fazla odaklanmanın altında yatan neden nedir? 2015 Paris Anlaşması’nın etkisini ve küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyeler olan 2 oC dahilinde, tercihen 1,5 oC ile sınırlandırma hedefini işaret eden JP Morgan Asset Management, devlet politikasını önemli bir itici güç olarak vurgulamaktadır[6]. Bu doğrultuda, 70’ten fazla ülke emisyonları azaltmak için iddialı hedefler belirlemiştir. Bu hedeflere ulaşmak için yeni finansman girişimleri, yönetmelikler ve vergiler gibi çok sayıda politika önlemi alınması gerekecektir. Hükümetler zorunlu ÇSY raporlama gerekliliklerini giderek daha fazla uyguluyor ve kurumsal stratejiler hızla gelişen politika bağlamına yanıt veriyor.
JP Morgan’ın analizine göre, değişen kamu tutumları da kurumsal eylemleri etkilemektedir. “Finansal çıkarlarını dikkate alarak oy veren” tüketici trendi, görmek istedikleri değerlerle uyumlu olarak şirketlerin harekete geçmeleri için bir teşvik oluşturuyor. Aynı zamanda ÇSY ile ilgili olarak hükümetler üzerinde artan kamu denetimi, hükümetler üzerinde yukarıdan aşağıya tedbirler uygulamaları yönünde baskı oluşturmaktadır. Analiz uzmanları bu durumun, yatırımcıların ÇSY endişelerine yanıt veren şirketleri desteklemeleri için cazip fırsatlar yarattığını söylüyor.
Buna çevresel sürdürülebilirliğin yanı sıra sosyal ve yönetişimle ilgili hususlar da dahildir. Bu tür sosyal hareketler, devam eden bazı küresel ekonomik trendlerin yanında sosyal adalet endişelerinin ön plana çıkmasını sağlamıştır. JP Morgan, uzun yıllar süren düşük ücret artışının ve COVID-19 pandemisinin dikkatleri iş gücü sorunlarına çektiğini öne sürüyor. Uzman ÇSY yatırım firması ADEC Innovations’ın da belirttiği gibi, tedarik zincirleri daha karmaşık hale geldikçe bunların iş için oluşturduğu sosyal, iş gücü ve insan hakları riskleri konusunda daha fazla farkındalık oluşacaktır[7]. Bu yeni ortamın bir özelliği de büyük şirketler, yatırımcılar ve analiz uzmanları arasındaki üç aylık kazanç duyurularında bu terimlerin önemli oranda daha fazla kullanılmasının da kanıtlandığı gibi kurumsal ortamda çeşitlilik ve kapsayıcılığa artık daha fazla odaklanılmasıdır.
ÇSY sorunları gün geçtikçe daha fazla yasama ve düzenleme konusu haline gelmektedir. Örneğin Birleşik Krallık, ABD, Kanada ve Avustralya’daki modern kölelik ile ilgili yasalar, belirli bir boyutun üzerindeki işletmelerin, ÇSY’de sosyal anlamına gelen “S” kapsamındaki modern kölelik ve insan kaçakçılığının kendi işletmelerinde veya en önemlisi tedarik zincirlerinde gerçekleşmemesini sağlamak için ne yaptıklarını bildirmelerini gerektirir.
ÇSY faaliyetlerinin arkasında yalnızca “iyisini yapma arzusu” yatmamaktadır. Ayrıca güçlü finansal nedenleri de vardır. ÇSY yatırımlarının, en azından diğerleri kadar iyi performans gösterdiğine dair çok sayıda kanıt vardır. 2023 yılında Kroll[8] tarafından yapılan ve 13.000’den fazla şirketin verilerini analiz eden bir çalışmada, daha güçlü ÇSY verilerine sahip olan şirketlerin daha iyi finansal getiriler sağladığı bulunmuştur. Yıllık geri dönüşleri %12,9 olan “lider” ÇSY firmalar, bu oranın %8,6 olduğu “yavaş” firmalar ile kıyaslandığında yaklaşık %50’lik bir performans primini ortaya koyuyorlar. Bu çalışma, 2021 yılında yapılan ve önceki beş yıl içinde yayınlanan 1.000’den fazla araştırma makalesinin incelendiği bir araştırmayı takip etmektedir. Araştırmacılar, ilgili çalışmaların %59’unun standart yaklaşımlara kıyasla ÇSY yatırımlarının benzer veya daha iyi performans gösterdiğini ve yalnızca %14’ünün olumsuz sonuçlar ortaya koyduğunu tespit etmiştir.
Bu nedenle ÇSY’nin dikkate alınması, gezegen ve toplum için faydalı olmanın yanı sıra şirketlerin kârları, itibarı ve dayanıklılığı üzerinde de olumlu bir etki yaratabilir.
Bu bakış açısına göre genel anlayış, ÇSY’yi işlerin iyi gitmesinin önündeki dikkat dağıtıcı bir unsur olarak görmek yerine, onu ana akım düşünce ve uygulamalara entegre etmek olmuştur ve böyle olmaya devam etmelidir. Bu yaklaşım, ABD yatırım şirketi Blackrock’ın başkanı Larry Fink’in icra kurulu başkanlarına Ocak 2020’de gönderdiği bir mektupta desteklenmiştir. Fink, özellikle çevresel sürdürülebilirliğe odaklanarak iklim değişikliği risklerinin artan öneminin “finansmanın temelden başlayarak yeniden şekillendiği bir dönemin sınırında olduğumuz”[9] anlamına geldiğini öne sürdü.
“İklim riski yatırım riskidir” iddiasıyla Fink, ÇSY endişelerini en iyi iş uygulamalarıyla açıkça uyumlu hale getirdi. “Amaç, uzun vadeli kârlılıktır” görüşünü tekrarladı ve Blackrock’ın sürdürülebilirlik konusunda yeterli ilerleme göstermeyen şirketlerin yönetimini desteklemekten giderek daha fazla vazgeçeceği konusunda uyarıda bulundu.
Geri tepme
ÇSY ana akıma girdikçe daha fazla incelemeyle karşı karşıya kalıyor. Bazı uzmanlar kavramın arkasındaki ivmenin yavaşlamış olabileceğini ve şüpheciliğin arttığını öne sürüyor. Örneğin, Birleşik Krallık merkezli Yatırım Şirketleri Birliği’nin (AIC) CEO’su Richard Stone, kuruluşun araştırmasının “ÇSY yatırımlarına yönelik heyecanın 2021’de zirve yapmış olabileceğini” söyledi ve ÇSY faktörlerini göz önünde bulunduran özel yatırımcıların oranının son iki yılda düştüğünü öne sürdü[10].
2021 yılında, ankete katılanların neredeyse üçte ikisi (%65), yatırım yaparken ÇSY faktörlerini dikkate aldığını söyledi. Ertesi yıl, bu oran %60’e ve 2023’te ise %53’e düşmüştü.
ÇSY faktörlerini dikkate almayan bu %47’lik grubun belirttiği en önemli nedenler arasında ÇSY sorunlarından ziyade performansa öncelik vermek ve hemen ardından “varlık yöneticilerinin ÇSY iddiaları ile ikna olmamak” vardı.
Ankette ayrıca sürdürülebilir uygulamalar hakkında abartılı veya yanıltıcı iddialar anlamına gelen “yeşil aklama” ile ilgili endişeler de bulundu. AIC anketinde, katılımcıların %63’ü yeşil yıkama konusunda endişeli olduklarını söyledi. “Fonlardan gelen ÇSY iddiaları beni ikna etmedi” ifadesine katılan yatırımcıların oranı, 2021’de yarıdan azken (%48) 2023’te neredeyse üçte ikiye (%63) yükseldi.
Son zamanlarda yüksek profilli kurumsal yeşil yıkama suçlamaları, bu sorunun yatırımcıların zihinlerinde ön plana çıkmasına katkıda bulunmuş olabilir. Örneğin 2023 yılında, kampanya grubu Global Witness, petrol devi Shell’e karşı ABD’deki Menkul Kıymetler ve Borsalar Komisyonu’na şikayette bulunarak şirketin yatırımcıları yanlış yönlendirdiğini iddia etti. Global Witness, Shell’in yıllık harcamalarının %12’sini yenilenebilir enerji ve enerji çözümlerine harcamayı iddia etmesine rağmen analizinde şirketin toplam harcamalarının yalnızca %1,5’ini güneş ve rüzgar enerjisi üretimine ayırdığını ortaya koydu.
Birleşik Krallık’ta düzenleyici kurumlar, çok sayıda enerji şirketinin yeşil yıkamadan suçlu olduğunu tespit etti. Shell, ürünlerinin çevresel faydaları hakkında kamuoyunu yanılttığı için Haziran 2023’te Reklam Standartları Kurumu tarafından kampanyaları yasaklanan üç fosil yakıt işletmesinden biriydi[11]. Eleştiri oklarına hedef olan sadece petrol ve gaz şirketleri değil. Aralık 2023’te Birleşik Krallık Rekabet ve Piyasalar Kurulu (CMA), çeşitli tüketim malları üreten Unilever’in yeşil yıkama konusunda yanıltıcı sürdürülebilirlik iddialarında bulunduğuna dair endişeler nedeniyle daha geniş kapsamlı bir soruşturmanın kapsamında inceleyeceğini duyurdu. CMA’nın CEO’su Sarah Cardell, şirketin faaliyetlerini inceleyen kişinin “birçoğu göründüğü gibi olmayan ‘yeşil’ ürünler tarafından pek insanın yanlış yönlendirildiğinden endişe duyduğunu” söyledi.
Yeşil vitrin süslemesi
Bazı yatırım fonlarının yeşil aklama tarzı uygulamalara girişmiş olabileceğine dair endişeler de mevcuttur. Ekonomik Politika Araştırmaları Merkezi’nin (CEPR) yakın tarihli bir blogunda[12], Fransa’nın EDEHC işletme okulundan akademisyenler, “fon yöneticilerinin, kendilerini sürdürülebilir olarak göstermek için portföylerine daha yüksek performanslı ancak tartışmalı varlıklar dahil ederek düzenleyici beyanlarında yanıltıcı olabileceklerine” dair kanıtların olduğunu ileri sürdü.
Araştırmacılar, sektör analistleri tarafından sağlanan sürdürülebilirlik derecelendirmelerindeki şeffaflığın artırmış olmasına rağmen yılda yalnızca birkaç kez yapılması gereken fon açıklamalarına dayalı olarak hesaplandıklarını belirtmektedir. Bu durum, ilkesiz yöneticilerin, tespitin mümkün olmadığı durumlarda daha yüksek getirili ancak daha az sorumlu varlıklara geri dönmeden önce, sürdürülebilirlik derecelendirmelerini artırmak için açıklamadan hemen önce stratejik olarak ÇSY hisseleri satın almalarını sağlar.
Araştırmacılar, ÇSY fonlarının performansını büyük ÇSY hisse endeksleri ile karşılaştırdıklarında, bazı durumlarda bunun endişe verici bir şekilde gerçekten meydana geldiğini gösteren kanıtlar buldular. Analizde, zorunlu açıklamalardan hemen sonraki bu düşüş ile yüksek emisyonlu hisselerin performansındaki hızlı artış arasında anlamlı bir korelasyon bulunmuştur. Akademisyenler bu bulgulara dayanarak “bazı fonların çevrecilik üzerinden göz boyama yaptığı” sonucuna varıyor.
Bu bulgular, özellikle Avrupa’da öne çıkan bir sorun olan ÇSY fonlarının nasıl sınıflandırıldığına dair sürekli kafa karışıklığının bulunduğu bir ortamda ortaya çıkıyor.
Temmuz 2022’de Avrupa Komisyonu (EC), sürdürülebilir yatırım fonları hakkında yeni bir kılavuz yayınladı ve yüzlerce fonun sürdürülebilirlik statülerinin (açık bir sürdürülebilir yatırım hedefinin olması gereken) en yüksek puanlı “dokuzuncu madde” kategorisinden daha az zorlayıcı “sekizinci madde” kategorisine düşmesini sağladı. Morningstar’dan alınan verilere göre, 2022’nin dördüncü çeyreğinde toplam 193 milyar ABD doları tutan fonlar, Avrupa Komisyonu’nun müdahalesinin ardından dokuzuncu madde sınıflandırmasından düşürüldü[13]. Nisan 2023’te Avrupa Komisyonu’ndan gelen ek açıklamalar ışığında, yaklaşık 35 fon yeniden dokuzuncu maddeye yükseltilse de sayılar önceki seviyenin çok altında kalmıştır.
Politikleştirme
Bu kafa karışıklığının yanı sıra ÇSY kavramının kendisi de özellikle ABD’de siyasi saldırıya uğramıştır. Florida’da, eyalet ve yerel hükümet tarafından verilen yatırım kararlarındaki ÇSY faktörlerinin göz önünde bulundurulmasını yasaklayan yasalar çıkarılmıştır ve bunların yalnızca “somut faktörlere” dayanması gerektiğini belirtilmiştir[14]. Kültürel anlaşmazlıklara neden olan bu fikrin ortaya çıkmasının ardından, diğer bazı eyaletlerde de ÇSY’nin kullanımını sınırlayan yasalar çıkarılmıştır. Florida valisi Ron DeSantis, şirketleri “oy sandığı yerine ekonomi aracılığıyla ideolojik bir gündem” yaratmakla suçladı ve eyaletin yeni yasalarının “ÇSY değerlendirmelerini Florida’da daha güçlü bir şekilde engelleyeceğini” söyledi. Bunu, ÇSY’nin eski ABD başkan yardımcısı Mike Pence’in benzer eleştirisi takip etti ve “bu kavramın bürokratlar, düzenleyiciler ve aktivist yatırımcılardan oluşan seçilmemiş bir komplocu grubu, kendi siyasi değerlerini dayatmak için güçlendirdiğini” yazdı.[15]
ÇSY’nin giderek daha politik bir terim haline geldiği ve kendi görüşleri ne olursa olsun bazı yatırımcıları bunu kullanma konusunda daha dikkatli hale getirdiği açıktır. Örneğin Blackrock’tan Larry Fink, daha önce ÇSY yaklaşımını yüksek sesle destekleyen biri olarak kullandığı ÇSY’yi “silah olarak kullanma” ifadesini kullanmayı bıraktığını duyurdu. Bununla birlikte, firmasının ÇSY konularındaki duruşunu değiştirmediğini ve yatırım yaptığı şirketlerde karbonsuzlaştırma gibi hedefleri desteklemeye devam edeceğini söyledi.
Söylemler ve gerçekler
ÇSY’nin karşı karşıya kaldığı çeşitli politik ve düzenleyici karşı rüzgarlar göz önüne alındığında, bu fikir ile ilgili soru işaretlerinin artması hiç de şaşırtıcı değil. Ancak bence, ÇSY’nin karşılaştığı giderek artan eleştiri, olgunluğa ulaşmasında karşı kaçınılmaz bir tepkidir ve olumlu sonuca ulaşılacağına dair bir işarettir.
Neticede konsept sağlamsa güçlü eleştirilere de dayanabilmelidir. Bu eleştiriler, kaçınılmaz olarak bazı daha az geçerli ÇSY iddialarının ortaya çıkmasına neden olacak ve talihsiz yeşil yıkama vakalarına daha fazla dikkat çekecektir. Ancak bunun, artan ilgiyi karşılayan yatırımlara ve girişimlere daha fazla inanabileceğimiz anlamına geldiğine de kesinlikle inanıyorum.
ÇSY yatırımlarında ilerleme kaydetmek için daha fazla şeffaflık ve titizlik önem kazanacaktır. Bu nedenle, bu yıl Uluslararası Denetim ve Teminat Standartları Kurulu’nun Norveç’in egemen varlık fonu da dahil olmak üzere bu fikrin destekçileri ile sürdürülebilirlik raporlaması için yeni küresel güvence standartları geliştirme tekliflerini duyurmasını[16] teşvik edici buluyorum. Bu hareket, ÇSY yatırımını çevreleyen düzenlemeleri sıkılaştırmak için dünya genelinde devam eden çabaların bir parçasını oluşturmaktadır[17]. Kısa vadede bu durum bazı zorluklara neden olsa da nihayetinde daha fazla netlik ve güvene yol açacaktır.
Son yıllarda ÇSY yatırımının, ister olumlu ister kötü bir güç olarak tasvir edilsin, bazen aşırı iddialı taleplere maruz kaldığını gördük. Ancak benim deneyimime göre, başarılı yatırımcılar konuşulanların arkasındaki gerçekliği görme yetenekleriyle tanımlanırlar. Mevcut durumu samimiyetle inceleyen herkes, küresel ekonominin karşı karşıya olduğu çevresel, sosyal ve yönetişimle ilgili zorlukların ne kadar gerçek olduğunu görebilir. Bu nedenle ÇSY yatırımları, finansal geleceğimizin ayrılmaz bir parçasını oluşturacak gibi görünüyor. Bunun mümkün olan en yüksek başarıyla gerçekleşmesini sağlamak da hepimize düşüyor.
[1] https://www.esginvesting.co.uk/2023/11/bloomberg-survey-shows-rising-esg-interest/
[2] https://www.pwc.com/gx/en/news-room/press-releases/2022/awm-revolution-2022-report.html
[3] https://www.unepfi.org/fileadmin/events/2004/stocks/who_cares_wins_global_compact_2004.pdf
[4] https://www.gsi-alliance.org/wp-content/uploads/2023/12/GSIA-Report-2022.pdf
[5] https://www.mckinsey.com/capabilities/sustainability/our-insights/does-esg-really-matter-and-why#/
[6] https://am.jpmorgan.com/gb/en/asset-management/institutional/investment-strategies/sustainable-investing/esg-investment-landscape/
[7] https://www.adecesg.com/resources/faq/what-is-esg-investing/
[8] https://www.kroll.com/en/insights/publications/cost-of-capital/esg-global-investor-returns-study
[9] https://www.blackrock.com/americas-offshore/en/larry-fink-ceo-letter
[10] https://www.theaic.co.uk/aic/news/press-releases/esg-investing-declining-in-popularity-as-fears-of-greenwashing-grow
[11] https://www.ft.com/content/fec9e504-7006-495a-964a-ba2ded4df5ad
[12] https://cepr.org/voxeu/columns/smoke-and-mirrors-look-inside-esg-fund-portfolios
[13] https://www.reuters.com/business/sustainable-business/more-eu-green-funds-re-badged-amid-regulatory-drive-morningstar-2023-01-26/
[14] https://www.hklaw.com/en/insights/publications/2023/06/new-florida-law-prohibits-use-of-esg-factors-in
[15] https://www.wsj.com/articles/only-republicans-can-stop-the-esg-madness-woke-musk-consumer-demand-free-speech-corporate-america-11653574189
[16] https://www.bloomberg.com/news/articles/2023-08-02/company-esg-claims-to-soon-face-audits-amid-greenwashing-fears
[17] https://www.nortonrosefulbright.com/en/knowledge/publications/8c48a4f6/financial-services-regulation-and-esg-regulation-around-the-world