Sera gazı emisyonlarının önemli bir kısmı bireyler ve ev halkı tarafından üretilir. Peki bunları azaltmak için gerekli değişiklikleri yapabilir miyiz?

Net sıfırı karşılamanın zorluklarını düşünürken, genellikle endüstriler ve politikacılar tarafından gerçekleştirilen eylemlere bakarız. Ancak ev halkı emisyonlara önemli bir katkıda bulunur. Karbonsuzlaştırmada daha büyük bir rol oynayabilir miyiz?

ABD’li araştırmacılar, sera gazı emisyonlarının yaklaşık %20’sinin doğrudan ev halkına atfedilebileceğini tespit etti. Bunun temel nedeni, özel araçların kullanılmasının yanı sıra ısıtma, soğutma ve pişirme gibi amaçlar için yakıt kullanılmasıdır[1]. En son veriler, ABD’deki ev halkının %59’unun hala temel ısıtma kaynağı olarak fosil yakıtlara güvendiğini ve evlerin yarısından fazlasının (%51) doğal gaz kullandığını göstermektedir[2]. Emisyon ağırlıklı yakıtlar da Avrupa’daki evlerde yaygın olarak kullanılmaktadır. 2022 yılında doğal gaz, AB ev halkının enerji tüketiminin neredeyse üçte birine (%30,9) karşılık gelirken, petrol ve petrol ürünlerinde %10,9 daha düşüş kaydedildi. AB’de, ev halkı enerji tüketiminin neredeyse üçte ikisinden (%63,5) binaların ısıtılması ve buna ek olarak %14,9’undan da su ısıtılması sorumludur.

Sera gazı emisyonlarının beşte birinden sorumlu olmak ciddi bir durumdur. Ancak, ev halkının mal ve hizmet tüketiminin tedarik zincirinde yarattığı dolaylı emisyonlar da göz önünde bulundurduğumuzda ev halkının etkisi daha da ciddidir. Örneğin, giysileri giymek doğrudan karbon yaymasa da bunları üretmek ve tüketicilere sunmak için kullanılan süreçlerde emisyon oluşur. Benzer ilkeler, yiyecek, eğlence ve toplu taşıma gibi diğer çoğu ‘ev halkı’ ürün ve hizmetleri kategorisi için de geçerlidir. Öyleyse ev halkı tüketiminin doğrudan ve dolaylı etkisinin küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %60’ına tekabül ediyor olması ve[3] genellikle nihai ürünlerin fiilen tüketildiği ülkelerden uzakta bu salınımların gerçekleşmesi pek de şaşırtıcı değil.

ABD’deki ev halkına ait salınımların dörtte birinden fazlası (%27) Çin’de oluşmaktadır. Kanada, Hindistan, Rusya ve Meksika da ciddi oranlarda katkıda bulunmaktadır. Farklı evsel tüketim türlerine bakıldığında, ABD ev halkı tarafından satın alınan giysilerin karbon ayak izinin yaklaşık %70 ila %85’i ve elektronik ürünlere yapılan harcamanın neden olduğu emisyonların yaklaşık üçte ikisi (%65) deniz aşırı ülkelerde üretilmektedir.

Genel olarak, daha varlıklı olan ev halkı daha fazla emisyondan sorumludur: yılda 100.000 ABD dolarından fazla kazanan haneler toplam nüfusun dörtte birinden (%22,3) azını oluştursa da bu gelir grubundaki ev halkı genel karbon ayak izinin neredeyse üçte birinden sorumludur.

Hane halkı ve bireylerin katkı potansiyeli

Ev hayatı, emisyonların hem doğrudan hem de dolaylı olarak önemli bir bölümünü oluşturduğundan, ev hayatımızdaki değişiklikler net sıfır çabalarına önemli bir katkıda bulunma potansiyeline sahiptir. Project Drawdown isimli STK, emisyonların çoğunun doğrudan iş, devlet ve diğer yerlerdeki güçlü karar vericilere bağlı olmasına rağmen, “tüketiciler, enerji kullanıcıları, kiracılar ve oy verenler olarak seçimlerimizin kendi hakları üzerinde doğrudan etkisi olduğunu ve sistem genelinde sinyaller göndererek bu kararları etkileyebileceğini” açıklamaktadır.

Project Drawdown tarafından yapılan bir analize göre, bireylerin ve ev halkının eylemleri, küresel sıcaklıkların tehlikeli seviyelerin üzerine çıkmasını önlemek için gereken toplam emisyon azaltmalarının dörtte birinden fazlasını potansiyel olarak gerçekleştirebilir[4].

Kuruluş tarafından tavsiye edilen en yüksek etkili eylemler arasında güneş panellerinin kurulması, evlerde yalıtım ve LED aydınlatmanın yanı sıra bitki açısından zengin diyetleri benimsemek ve gıda atığını azaltmak vardır.

Project Drawdown, bu eylemlerin doğrudan etkilerinin yanı sıra ivme kazanmaya katkıda bulunabileceklerini ve onları daha çekici ve başkaları için erişilebilir hale getirebileceklerini vurguluyor. “Evinize güneş panelleri kurabildiğinizde komşularınıza da aynısını yapmaları için ilham vermiş olursunuz ve yerel elektrik sağlayıcınızı, vatandaşların fosil yakıtlar yerine yenilenebilir kaynaklardan enerji almak istedikleri konusunda bilgilendirebilirsiniz.”

Uygulamanın zorlukları

Bu nedenle, en azından teoride, emisyonların azaltılmasına katkıda bulunmak için bireylerin ve ev halkının eyleme geçebileceği açıkça çok fazla alan vardır. Ancak bu basit bir konu değildir ve önemli bir alan olan konutlara bakarak hem potansiyeli hem de zorlukları anlayabiliriz.

Evlerin enerji açısından daha verimli olabilmesinin birçok yolu vardır: örneğin daha yeşil malzemelerden inşa edilebilir, daha iyi yalıtılabilir veya daha az karbon yoğun ısıtma yöntemleri kullanılabilir. Yenilikçi teknolojilere güvenmeye yardımcı olabilecek bazı yaklaşımlar. Örneğin, hidrojen kazanları evleri ısıtmak için çok daha iklim dostu bir yol sunar. Ancak yakıt olarak hidrojen kullanımı bazı yerlerde başarılı pilot denemeleri olmasına rağmen halen prototip aşamasındadır. Bunun aksine, evleri ısıtmak için yerin altındaki veya havadaki ısıyı kullanan “ters buzdolapları”[5] olarak işlev gören ısı pompaları, kullanıma hazır köklü bir teknolojidir. Yalıtımda olduğu gibi, uygulamadaki zorluklar teknolojik değildir; pratiklik ve maliyetle ilgilidir.

Örneğin Uluslararası Enerji Ajansı, ısı pompalarını “ısıtmayı daha güvenli ve sürdürülebilir hale getirmek için temel teknoloji” olarak tanımlıyor ve küresel CO2 emisyonlarını 2030 yılında en az 500 milyon ton azaltma potansiyeline sahip olduklarını söylüyor.[6] Bununla birlikte, bu teknolojiyi benimsemelerini teşvik etmek için bazı çabalara karşı direnç oluştu. 2023 yılında Alman hükümeti petrol ve gaz ile çalışan ısıtma sistemlerinin yeni kurulumlarını etkili bir şekilde yasaklayarak ısı pompalarının gelecek yıllarda binaların ısıtılmasında temel ısı kaynağı haline getirecek bir yasa çıkardı. Ancak bu önlemler, refaha zarar vereceklerini savunan medyanın[7] ve siyasi rakiplerin protestolarıyla karşılaştı. Hükümetteki partilerden biri de bu planlara karşı güçlü bir şekilde konuşunca, Almanya’nın iktidardaki koalisyonunda büyük bir gerginlik yaşandı[8]. Bu tartışma, ülkenin 2024 yılında ısı pompası satış hedeflerini kaçırmasına neden oldu[9].

Değişen alışkanlıkların karmaşıklığı

Almanya’nın deneyimi diğer Avrupa ülkelerinde dikkatle izleniyor. Daha çevre dostu yaklaşımlar mevcut olsa bile, insanların bunları benimsemesini sağlamanın nasıl büyük bir zorluk olabileceği bu örnekte görülüyor. 2019 yılında yapılan uluslararası bir araştırma, insanların yaşam koşullarının karbon ayak izlerini azaltma yeteneklerini sınırlayabileceğini ortaya koymuştur.[10] Evlerini kiralayan insanların enerji verimliliğine yönelik iyileştirmeler yapmamaları buna örnek olarak verilebilir. Araştırmacılar ayrıca, insanların karbon ayak izinin yaşam koşullarına göre değişebileceğini de tespit etti: örneğin çocuk sahibi olmak veya bir sağlık sorununun olması önemli bir etki yaratabilir. En endişe verici olan ise, bu araştırma “bir eylemin hafifletme potansiyeli ne kadar büyük olursa, bunları uygulamak için evlerin de o kadar az istekli olduğunu” ortaya koymuştur. Örneğin, katılımcıların yaklaşık üçte biri karbon ayak izlerini azaltmak için daha çevre dostu bir araç satın almaktan mutlu olacaklarını söylerken sadece %4’ü mevcut geleneksel içten yanmalı araçlarından tamamen vazgeçmeye istekli olduğunu belirtti.

Bazı durumlarda, tüketici davranışındaki trendler teknolojik ve yasal iyileştirmelerin etkisini bile ortadan kaldırabilir. Örneğin, ABD’deki ev halkının ürettiği emisyonlar hakkında 2019’da yapılan araştırma, otomobillerin daha verimli hale gelmesiyle “egzoz emisyonlarının önemli ölçüde azalmasına” ve otomobillerin yakıt tüketimlerinin neredeyse üçte bir oranından iyileşmesine rağmen son yirmi yılda ulaştırma ile ilgili emisyonların arttığını ortaya koymuştur[11]. Bu sürdürülebilirlik iyileştirmeleri, eyalet ve federal bölümler seviyesinde yapılan yasal değişikliklere atfedilmiştir. Ancak araştırmacılar, ev halkının sahip olduğu araç sayısındaki artış ve insanların daha fazla seyahat etme isteği gibi unsurlar nedeniyle emisyonların artmaya devam ettiğini söyledi.

Davranış değişikliğinin önündeki engeller

Tüketicilerin davranışlarında gerekli değişiklikleri yapmaları konusunda çok sayıda engel olduğu açıktır. Önemli bir sorun da bu zorluklarla ilgili farkındalıktır.

İngiltere’nin enerji düzenleyici kuruluşu Ofgem tarafından yapılan bir araştırma, bu sorunla ilgili farkındalığın genellikle “düşük” olduğunu ortaya koymuştur. Tüketiciler ile yapılan görüşmeler neticesinde “bireyler sürdürülebilirliği ev enerji tüketimleri ile nadiren ilişkilendirdi” ve “genel olarak insanlar mevcut ısıtma sistemlerinin çevre üzerindeki etkisinin farkında değildi” şeklinde tespitler yapılmıştır.[12] Buna ek olarak, insanlar genel olarak Birleşik Krallık’ın 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefinin iyi bir fikir olduğunu düşünseler de “bunun mevcut yaşam tarzları için ne anlama gelebileceği konusunda endişeliydiler”. Ofgem’in raporu şu sonuca varmıştır: “Genel olarak, çoğu insan hedefleri destekler ve iklim değişikliğini önlemek için her şeyin değişmesi gerektiğinin farkında olsa da karbonsuzlaştırmanın kısa vadede kendi yaşamları üzerindeki etkisi nedeniyle bu adımları ertelerler.”

Evlerini ısıtmak için alternatif yollar sunulduğunda insanlar, bunu bir dizi olarak engel algıladı. Kurulum sürecinin kolay olmayacağından korktular veya yeni sistemlerin tüm tesisler için uygun olmayabileceğinden endişelendiler. Araştırmaya katılanlar ayrıca yeni ısıtma yaklaşımlarının estetiği ve güvenilirliği ile ilgili kaygılarını dile getirdiler. Ancak belirlenen en büyük endişe, “herhangi bir değişikliğin [tüketicilere] finansal olarak ne kadara mal olacağı” ile ilgiliydi. Ofgem, “pek çok insan açısından, destek veya rehberlik olmadan mevcut enerji kaynaklarında veya sistemlerinde değişiklik yapma olasılığının çok düşük olduğunu” bildirdi.

Bu bulgular, Birleşik Krallık’ın Davranışsal İçgörü Ekibi (BIT) tarafından geçen yıl yayınlanan ve on tüketiciden dokuzunun sürdürülebilir seçimler yapmak istemesine rağmen “gerekli eylemlerin çoğunun şu anda çok pahalı, çok uygunsuz, çok sevimsiz veya alışıldık veya norm dışı olduğunu” belirten bir raporla uyumludur. Rapor, ısı pompalarının pahalı olmasının yanı sıra elektrikli araç sahipliğinin pek çok kişi için çok uygun olmadığını söylüyor. Ülkedeki en popüler yemeklerin ana malzemesi ettir ve uzun mesafeli uçuşlar için ucuz ve hızlı alternatifler yoktur.[13]

Değişimi teşvik etmek için harekete geçmek

Bu nedenle, tüketiciler emisyonları azaltma hedeflerini geniş ölçüde desteklerken, gerekli eylemin kendi yaşamları üzerinde önemli bir etkisi olacağı durumlarda tereddüt etme eğilimindedirler. Aynı zamanda, hükümetler Almanya’nın ısı pompası yasası gibi düzenleyici çözümler uyguladığında, bu gibi adımların politik geri dönüşü ciddi olabilir. Çoğu zaman, emisyonu azaltan önlemlere karşı ciddi bir itirazın oluşması, hükümetlerin bunları geciktirmesine veya hafifletmesine neden olabilir. Örneğin, Birleşik Krallık hükümeti 2030’dan 2035’e kadar yeni benzinli veya dizelle çalışan araçların satış yasağını geri çekti.[14]

Peki, gönüllü veya zorunlu, atılacak bu adımlara duyulan güvenin etkisiz olma eğilimi varsa, başka bir yol var mıdır?

İngiltere’deki BIT araştırmacıları, bunun var olduğunu iddia ediyor. Kuruluşun 2023 raporu, davranış değişikliğiyle birden fazla düzeyde mücadele eden bir sürdürülebilirlik yaklaşımının en iyi şekilde işe yarayacağını söylüyor. Yazarlar, insanların bireysel seçimler yapma kapasitesine sahip olmalarına rağmen, bunu eylemlerini derinden etkileyen fiyatlandırma, kolaylık ve normlar gibi faktörler yoluyla “seçim ortamları” içinde yaptıklarını belirtiyor.

Bu tür ortamların oluşturulması için ticari teşvikler, düzenlemeler ve kurumsal liderlik gibi bir dizi kapsamlı unsur kullanılabilir. Bu modele göre, BIT, davranışları hakkında seçimler yapan bir kişiyi bir akıntıdaki yüzücüyle karşılaştırır: “farklı bir yönde yüzmek serbesttir, ancak mevcut durum tarafından kısıtlanmıştır ve etkilenmiştir”.

BIT, doğrudan bireyleri hedefleyen “aşağı akış” müdahalelerine odaklanmak yerine, insanların seçim yapabileceği “orta akış” ortamlarına ve sonuçta bu tür ortamları oluşturan “yukarı akış” faktörlerine odaklanır. Bu şekilde insanların çevresine odaklanarak, “daha çevreci davranışların doğal olarak gelişebileceği” iddia edilmektedir.

Evlerde enerji kullanımı ile ilgili olarak, BIT’nin tavsiyeleri, çevre vergilerini veya tavan fiyatlarını değiştirmek gibi önlemler yoluyla elektrik fiyatlarının gaza göre daha düşük seviyelere çekilmesini içerir. Rapor aynı zamanda hükümeti, örneğin donanım iyileştirmelerini desteklemek için krediler sunarak ve mülk alımlarındaki vergi seviyesini çevresel derecelendirmelerle ilişkilendirerek kendi evinde oturanlar ve mülk sahipleri arasındaki donanım iyileştirmelerini teşvik etmeye çağırıyor. Onaylı tedarikçilerden oluşan bir ağa erişim, adil fiyatlandırma garantileri ve tüketici korumalarının yanı sıra çevre dostu evleri desteklemek tekliflerini içeren ulusal bir “tek noktada hizmet sunumu” da gerekiyor. Bunlar gibi önlemler “yeşil seçeneklerin doğal olarak daha çekici, kolay veya varsayılan seçenekler olduğu bir ortam oluşturmak” için tasarlanmıştır.

Geçen yıl Uluslararası Kamu Politikası Gözlemevi (IPPO) tarafından yapılan araştırmalar, hükümet tarafından “davranışsal ve insani faktörlere” ve bunları şekillendiren sistemlere ve bağlamlara odaklanan müdahalelerde bulunulursa tüketicilerin çevreyi düşünerek satın alma olasılığının daha yüksek olduğunu savunarak benzer sonuçlara ulaşmıştır. IPPO, insanların kararlarının kişiler arası ilişkiler, yerel topluluklar, işletmeler ve kurumların yanı sıra devlet politikası dahil olmak üzere çok sayıda faktör ve bağlamdan etkilenmesini sağlayan bir davranış değişikliği modeli kullandı.[15] Önerileri arasında, düşük faizli yeşil kredileri ve bina yalıtımı için konut kredilerini içeren tutarlı teşvik planları ve tüketicilere özel tavsiye ve finansal destek sağlamak için veriye dayalı segmentasyon tekniklerini kullanan yeni ev donanımı yükseltme kurumları bulunmaktadır.

Bu raporların her ikisinde de belirtildiği üzere başarılı karbonsuzlaştırma çalışmaları nadiren tek bir faktörle açıklanabilir.

Bunu, soğuk iklimlerine rağmen dünyadaki en yüksek ısı pompası kurulum oranlarına sahip Finlandiya, İsveç ve Norveç gibi İskandinav ülkelerinde görebiliriz. Son 30 yılda, satılan ısı pompaları bu ülkelerin her birinde CO2 emisyonlarında büyük düşüşlere katkıda bulunmuştur (sırasıyla %-72, %-83 ve %-95[16]). Daha önceleri ısıtma için petrolü yoğun bir şekilde kullanıyorlardı, ancak 1970’ledeki petrol krizinin ardından hepsi fosil yakıtlardan uzaklaşmak için ortak çaba gösterdiler.

Dr. Jan Rosenow, Avrupa programları direktörü olarak Ruhsatlandırma Destek Projesi (RAP) STK’sındaki görevinde, her bir ülkenin fosil yakıt tüketiminin küresel ısınmada küçük bir rol oynamasını sağlayan bu hedefin başarısının temelinde “ulusal enerji politikasına sürekli odaklanmak” olduğunu söylüyor.[17] Bu, ısı pompası teknolojisinin araştırılması ve geliştirilmesinin yanı sıra bilgilendirme kampanyaları ve hibe ödemeleri gibi devlet müdahaleleri için önemli bir teşvik sağladı. RAP, bu ülkelerin başarısının karbon vergilendirme, hükümet teşvikleri, düzenlemeler, kalite standartları ve tüketici koruma dahil olmak üzere uyum içinde çalışan politika araçlarının bir karışımına bağlı olduğunu tespit etti. Rosenow, ısı pompalarının kitlesel bir pazara ulaşmasını sağlayabilecek tek bir politika olmadığını vurguluyor. Bunun yerine, “koordinasyon ve katılımla desteklenen iyi tasarlanmış bir ekonomik araçlar, finansal destek ve düzenleme politikası karışımını” tavsiye ediyor.

Gelecekte neler olacak?

Bu ülkelerin ısı pompalarındaki başarısı, dönüşümün mümkün olduğunu gösteriyor. Ancak dünyanın karbonsuzlaştırma hedeflerine ulaşması için, farklı alanlarda ve karşılaştırılabilir ölçekte değişikliğe ihtiyaç duyulacaktır. Bu yılın başlarında Politico web sitesi, Avrupa Birliği’nin sera gazı emisyonlarını 2040 yılına kadar %90 azaltma hedefini karşılamak için Avrupa’nın nasıl “ekonomisini yeniden düzenlemesi, zihinsel görüşünü değiştirmesi ve yaşam tarzlarını değiştirmesi” gerektireceğini vurguladı.[18] Bu tür bir senaryonun pratikte nasıl bir tablo ortaya koyacağını değerlendirirken, “yönetimdeki koalisyonların parçalandığı, şirketlerin kapandığı” ve çiftçilerin Brüksel’i kuşattığı “dönüştürülmüş bir kıta” tasavvur etti.

Gerekli değişiklikler arasında tüketicilerin bitki bazlı diyete daha fazla yönelmesi, çiftçilerin daha az çiftlik hayvanına sahip olması ve azot bazlı gübrelerin kullanımını hızla azaltması yer alıyordu. Daha fazla ısı pompasının yanı sıra genel tüketim azalacak ve insanları daha küçük yaşam alanı kullanmaya teşvik etmek için önlemler alınacaktı. Otomobillerin çoğu, ortak ulaşım ve aktif seyahatin daha fazla kullanılmasıyla elektrikli olacak ve vergiler ve karbon fiyatlandırması sayesinde uçuşlar daha pahalı hale gelecekti. Enerjinin büyük ölçekli karbonsuzlaştırılması, daha fazla iletim kulesi ve elektrik kablosu, rüzgar türbinleri ve güneş panelleriyle dolu daha fazla alan ve gerçek anlamda sürdürülebilir enerji sağlamak için Akü Enerji Depolama Sistemlerinin (BESS) daha fazla kullanılması anlamına gelecektir. Bu da Jameel Energy’nin Fotowatio Renewable Ventures (FRV) şirketinin yükselen bir güç olduğu bir alandır.

Beş kıtada faaliyet gösteren FRV, David Menendez’in başkanlığında bir BESS Mükemmellik Merkezi kurduğu Birleşik Krallık’a özellikle odaklanarak, büyüyen bir BESS tesisleri portföyünü geliştirmekte ve yönetmektedir.

2023 yılında FRV, Birleşik Krallık akü depolama projelerinden en büyük ikisi olan Contego, West Sussex ve Clay Tye, Essex’in finansal kapanışını tamamladı. İkinci proje, Birleşik Krallık’ta en büyük BESS projelerinden biri ve açıldığı tarihte Avrupa’daki en büyük ortak operasyonel BESS oldu.

Clay Tye, Mart 2024 sonunda çevrimiçi oldu. 99 MW çıkış ve 198 MW/sa. kapasite sağlamak için 52 Tesla Megapack lityum-iyon akü kullanır. Benzer şekilde Contego, 28 aküden oluşan bir diziden 34 MW çıkış ve 68 MW/sa. kapasite elde etmektedir. FRV, bu sefer Midlands’te iki tane daha UK BESS tesisi inşa etmeye başladı. Her proje 1,01 hektarlık bir alanı kapsıyor ve birlikte yaklaşık 100 MW enerji üretecekler. Bu iki lityum-iyon akü depolama sistemi, dağıtım ağına bağlanarak enerjinin dışa aktarılmasını ve alınmasını sağlayacak.

Aerial view of Clay Tye Battery Energy Storage Systems, Essex, UK.
The recently inaugurated FRV Clay Tye Battery Energy Storage System facility in Essex, UK. The joint largest operational BESS in Europe at the time. Photo Credit: © Abdul Latif Jameel.

Bu planlar, 2020’den beri aktif olan Dorset, Birleşik Krallık’taki Holes Bay BESS projesinin başarısı üzerine inşa edilmiştir. 15 MW/sa. kapasiteli bu tesis, Dengeleme Mekanizması için Ulusal Şebekenin yeni ve daha geniş erişim sağlayan Uygulama Programlama Arayüzünde (API) ilk kez faaliyete geçmiştir.

FRV’nin şu anda Birleşik Krallık’ta çeşitli operasyon veya geliştirme aşamalarındaki 5 GW’tan fazla kapasiteye sahip BESS projeleri vardır. Bu, şirketin Gnarware, Victoria’da BESS tesislerini ve Dalby, Queensland’de bir hibrit güneş ve BESS tesisini geliştirdiği Avustralya’daki benzer projelerle tamamlanmaktadır – bir hibrit güneş fotovoltaik (PV) ve BESS tesisinden oluşan bu ikinci tesis, Temmuz 2024’’te devreye girmiştir.

Yunanistan’daki bir BESS projesinde çoğunluk hissesine sahip olan FRV, Şubat 2024’te AMP Tank Finland Oy ile Finlandiya’nın Simo bölgesinde şebeke ölçeğinde bir akü enerji depolama sistemi (BESS) projesi için ortaklık yapmıştır.

Hareketsizlik riskleri

Avrupa İklim Eylemi Komiseri Wopke Hoekstra bu yılın başlarında, karbonsuzlaştırma mücadelesinde başarısız olmanın risklerine dikkat çekti. AB’nin iklim hedeflerini duyururken, “iklim eylemi, kuşkusuz ki şimdi planlama gerektiriyor” dedi. Ancak krizle mücadelenin kısa ve hızlı ilerlemeden ziyade uzun ve istikrarlı bir ilerleme gerektiğini de ekledi. Herkesin bitiş çizgisini geçtiğinden ve kimsenin geride kalmadığından emin olmalıyız.”[19]

Abdul Latif Jameel Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fady Jameel, COP28’de konuşuyor. Fotoğraf Sahibi © Community Jameel

Hoekstra’nın sözleri faydalı bir uyarı sunmaktadır. İklim zorlukları her yerde farklıdır, ancak dünya bu zorluklarla karşılaşacaksa, evlerimiz de dahil olmak üzere pek çok yerde geniş kapsamlı değişiklikler gerekecektir. Bunları gündeme getirmek için gerekli vizyon ve liderliği bulmak toplumlar ve liderleri için büyük bir istektir. Uyumlu topluluklar bunu yaparak daha da büyük bir sınavdan geçecektir.

 “Bugün evlerimizi ve yaşamlarımızı daha sürdürülebilir ve daha az karbon yoğun hale getirmek için yaptığımız seçimler Net Sıfır hedeflerine gerçek bir katkıda bulunabilir.

Evlerimizi karbondan arındırmak, çevreyi ve toplumlarımızı gelecekte korumak için doğru bir şekilde bağlılık ve kararlılık sergileyen ve doğru politikaları uygulayacak kadar cesur olan hükümetlerle birlikte çalışabiliriz.” diyor, Abdul Latif Jameel Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fady Jameel.

 

 

 

[1] https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0160412019315752?via%3Dihub

[2] https://atlasbuildingshub.com/2023/04/03/fuel-oil-and-propane-space-heating-across-the-united-states/

[3] https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0160412019315752?via%3Dihub#bb0075

[4] https://drawdown.org/news/insights/the-powerful-role-of-household-actions-in-solving-climate-change

[5] https://www.cleanenergywire.org/news/europe-struggles-heat-homes-without-cooking-planet

[6] https://iea.blob.core.windows.net/assets/4713780d-c0ae-4686-8c9b-29e782452695/TheFutureofHeatPumps.pdf

[7] https://www.cleanenergywire.org/news/europe-struggles-heat-homes-without-cooking-planet

[8] https://www.politico.eu/article/heat-pumps-exploded-germany-ruling-coalition-green-law/

[9] https://www.euractiv.com/section/energy-environment/news/germany-to-miss-2024-heat-pump-target-by-half/

[10] https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2214629618310314

[11] https://theconversation.com/5-charts-show-how-your-household-drives-up-global-greenhouse-gas-emissions-119968

[12] https://www.ofgem.gov.uk/sites/default/files/docs/2020/10/consumer_attitudes_towards_decarbonisation_and_net_zero_1.pdf

[13] https://www.bi.team/wp-content/uploads/2023/01/How-to-build-a-Net-Zero-society_Jan-2023-1.pdf

[14] https://www.trade.gov/market-intelligence/update-uk-government-announces-delay-zev-mandate

[15] https://theippo.co.uk/home-energy-behaviour-change-barriers-green-purchases-evidence-review/

[16] https://www.carbonbrief.org/guest-post-how-heat-pumps-became-a-nordic-success-story/

[17] https://www.carbonbrief.org/guest-post-how-heat-pumps-became-a-nordic-success-story/

[18] https://www.politico.eu/article/your-life-2040-if-eu-climate-plan-work/

[19] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_24_588