COP26: Kısmen de olsa başarılı olduğu söylenebilir mi?
“Hala ulaşılabilir ancak bu felaketten kaçınmak için acil olarak eyleme geçmek gerekiyor.”
Kasım ayında Birleşik Krallık’taki Glasgow kentinde gerçekleştirilen COP26 İklim Konferansı’nın ardından, önümüzdeki onlarca yıllık dönemde küresel ısınmanın 1,5 Santigrat derece ile sınırlandırılması beklentisine ilişkin olarak çok büyük bir çoğunluğun ulaştığı karar bu şekildeydi.
Kimin yorumlarına itibar etmeyi seçtiğinize bağlı olarak bu forum, insani sınırlar dahilinde mümkün olduğu kadar çok şeyin başarıldığı veya hemen hemen hiçbir şeyin başarılamadığı bir forumdu. Bu tür aşırı kutuplaşmaların, biricik gezegenimizin geleceğini ilgilendiren küresel politikalarla uğraşırken belki de kaçınılmaz olduğu söylenebilir.
Şüpheye yer bırakmayan bir şey varsa o da COP26’da sunulan çözümlerin ilerlemeyi, hem de benzeri görülmemiş bir ilerlemeyi temsil ettiğidir. Ancak herkes için sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dünya yaratmak için bu ilerlemenin hızlandırılması gerekir.
İklim değişikliğine ilişkin olarak 2015’te imzalanmış uluslararası Paris Anlaşması’nın devamındaki duruma kıyasla bugün küresel eylemler, çok daha yüksek düzeyde bir aciliyet duygusu içinde gerçekleştirilmektedir. 2015 senesinde sıcaklık artışının 1,5 oC ile sınırlandırılması hususunda anlaşmaya varılmasına rağmen bazı ülkelerin verdikleri taahhütler daha sonra yetersiz olarak değerlendirilmiş, yasal olarak bağlayıcı şartların da olmaması nedeniyle anlaşmanın yaptırım gücü etkisiz kalmıştır.
Araya giren altı yıllık eylemsizlik süresi 1,5oC hedefini en hafif deyimiyle zayıflatmış olsa da COP26, küresel sıcaklıklar üzerinde gözle görülür bir etki yaratacak bir dizi somut politika duyurusu ile eleştirilerin çoğuna yanıt olmaktadır.
Bu yeni ortaya çıkan odak noktasına pek de şaşırmamamız gerekir.
2021’in dünyası ile 2015’in dünyası arasında kolay fark edilemeyebilecek ancak önemli farklar bulunmaktadır. Bazı kayda değer iklim figürleri doğmuş, gençler ve maddi olanakları kısıtlı olan insanlar da dahil olmak üzere çoğu zaman politik avantajlardan mahrum kalan kesimlerin sesi olmuştur.
Gelişmişlik ve varlık düzeyi birbirinden farklı olan pek çok ülke, tekrarlayan şiddetli hava olaylarıyla baş etmek zorunda kalmış ve böylelikle iklime ilişkin tartışmalar farazi olmaktan çıkıp günlük hayatımızda yer edinen bir gerçeklik haline gelmiştir. COP26 tarafları bir araya geldiğinde, tüm dünya sadece gidişatı seyretmekle kalmamış, bir beklenti içine girmiştir.
Dolayısıyla COP26; tabiri caizse köprüden önceki son çıkış olmuş, dünyanın dört bir yanındaki birbirinden pek çok yönden farklı ülkelerin bir araya gelerek iklim değişikliğine karşı eş güdümlü olarak atağa geçtiğini beyan ettiği önemli anlara ev sahipliği yapmıştır.
Glasgow’da alınan bir dizi büyük karar neticesinde, dünyanın karşı karşıya olduğu kritik durum manşetlerde kendine sağlam bir yer edinmiştir.
Oyunun kurallarını değiştiren konferansta öne çıkanlar
Kömür: Dünyadaki bütün CO2 emisyonunun %40’ının kaynağı olan kömür, COP26’daki en hararetli tartışmalardan bazılarını tetiklemiştir.[1] Konferans katılımcıları, yüksek düzeyde çevre kirliliğine yol açan bu fosil yakıta olan bağımlılığı azaltmaya yönelik güçlü taahhütlerde bulunmuş ve böylelikle daha savunmasız durumdaki ülkelerin içine su serpmiştir.
Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin büyük kısmı, Çin’in yakın zamanda verdiği “yabancı kömür projelerine finansman sağlamayı durdurma” taahhüdüne benzer şekilde, denizaşırı fosil yakıt projelerine verdiği mali desteği 12 ay içinde kesmeyi kabul etmiştir.
Günün sonunda “kademe kademe sonlandırmak” ifadesinin yerini “kademe kademe azaltmak” ifadesinin almasıyla koşullar hafifletilmiş olsa da Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson’a göre bu anlaşma yine de kömürün “ölüm fermanını” simgelemektedir.[2]
Kömür, küresel ısınmadan %100 sorumlu olmadığı gibi, kömür kullanımının azalması da bu sorunu tek başına çözemeyecektir.
Metan: Sera gazları arasında CO2’den 80 kat daha tehlikeli olan metan da bu felakette kayda değer bir paya sahiptir. Öyle ki metan, BM tarafından içinde bulunduğumuz on yıl boyunca küresel ısınmayı en etkin şekilde yavaşlatacak faktör olarak belirlenmiştir: Metan salınımına yönelik eylemlerle bu yüzyılın ortasında 0,2 oC’lik ısınmayı önlemek mümkündür.[3]
Zirveye katılan 100’den fazla ülke (büyük miktarlarda salınım yapan Kanada, Brezilya ve Nijerya da dahil) bir Küresel Metan Taahhüdü[4] imzalamış ve önümüzdeki 10 yıl içinde metan emisyonlarını %30’dan fazla azaltma sözü vermiştir.
CO2’yi atmosferden uzaklaştırmak için doğal bir araç olan ağaçlar, COP26’nın ardından daha kapsamlı şekilde korunacaktır.
Orman tahribatı: Kritik önem taşıyan Amazon yağmur ormanlarının evi Brezilya da dahil olmak üzere dünya ormanlarının %85’lik bir kısmına ev sahipliği yapan 100’den fazla ülke, 2030 yılına kadar orman tahribatını durdurma ve hatta tersine çevirme kararını açıklamıştır.[5]
Bu taahhüt; bir kısmı söndürülmesi güç yangınları söndürmeye, yerli toplulukları desteklemeye ve zarar görmüş arazileri yenilemeye yardımcı olmak için kullanılacak olan 19,2 milyar ABD doları değerinde kamu ve özel kaynaklı bir fon tarafından desteklenmektedir.
Dünyanın en büyük iki kirleticisi olan ve genellikle jeopolitik rakipler olarak karşı karşıya gelen ABD ve Çin, şaşırtıcı bir hamle yapmış ve önümüzdeki on yıl boyunca sıcaklık artışını 1,5 oC ile sınırlandırmaya yönelik bazı stratejiler üzerinde birlikte çalışacaklarına dair ortak bir beyanda bulunmuştur.[6]
Ülkelerin liderleri Joe Biden ve Xi Jinping; karbonsuzlaştırma, metan salınımlarını azaltma ve temiz enerjiye geçiş konusunda karşılıklı iş birliği yapmayı kabul etmiştir.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, bu beklenmedik dayanışma örneğini “doğru yönde atılan önemli bir adım” olarak nitelendirmiştir[7].
Konferanstaki bir diğer önemli kırılma noktası ise nispeten yoksul ülkelerin yeşil enerjiye geçmesine ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmasına yardımcı olma yönünde alınan karar olmuştur. Gelişmiş ekonomiler, kendilerinin egemenliğine olanak sağlamış olan fosil yakıt kullanımı konusunda gelişmekte olan ekonomilere baskı yaparak ikiyüzlü bir tavır sergilediğinden bu, geçmişten günümüze hep fikir ayrılıklarına yol açmış olan bir konudur.
Bu nedenle, söz konusu dengesizliği giderme çalışmaları kapsamında 2025 yılından itibaren kullanılacak trilyon dolarlık bir fon teklif edilmiştir[8]. Fona ilişkin öne çıkan bazı taahhütler şunlardır:
- ABD, 2024 yılına kadar yılda 11,4 milyar ABD doları değerinde hibe yapacaktır.
- Japonya, önümüzdeki beş yıl içinde Asya’daki emisyonları azaltmak için 10 milyar ABD doları değerinde hibe teklif etmiştir.
- Birleşik Krallık, önümüzdeki dört yıl içinde iklim finansmanını ikiye katlayarak 11,6 milyar ABD dolarına çıkaracaktır.
- Kanada, aynı dönemde iklim finansmanını ikiye katlayarak 5,3 milyar ABD dolarına çıkaracaktır.
Gelişmekte olan ülkeler; kıyı koruma yapıları inşa etmek, kuraklığa dirençli tarım sistemleri tasarlamak veya su, rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak için bu fonlardan yararlanabilecektir.
Konferans sırasında açıklanan bir diğer gelişme ise günümüzde dünyanın en büyük kömür kirleticilerinden biri olan Güney Afrika’nın yenilenebilir kaynaklarını güçlendirmesine ve fosil yakıt kullanımını durdurmasına yardım etmek amacıyla yapılacak olan 8,5 milyar ABD doları tutarında uluslararası hibe olmuştur[9]. Küresel ısınmayı yavaşlatmak için yapılan her yatırımın, iklim değişikliğinin kontrol edilmeden başıboş bırakılması durumunda ortaya çıkacak maliyete kıyasla çok daha ufak kaldığı düşünülürse bu proaktif yaklaşım, finansal olarak oldukça mantıklıdır.
Özel sektörden yaklaşık 500 banka, sigorta kuruluşu ve emeklilik fonu, kurumsal önceliklerini son derece önemli olan 2050 yılı net sıfır hedefleriyle uyumlu hale getirerek, 130 trilyon ABD doları (dünyanın toplam hasılasının %40’ı) tutarında yatırım yapılabilir varlıklarını temiz teknoloji ve yenilenebilir enerji odaklı olarak kullanmayı kabul etmiştir[10].
COP26, Hindistan ve Birleşik Krallık’ın dünya genelinde ülkeleri birbirine bağlayan bir güneş enerjisi şebekesi oluşturmak için ortak bir proje başlatmasıyla kültürler arası inovasyonun gücünü de göstermiştir.[11] Yeşil Şebekeler Girişimi (Green Grids Initiative) olarak adlandırılan bu proje, güneşin yükseldiği ülkedeki enerjiyi güneşin battığı ülkeye aktarma potansiyeline sahip olacak; böylece geceleri bile yeşil enerji sağlamaya devam edilebilecektir.
Bu seviyede bir anlaşma yapma ve kalıpların dışında düşünme arzusuna rağmen, COP26’da kimsenin oyunun kurallarını değiştiren gelişmelere sıcak bakmama nedeni nedir? Sorunun büyüklüğü, Glasgow’da mutabık kalınan en radikal çözümlerden bile daha ağır basıyor olabilir mi?
Eksiklikler, karşı atağın yeni başlamış olduğunu gösterir
COP26 neticesinde, küresel ısınma artışını en fazla 1,5 oC’ ile sınırlamak için yeterli miktarda ulusal olarak belirlenmiş katkı (Nationally Determined Contribution, NDC) temin edilememiş ve bu durum pek çok kişinin hayal kırıklığına uğramasına neden olmuştur.
Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (Intergovernmental Panel on Climate Change, IPCC) yakın tarihli bir raporunda belirtilmesine rağmen ortaya çıkan bu durum; küresel ısınmanın 1,5 oC değerini aşmasıyla buzul örtüsünün erimesi, pek çok canlı türünün yok olması, küçük adalarda ve kıyı bölgelerinde su baskınları ve aşırı kuraklıkların, sellerin, sıcaklık dalgalarının ve fırtınaların sık sık görülmesi gibi geri döndürülemez etkileri tetikleyecektir.[12]
Bu özellikle hassas dengelerin söz konusu olduğu bir durumdur; konferans oturumunda belirtildiği üzere gelecekteki iklim sıkıntıları orantısız bir dağılım gösterecek ve 1,5 oC küresel sıcaklık artışı aslında Afrika’nın bazı kısımları için 3 oC artış anlamına gelecektir.[13]
Kilit üyeler, anlaşmanın bazı bölümlerine katılım göstermemiştir. Örneğin, metan salınımı konusunda üst sıralarda yer alan Çin, Rusya ve Hindistan; 2030 yılına kadar metan emisyonlarını %30 azaltma planına destek sunmamıştır.[14]
Fosil yakıtları bırakmaya yönelik küresel çabalara rağmen Çin, konferansın yer aldığı Kasım ayında tek bir günde 12 milyon ton kömür çıkararak rekor kırmıştır.[15]
Küresel ısınmayı 1,5 oC ile sınırlamak için emisyonların hala dünya çapında büyük miktarda azaltılması gerekmektedir. COP26’da duyurulan çeşitli taahhütlere eksiksiz bir şekilde ve “yeşil yıkama” olmadan uyulsa bile, iklim değişikliğine ilişkin revize edilmiş rakamlara göre içinde bulunduğumuz yüzyılda 2,4 oC’ye varan bir sıcaklık artışı görmek mümkündür. Bu rakam, göreceli güvenlik sınırı kabul edilen 1,5 o C’nin çok üzerindedir.[16]
Siyasetçiler de bilim insanları da 2,4 o C’nin sürdürülemez olduğunun farkındadır; bu nedenle COP26’nın gerçek başarısı, konferans sırasında kabul edilen herhangi bir karardan ziyade gelecekte meyvelerini toplayacağımız tohumlar ekmiş olmak olabilir. Glasgow İklim Anlaşması olarak adlandırılan COP26 anlaşmasına imza atan 197 ülke, önümüzdeki sene COP27 için Mısır’da tekrar toplanmayı ve dünyaya revize edilmiş emisyon hedefleri sunmayı kabul etmiştir. Bu hedeflerin dünyayı ideal 1,5 oC hedefine yaklaştırması umut edilmektedir.
Bu nedenle COP26’yı nihai bir sonuç olarak değil, hayati önem taşıyan bir adım olarak değerlendirmek mümkündür.
Başarısızlıktan uzaklaşıp başarıyı yakalamamıza yardımcı olabilecek şeyler nedir? Bu noktada özel sektörün hayati önem taşıyan bir rolü vardır.
Özel sektör 1,5 oC hedefinin kaçırılmamasına yardımcı oluyor
Finans kurumlarının, “net sıfır emisyon” sonuçlarını teşvik eden planlara trilyonlarca dolarlık varlık yatırımı yapması kuşkusuz olumlu bir adım olsa da özel sektör, fonların dağıtılması için bir kaynaktan çok daha fazlasını ifade etmektedir. Çünkü özel sektör aynı zamanda yenilikler için bir kuluçka merkezi ve yeni teknolojiler için bir deneme alanı da olabilir.
Abdul Latif Jameel gibi özel işletmeler, hem iş hem de hükümet yatırımlarının sanayiyi karbonsuzlaştıracak ve iklim değişikliğiyle mücadele edecek çözümlere dönüştürülmesine yardımcı olabilir. Fady Jameel’in üyesi olduğu Clean, Renewable and Environmental Opportunities Syndicate (CREO Syndicate – Temiz, Yenilenebilir ve Çevresel Fırsatlar Birliği) gibi kuruluşlar, sürdürülebilir yatırım piyasasındaki yaklaşımları değiştirmeye ve yatırım fırsatlarını keşfetmeye halihazırda yardımcı olmaktadır.
CREO’nun bir teknik makalede açıkladığı gibi, “Birçok kurumsal yatırımcı ve birikim sahibi, fosil yakıtlara maruz kalma durumlarını yeniden değerlendirdikçe ve iklim risklerine yönelik politik görüşmeler arttıkça sürdürülebilir yatırıma olan genel ilgi de artmaktadır.”
Jameel Ailesinin yürüttüğü faaliyetlerin BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleriyle nasıl uyum gösterdiğini ve bu hedeflere nasıl katkıda bulunduğunu irdeleyen makale serisinin bir parçası olan bu Abdul Latif Jameel Perspectives makalemizde özetlendiği üzere Abdul Latif Jameel, eko-inovasyona ve iklim eylemlerine liderlik eden şirketlerden biridir.
Kurumsal hedeflerimizden biri özellikle herkes için uygun fiyatlı ve temiz enerji sağlamaktır. Bu, uğruna her gün çaba gösterdiğimiz ve tutkuyla desteklediğimiz bir hedeftir.
Alanında önde gelen yenilenebilir enerji işletmemiz Fotowatio Renewable Ventures (FRV) aracılığıyla Orta Doğu, Avustralya, Avrupa ve Latin Amerika genelinde sürekli genişleyen bir temiz enerji projeleri portföyünü yönetmekteyiz.
Ancak geleneksel yenilenebilir enerji, bizi sadece bir yere kadar götürebilir. Enerjinin gerçekten sürdürülebilir olması için tüm gün ve gece boyunca sağlanabilmesi gerekmektedir. Bu noktada aküler devreye girmekte ve güneşin parlamadığı veya rüzgarın esmediği zamanlarda bile enerjinin şebekeyi beslenmesini sağlamaktadır.
FRV, akü depolama gibi gelişmiş enerji teknolojilerine odaklanan FRV-X adlı özel bir ekibe sahiptir. Şirketin devrim niteliğindeki elektrik depolama çözümleri, şu an Birleşik Krallık’ta bir dönüm noktası projesi olarak faaliyet gösteren Holes Bay, Dorset ve Contego, Sussex tesislerinin yanı sıra Birleşik Krallık’ın en büyük tesisi olması beklenen geliştirme aşamasındaki Clay Tye, Essex’teki tesisiyle birlikte hizmet verdiğimiz tüm topluluklar için 7/24 yeşil enerji sağlayacaktır.
FRV’nin CEO’su Daniel Sagi-Vela konuyla ilgili olarak “Dünyanın enerji ortamı için yeni bir vizyon yaratarak ve dünya standartlarında becerileri, bilgiyi ve en iyi uygulamaları faaliyet gösterdiğimiz topluluklara aktararak bu mücadelenin merkezinde olmaktan gurur duyuyoruz.” açıklamasında bulunmuştur.
Diğer araştırma yatırımlarımız, iklim değişikliğinin yaşandığı bir dünyada yaşamanın zorluklarını hafifletmeye yönelik bütüncül bir yaklaşım sunmaktadır.
Almar Water Solutions ekibi, tuzdan arındırma ve arıtma tesisleri gibi çığır açan teknolojilerle insan ve sanayi tüketimi için su üreterek tam su döngüsü yönetimi alanında faaliyet gösteren özel bir ekiptir.
MIT’nin 2014 yılında Community Jameel ile ortaklaşa kurulan su ve gıda sistemleri laboratuvarı J-WAFS, sürekli artan bir nüfus için hayati kaynakların güvenli, tutarlı ve çevre dostu bir şekilde tedarik edilmesini sağlamaya yönelik teknikleri araştırmaktadır. Bir diğer Community Jameel – MIT iş birliği olan Abdul Latif Jameel Yoksulluk Eylem Laboratuvarı (J-PAL), iklim değişikliği gibi sorunlardan orantısız biçimde etkilenen toplulukların bilimin önderliğindeki politikalardan faydalanmasını sağlayarak küresel yoksulluğu azaltmayı hedeflemektedir.
Community Jameel ve ortakları ayrıca, Glasgow’daki COP26’da gıda güvenliği ve sağlığı da dahil olmak üzere iklim değişikliğine adaptasyonun önemli alanlarındaki ilerleme çabalarını artırmak için bir dizi toplantıya katılmıştır.
Jameel Gıda Güvenliği Erken Eylem Gözlemevi ve Cooking Sections tarafından gerçekleştirilen ve 2021 Turner Ödülü adayı bir proje olan CLIMAVORE, Glasgow’daki Goals House’da hassas topluluklarda iklim değişikliğinin gıda güvenliği üzerindeki etkisi ve gıda sistemlerinin iklimimizi nasıl etkilediği konusunda bir toplantıya ev sahipliği yapmıştır. Konuşmacılar arasında yer alan isimler şunlardır: Kenya Agricultural and Livestock Research Organisation (KALTRO, Kenya Tarım ve Hayvancılık Araştırma Organizasyonu) araştırma görevlisi ve toprak bilimcisi Elizabeth Adobi Okwuosa, CGIAR’da küresel katılım ve yenilikten sorumlu genel müdür Kundhavi Kadiresan, Save the Children CEO’su Gwen Hines; Edinburgh Üniversitesi profesörü ve Uluslararası Hayvancılık Araştırma Enstitüsü (ILRI) üyesi Profesör Alan Duncan, İskoçya Hükümeti baş bilim danışmanı Profesör Julie Fitzpatrick OBE, Cooking Sections’dan Alon Schwabe ve Daniel Fernández Pascual ve Jameel Community direktörü George Richards.
Community Jameel ve AEON Collective, Körfez Bölgesi’nde iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkisine yönelik devam eden bir çalışmadan elde edilen ara bulguları paylaşmak için Suudi köşkünde bir panele ev sahipliği yapmıştır. Moderatörlüğünü Prenses Mashael AlShalan’ın üstlendiği ve Fady Jameel’in görüşlerini belirttiği bu panele; MIT’deki Eltahir Araştırma Grubu’nun başkanı Profesör Elfatih Eltahir, J-PAL’den Claire Walsh, MIT’deki J-WAFS’den Greg Sixt, Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden (King Abdullah University for Science and Technology, KAUST) Ana Margarida Costa ve Prenses Nourah Üniversitesi’ndeki Ulusal Kadın Gözlemevi direktörü Maimoonah Al Khalil katılmıştır.
COP26 geleceğe kılavuzluk ediyor
İklim krizi, yaşam tarzımız ve belki de türümüz için gerçek bir tehdittir. Gelir düzeyimizden ve evimiz olarak gördüğümüz yerden bağımsız olarak hepimizi etkileyen bir sorundur.
Uzmanlar, küresel ısınmayı COP26’da belirtilen dünya hedefi olan 1,5 oC’nin altında tutmak için, içinde bulunduğumuz bu on yılda emisyonların neredeyse yarı yarıya düşürülmesi gerektiği konusunda hemfikirdir.[17] Neyse ki hem yeterli ivmeye hem de gerekli ekonomik güce sahibiz: Birçok ülkede yenilenebilir enerjinin artık fosil yakıt alternatiflerinden daha ucuz olduğunu gösteren yakın zamanlı kanıtlar mevcuttur.[18]
Abdul Latif Jameel Başkan Vekili ve Başkan Yardımcısı Fady Jameel konferansla ilgili olarak şu ifadeleri kullanmıştır: “COP26, Glasgow’daki tüm bilim insanlarının ve iklim aktivistlerinin beklentilerini karşılamamış olabilir ancak zaten hiçbir zaman gerçekçi beklentiler söz konusu değildi. Bazı aksaklıklara rağmen, pek çok kişi için beklenenden daha iyi bir sonuç elde edildiği tartışmasız bir gerçek ve bu sonuç, yakın gelecekte daha sıkı çevresel taahhütler için güçlü bir çıkış noktası sağlıyor.
Ulusal taahhütler ve özel sermayenin gücü bir araya gelerek bizi bu zorlu 1,5 oC ısınma hedefine yaklaştırabilir. COP26, bu yolculuğu başlatmış oldu. Nihai varış noktamıza ulaşılmasını sağlamak artık hepimizin sorumluluğu.”
[1] https://www.bbc.co.uk/news/science-environment-56901261
[2] https://www.bbc.co.uk/news/uk-59284505
[3] https://www.independent.co.uk/climate-change/news/cop26-glasgow-pact-alok-sharma-b1956560.html
[4] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/statement_21_5766
[5] https://www.bbc.co.uk/news/science-environment-59088498
[6] https://www.bloomberg.com/news/articles/2021-11-10/draft-urges-nations-to-tighten-2030-climate-goals-cop26-update
[7] https://unric.org/en/un-secretary-general-encouraging-signs-in-glasgow-but-not-enough-2/
[8] https://www.bbc.co.uk/news/57975275
[9] https://www.pv-magazine.com/2021/11/02/south-africa-gets-8-5-billion-to-phase-out-coal-boost-renewables/
[10] https://www.bbc.co.uk/news/business-59143027
[11] https://www.independent.co.uk/news/india-scotland-glasgow-france-paris-b1948542.html
[12] https://www.ipcc.ch/report/sixth-assessment-report-working-group-i/
[13] https://www.theguardian.com/environment/2021/nov/15/ratchets-phase-downs-and-a-fragile-agreement-how-cop26-played-out
[14] https://www.bbc.co.uk/news/science-environment-56901261
[15] http://www.news.cn/english/2021-11/11/c_1310305399.htm
[16] https://www.weforum.org/agenda/2021/11/cop26-everything-to-know-about-the-climate-change-summit-on-10-november/
[17] https://www.theguardian.com/environment/2021/nov/09/cop26-sets-course-for-disastrous-heating-of-more-than-24c-says-key-report
[18] https://www.theguardian.com/environment/2021/jun/23/most-new-wind-solar-projects-cheaper-than-coal-report