Yeşil bir gelecek için çevre odaklı işler
Çevre dostu ekonomiye geçiş, önümüzdeki dönemde heyecan verici ekonomik fırsatlar sunmaktadır. Ne var ki hükümetler, yatırımcılar ve işverenler bu potansiyelden tam olarak yararlanmak istiyorlarsa cesur kararlar almaları gerekiyor.
Dünyanın karşı karşıya olduğu iklim krizinin aciliyeti, Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yeni başkanı Profesör Jim Skea tarafından açıkça ifade edildi.
Ekim 2023’te Birleşik Krallık’taki The Guardian gazetesine şu ifadelerde bulundu:
“Eylemi ne kadar uzun süre ertelerseniz atmosfere giren kümülatif CO2 emisyonları da o kadar büyük olur. Dolayısıyla ısınma seviyesi de bir o kadar yüksek olur. Acil müdahale edilmesi gereken korkunç bir durumun içindeyiz. Bu konuda bir çözüm elde etmek istiyorsak bir şeyler yapmalıyız.”[1]
Profesör Skea’nın yorumları, iklim değişikliğinin getirdiği zorluğun üstesinden gelmek için dünyada büyük bir dönüşümün ve ortak eylemlerin gerektiğini açıkça belirtmektedir. Küresel sıcaklıkları tehlikeli seviyelerin altında tutmak için pek çok şeyin hızlı bir şekilde yapılması gerekecek.
Yeşil geçiş
Yenilenebilir enerjiye geçmek, yeni karbon yakalama teknolojileri geliştirmek ve yaşam alanlarımızı dönüştürmek karışımın temel bir parçasını oluşturacaktır. McKinsey’in 2020 yılında hazırladığı bir rapora göre, “net sıfıra ulaşmak, dünya ekonomisinin temelden dönüşümü anlamına gelecektir”. Bu geçişin küresel çapta emisyona neden olan enerji, sanayi, ulaşım, inşaat, tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımı ve atık vb. sistemlerde “önemli değişiklikler” gerektireceğini söyledi.[2]
McKinsey’in 2050 yılına kadar net sıfıra geçiş modeli, o yıla kadar petrol ve gaz üretim hacimlerinin mevcut seviyelerden sırasıyla %55 ve %70 daha düşük olacağını, enerji kullanımı için kömür üretiminin ise neredeyse duracağını ortaya koymuştur. Bu süre zarfında çelik üretimi yaklaşık %10 artacaktır ve bu artışın neredeyse tamamı, şu anda üretimin sadece dörtte birini oluşturan düşük emisyonlu çelik olacaktır.
İstihdam üzerindeki etki
Bu gibi eğilimlerin küresel ekonominin yapısına önemli etkileri olacaktır. Söz konusu rapora göre net sıfıra geçiş, yeni ve mevcut varlıkların karbondan arındırılması için küresel çapta yıllık sermaye harcamalarında yaklaşık 3,5 trilyon ABD doları tutarında bir artış gerektirecektir. Haliyle, istihdam üzerinde de önemli bir etkisi olacaktır. Tahminler, net sıfıra geçiş sonucunda küresel olarak milyonlarca işte net kazanç sağlanabileceğini göstermektedir. Bu, yenilenebilir enerji gibi alanlarda daha fazla iş ve fosil yakıtlarla ilgili endüstrilerde daha az iş gibi sonuçlar doğurarak ekonomide kapsamlı değişikliklere neden olacaktır.
Geçen Aralık ayında Dubai’deki COP28 iklim konferansında gerekli değişikliklerin ölçeğini ve getirecekleri olumlu fırsatları vurgulayan BM İklim Değişikliği İcra Sekreteri Simon Stiell, gazetecilere yaptığı açıklamalarda şunları söyledi: “İklim tutkumuz ne kadar güçlü olursa iş imkanları, ekonomik güç, ekonomik büyüme o kadar fazla, kirlilik o kadar az ve sağlık o kadar iyi olur. İnsanları kapımıza dayanan iklim tehdidinden koruyarak çok daha fazla dayanıklılık sağlarız.”[3]
Milyonlarca ek iş yaratması bekleniyor
Birleşmiş Milletler’in bir kurumu olan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), çevre dostu ekonomiye geçişin küresel ısınma seviyesini 2 santigrat derecenin altında tutarak 2030 yılına kadar işlerde net bir artışa yol açacağını öngörmektedir. ILO’nun yayınladığı önemli bir rapora[4] göre bu geçiş, 6 milyon iş kaybına yol açacak olsa da aynı zamanda 24 milyon istihdam yaratacak ve net olarak 18 milyon iş artışına yol açacaktır.
ILO, bunun “enerji karışımındaki değişim ve elektrikli araçların kullanımında öngörülen artışın yanı sıra mevcut ve gelecekteki binalarda enerji verimliliğindeki artışlar da dahil olmak üzere sürdürülebilir uygulamaların benimsenmesi” sonucunda olacağını söylüyor.
Büyük resme baktığımızda, ILO’nun analizi, çevre dostu ekonomiye geçiş ile birlikte birçok büyüme fırsatının ortaya çıkacağı görülmektedir. Örneğin yenilenebilir enerji sektörünün iş yaratma potansiyelinin, “olağan iş senaryosundan” yaklaşık %11 daha yüksek olması beklenmektedir. ILO, yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil yakıtlara kıyasla daha yüksek olan net iş artışının nedeninin iş gücü talebinin yanı sıra daha geniş değer zincirindeki istihdamlardan kaynaklanacağını söylüyor. Örneğin bu analiz, yeşil endüstrilerdeki doğrudan istihdama ek olarak, elektrikli araç üretmek ve yenilenebilir kaynaklardan elektrik elde etmek için gereken makinelerin üretimi sayesinde de 2 milyondan fazla istihdam oluşturulacağını göstermektedir.
ILO’nun analizi 44 ülke ve beş bölgede 163 sektörü kapsıyordu. Yeşil geçişin, inşaatta 6,5 milyon ve elektrikli makine ve aparat üretiminde 2,5 milyon daha fazla ek iş yaratacağını tespit etti. Yüzdesel olarak en büyük iş talebi artışına neden olması beklenen ilk üç sektör; güneş enerjisi (yüzde 3,0), jeotermal enerji (yüzde 0,4) ve rüzgar (yüzde 0,4) olmak üzere elektrik üretimiyle ilgilidir.
Ancak bu değişikliklerden herkes kazançlı çıkmayacaktır.
ILO’nun da belirttiği gibi, beklenen net iş yaratma süreci, “ekonominin ciddi bir şekilde yeniden yapılanmasıyla fosil yakıt sektörlerinde ve ilgili sektörlerde ve büyük oranda bunlara bağımlı bölgelerde görülecek istihdam kayıplarını maskeliyor.”
ILO, küresel ekonomideki bu yapısal değişikliklerin dünyanın farklı bölgelerinde kayda değer ölçüde farklı etkileri olacağını belirtiyor. Amerika, Asya ve Pasifik’te istihdamda net bir artış olsa da (sırasıyla 3, 14 ve 12 milyon iş), yeni ekonomiye yönelik işgücünü hazırlamak için harekete geçilmedikçe Orta Doğu ve Afrika net istihdam kayıplarıyla karşılaşabilir.
Yeşil ekonomide nitelikli iş gücü boşluğu
Yeşil ekonomiye geçiş, küresel olarak dönüştürücü fırsatlar sunuyor. Bununla birlikte dünyanın bu fırsatı değerlendirmesi için ciddi zorlukların üstesinden gelmesi gerekecektir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün gelecekteki iş piyasaları için beceri stratejilerine liderlik eden Olga Strietska-Ilina “Yenilenebilir enerjiye geçiş, potansiyel olarak daha fazla iş fırsatı doğuruyor ancak insanları yeniden eğitmemiz ve beceri geliştirmemiz gerekiyor; elbette, bu kendiliğinden gerçekleşmiyor” dedi.
İlk olarak, yeşil endüstrilerin önemli ölçüde genişlemesi nedeniyle, sektörlerin kendi içlerindeki rolleri doldurmaları için personel ihtiyacı giderek artıyor. Ancak bu her zaman basit değildir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA)[5] geçen yıl yayınladığı bir rapor, enerji sektöründeki toplam çalışanların %50’sini istihdam eden temiz enerji sektörünün, küresel enerjiyi karbondan arındırmaya halihazırda devam ettiğini ortaya koymuştur. Raporda, enerji istihdamının artmaya devam ettiği de belirtiliyor.
IEA, 2021’deki toplam enerji istihdamının 2019’a göre 1,3 milyon arttığını ve 2022’de %6 oranında bir artış daha sergileyeceğini söyledi. İstihdamdaki büyümenin neredeyse tamamı, güneş enerjisi teknolojisi ve elektrikli araçlar için yeni üretim tesislerinin faaliyete geçmesiyle enerji istihdamında giderek artan bir orana sahip olan temiz enerji alanında gerçekleşmiştir.
Ancak yeşil enerji sektörlerinde, ortaya çıkan yeni roller için gereken niteliklere sahip yeterli sayıda çalışanı işe alabilme konusunda endişeler var. IEA’nın da belirttiği gibi, enerji sektörü önemli oranda nitelikli çalışan gerektirir. Bir bütün olarak ekonominin dörtte birini oluşturmasına rağmen enerji sektörü çalışanlarının yaklaşık %45’i yüksek nitelikli rollerde çalışıyor. Önümüzdeki yıllarda hızla büyüyerek çığır açan inovasyonlara yön vermesi beklenen araştırma ve geliştirme rollerinin payıysa daha da artmaktadır.
IEA, görüştüğü enerji firmalarının çoğunun, doğru becerilere sahip adayları işe almak için çok rekabetçi bir ortamla karşı karşıya kaldığını söyledi. Bu durum özellikle proje yöneticileri, teknik roller ve bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) becerileri içeren roller için geçerlidir.
Bu ihtiyaç sadece enerji sektörünün kendisiyle değil, aynı zamanda yeşil dönüşümü destekleyecek olan altyapı, ulaşım, planlama ve kentsel ortamlarla ilgili becerilerdir.
Bir başka IEA raporu[6], Ekim 2023’ten itibaren inşaat işçisi kıtlığının dünya çapında onlarca pazarda temiz enerji tesisi kurulumlarının hızını halihazırda tehdit ettiğini ve ayrıca karbonsuzlaştırma hedeflerini karşılamak için gereken zanaat (elektrikçiler ve tesisatçılar gibi) ve üretim rollerine yeterli sayıda insanın bulunmasının zor olduğunu ortaya koymaktadır.
Benzer şekilde, LinkedIn’in 2023 yılı Küresel Yeşil Beceriler raporunda[7] “yeşil becerilere olan talepteki artış, tedarikteki artışı geride bırakıyor” uyarısında bulunuldu. 2022 ve 2023 yılları arasında, “yeşil yetenek” oranının, yani yeşil ekonomi alanında bir iş deneyimi olan veya profillerinde en az bir yeşil ekonomi becerisi bulunan işçilerin oranının incelenen 48 ülkede ortalama %12,3 arttığı tespit edilmiştir. Buna karşın yeşil ekonomi ağında en az bir yeşil beceri gerektiren iş ilanlarının payıysa %22,4 artmıştır. Bazı göstergeler doğru yönde görünse de raporda “değişimin ölçeğinin hala tehlikeli bir şekilde gerekenden çok uzakta” olduğu belirtilmektedir.
Yetenek geliştirme
Hükümetler ve endüstriler yeşil ekonomiye geçişin zorluklarını aşmak için ne yapabilir? Belirlenen ve yeşil dönüşümün bazı bölümlerini etkileyen beceri boşlukları göz önüne alındığında, çalışanların gerekli becerileri geliştirmelerini desteklemek, başarılı bir karbonsuzlaştırma sürecinde önemli bir unsur olacaktır.
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı’na (UNIDO)[8] göre mühendislik ve teknik becerilerin yanı sıra bilim, operasyon yönetimi ve izleme becerileri de yeşil işlerde özellikle önemli olan beceriler arasındadır. İşverenler ve üniversiteler veya mesleki eğitim programları arasındaki güçlü bağlantıların yanı sıra doktora, staj veya çıraklık için sağlanan araştırma hibelerinin yetenek havuzlarını doldurmaya yardımcı olabileceğini söyleyen IEA’nın Dünya Enerji İstihdamı raporu[9], yüksek ve ileri eğitimin bu gibi önemli beceri setlerinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabileceğini öne sürmektedir.
İşverenler ayrıca mühendislik gibi en yüksek taleple karşı karşıya olan alanlarda eğitim müfredatını yenileme ihtiyacının giderek arttığını ve yeni müfredatı şekillendirmek için üniversitelerle çalışma fırsatları sunulursa bunu memnuniyetle karşılayacaklarını belirttiler.
Bu tür girişimler dünyanın pek çok yerinde gerçekleşmektedir.
Örneğin Londra’da 12 kolej, 11 yerel kurum ve büyük inşaat firması dahil olmak üzere 30’dan fazla işveren, Local London Green Jobs and Skills Partnership yoluyla yeşil beceri eğitimini desteklemek için birlikte çalışıyor.
Bu girişim, yenileme ve bilgisayar destekli tasarım gibi önemli alanlarda eğitim sunan sekiz kolej kampüsündeki “yeşil laboratuvarları” içeriyor.
Ban Ki-moon Küresel Vatandaşlar Merkezi, Dubai’deki COP28’de gençlerin yeşil istihdam fırsatlarına erişmelerine yardımcı olmak için tasarlanmış çevrimiçi bir kurs başlattı. Dubai Cares tarafından desteklenen “Yeşil İşlerde Geleceğiniz” programı, gençleri “tutkularını, ilgi alanlarını ve becerilerini iklim krizini doğrudan ele alan anlamlı çevre dostu kariyerlerle uyumlu hale getirmeleri” için güçlendiriyor.[10]
EY ve Microsoft’un 16 yaş ve üzeri kişilerin sürdürülebilirlik ve girişimcilik gibi konular hakkında bilgi edinmelerini sağlayacak 10 saatlik ücretsiz bir çevrimiçi program olan Yeşil Beceri Pasaportu[11] gibi diğer sektörlerdeki küresel firmalar da benzer beceri geliştirme girişimlerini duyurmaya devam ediyor.
Jameel ailesi aynı zamanda öğretim ve ilgili teknolojideki yenilikleri destekleyerek veya burs ve mentorluk girişimlerini destekleyerek küresel eğitimi iyileştirmeye ve modernize etmeye yönelik çabalar sarf etmektedir.
Örneğin, 1994 yılından bu yana Jameel-Toyota burs programımız aracılığıyla ABD’deki Massachusetts Institute of Technology’de okuyan yaklaşık 27 ülkeden 200’ün üzerinde gencin potansiyellerine ulaşmasına yardımcı olduk. Bu programın birçok mezunu, sürdürülebilir bir geleceğin inşasına katkıda bulunabilecekleri iş dünyasında ve akademide başarılı kariyerlere devam etmektedir. Ayrıca, Abdul Latif Jameel Energy’nin bir parçası olan Fotowatio Renewable Ventures (FRV) İspanya’daki Instituto de Empresa (IE) Üniversitesinde bir burs programı yürütmektedir. Bu girişim, FRV’nin sürdürülebilir gelişmelerine yakın bölgelerden gelen öğrencilerin IE’de eğitim almalarını destekleyerek dört yıllık eğitim boyunca tüm eğitim ve öğretim masraflarını karşılıyor.
Hükümetler gerekli becerilerin gelişimini yönlendirmek ve şekillendirmek için kapsayıcı politikaları uygulamaya koyabildiklerinde bu tür girişimler en çok etkiye sahip olurlar. Ancak geliştirilmeyi bekleyen çok fazla alan vardır. 2015 yılındaki bir AB raporunda[12], “beceriler ve çevre politikaları arasındaki koordinasyon eksikliğinin” iddialı yeşil büyüme stratejilerinin uygulanmasını engellediğini belirtilmiş ve politika kuruluşlarının eğitim ve iş piyasası genelinde yeşil yetenekleri ve yetkinlikleri destekleyen bir çerçeveyi nasıl sağlayabileceği vurgulanmıştır.
AB’nin 2022’de yayınlanan Avrupa Meslek, Beceri ve Yetkinlik Sınıflandırması (ESCO) sistemi, bu ihtiyaca yanıt veren yakın tarihli bir teşvik girişimidir[13]. 27 dilde yayınlanan ESCO, yeşil ekonomi için gerekli olan enerji denetimlerinin nasıl yapılacağı veya sürdürülebilirliğin nasıl ölçüleceği gibi becerileri ve bilgi alanlarını tanımlamaktadır. Bunun amacı, konuyla ilgili meslekleri ve bu mesleklerin gerektirdiği becerileri ele almak için kullanılabilecek bir “ortak dil” sağlayarak iş hareketliliğini desteklemektir.
Dengesiz bozulma
Yeşil geçişin büyümeyi destekleyeceği yerlerde ve sektörlerde bile ciddi zorlukların devam ettiği su götürmez bir gerçektir. Üstelik yakın gelecekte işlerini kaybedecek olanlar için daha da büyük zorluklar ortaya çıkabilir.
Örneğin McKinsey’in net sıfır geçiş raporuna göre, 2050 yılına kadar fosil yakıt çıkarma ve üretim sektöründe yaklaşık dokuz milyon daha az doğrudan istihdam olanağı söz konusu olabilir.[14]
Bu da çok sayıda insanın yeni iş arayışına gireceği anlamına gelir.
Bu gibi değişikliklerin etkisinin eşit olması düşünülemez. Bu etkiler, bu sektörlerin şu anda yoğunlaştığı belirli coğrafi alanlarda daha çok görülecektir. Örneğin McKinsey, ABD’nin 44 eyaletinde işlerin %10’undan fazlasının fosil yakıt çıkarma ve rafineri, fosil yakıta dayalı enerji ve otomobil üretimi gibi düşüşe geçecek sektörlerde olduğunu belirtiyor. Upton, Teksas’taki istihdamın %41’ini petrol ve gaz çıkarma işleri oluştururken Clay, Illinois’deki iş gücünün %31’i otomotiv üretiminde çalışıyor. Bu rapor Almanya, Japonya, Meksika ve Güney Kore’de otomotiv üretiminin istihdamda “nispeten daha büyük bir pay” sahibi olduğunu ekliyor.
Bu gibi alanlar önümüzdeki yıllarda büyük bir iş gücü piyasası bozulmasıyla karşı karşıya kalacak.
Küresel düzeyde, bu tür sorunların, bunları yönetmede en az donanıma sahip ülkelerde ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir.
McKinsey, net sıfır geçişinde en yüksek risk seviyeleriyle karşı karşıya kalan ülkelerin Bangladeş, Hindistan ve Kenya dahil olmak üzere kişi başı GSYİH’si görece daha düşük ülkeler olduğunu ifade ediyor.
Bunlar iş, sermaye ve GSYİH’si yüksek emisyonlu sektörlere yoğunlaşma eğilimi daha yüksek olan ve geçiş sırasında pek çok engelle karşılaşacak olan ülkelerdir. Yüksek düzeyde fosil yakıt üreten ülkeler de büyük zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. Genel açıdan bakıldığındaysa daha zengin ülkeler, hizmete dayalı ekonomileri nedeniyle genel olarak daha düşük risklerle karşılaşma eğilimindedir. McKinsey, emisyonlara en az katkıda bulunan daha az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinin zorluklarını aşmak için daha büyük bir bedel ödüyor olmaları nedeniyle, bu durumun eşitsizlik endişelerinin artmasına yol açabileceğini belirtiyor.
“Adil bir geçiş” mi?
Bu tür endişeler, “adil geçiş” kavramının ardındaki büyüyen ivmenin gelişmesine yol açmıştır. Yakın zamanda bu konsepte olan güçlü desteğini teyit eden ILO[15], bunu “ekonomiyi ilgili herkes için mümkün olduğunca adil ve kapsayıcı bir şekilde yeşile dönüştürmek, insan onuruna yakışır iş fırsatları yaratmak ve kimseyi geride bırakmamak” olarak tanımlamaktadır. Fosil yakıtlardan güneş enerjisine geçen bir fabrikayı örnek olarak gösterir. Bu örnekte bazı teknisyenler yeniden eğitilmiş ve diğerleri ise boşa çıkmıştır. ILO, bu durumda “adil bir geçişin”, uygun çözümleri bulmak için işverenleri ve işçileri içeren dikkatli bir süreç gerektireceğini söylüyor. ILO, bu tür yaklaşımlar olmadan gerçekleşen ekonomik değişikliklerin sosyal eşitsizliği ve işçilerin hayal kırıklığını artırabileceği, grevlere veya toplumsal ayaklanmalara yol açabileceği ve işletmeler ile ekonomiler üzerinde zarar verici etkiler doğurabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
ILO ayrıca ilgili tüm kişilerin bazı sorumlulukları olsa da “adil geçiş” çabalarının tipik olarak hükümetler tarafından yönetileceğini söylüyor. Konuyla ilgili bir örnek olarak, yeşil geçiş sürecinden en çok etkilenen bölge ve toplumları destekleyen Avrupa Birliği’nin 19,2 milyar Euro’luk Adil Geçiş Fonu[16] verilebilir. Bu fonun kullanılabileceği projeler arasında yeniden eğitme, çevresel rehabilitasyon, araştırma ve inovasyon içeren projeler yer alır. Örneğin İspanya, A Coruña’da açık denizde yenilenebilir enerji üretimi üzerine çalışmalar yapan bir inovasyon merkezini ve Cádiz’de yenilenebilir yakıt üretimi için mikro alg kullanan bir girişimi desteklemek için program aracılığıyla 869 milyon Euro sağlanacak[17].
Ancak bu tür çabalara rağmen pek çok kişi yeşil geçişin arzu edilebilirliği konusunda ikna olmamıştır. Bu yıl ABD merkezli düşünce kuruluşu RMI tarafından hazırlanan bir rapor, olumlu tahminlere rağmen “yeşil işlerde bir ikna sorunu” olduğuna işaret etmektedir[18]. Bu rapor kapsamında, sadece daha fazla istihdam öngörmenin yetersiz bir ölçüt olduğu ve “yeşil işlerin doğrudan potansiyel veya mevcut fosil kaynaklı istihdamın yerine geçebileceğini ileri sürmenin inandırıcı olmadığı” iddia edilmektedir.
RMI, birçok yeşil işin ücret, güvenlik veya emniyet açısından yerini alması beklenen işlerden daha düşük nitelikte olduğunu ve ayrıca işçilerin yer değiştirmesini gerektirebileceğini belirtmektedir. Örneğin Çin’de güneş ve rüzgar enerjisi tesisleri gibi temiz enerji projeleri için uygun alanlar, kömür madenlerinin mevcut konumlarından çok farklı yerlerde bulunmaktadır. Dünya genelinde, bu gibi faktörlerin bir araya gelerek oluşturduğu etki; düşük ücretler, göç ve azalan vergi gelirleri gibi etkilerle tüm toplumları ve ekonomileri tahrip etme potansiyeline sahiptir.
Bunun yanı sıra özellikle gelişmekte olan ülkelerde yeşil sektörlerin büyümesini desteklemek için gereken finansman da çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. RMI’nin raporuna göre zengin ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yönelmesi ihtiyaç duyulan yatırım ölçeğinin şu anda “gerçekleşmeye yakın olmadığı” belirtiliyor. Raporda, varlıklı ülkelerin 2025 yılına kadar iklim finansmanında yılda 100 milyar ABD dolarlık yatırımı, gelişmekte olan ülkelere yönlendirmeye yönelik taahhüdünü karşılayamadığı. Bu taahhütler ilk olarak 2009 Kopenhag iklim zirvesinde belirtilmişti ve her COP’ta 2017’den 2019’a kadar G20 hükümetlerinin fosil yakıtları sübvanse ederek yılda 290 milyar ABD doları harcamalarını öngörmüştü.
Daha geniş bir bakış açısına sahip olmak
Bu tür nedenler, en çok çözüme ihtiyaç duyulan yerlerde yeşil dönüşümün faydaları hakkında iyimser iddiaların duyulmasını zorlaştırabilir. Birçok Afrikalı siyasi liderin yeşil işlerin sayısı hakkında şüpheci olduğu söylenirken[19] Amerika Birleşik Devletleri Maden İşçileri başkanı son 30 yılda “bu ülkede tek bir ‘adil geçiş’ örneği vermenin imkansız olduğunu” savundu[20].
RMI, bu bilgiler ışığında sorunu daha geniş bir bağlamda ele alan daha geniş bir tablo sunmaktadır. Raporunda, iklim zorluklarının yanı sıra dünyanın, uluslararası göç ve teknolojik inovasyon gibi diğer sosyoekonomik mega trendlerin yanı sıra COVID-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna çatışması gibi krizlerden kaynaklanan risklerle karşı karşıya olduğu öne sürülmektedir. Örneğin McKinsey, 2050 yılına kadar otomasyon ve uzaktan çalışma gibi dinamiklerin istihdam üzerinde net sıfır geçişinden bile daha büyük bir etkiye sahip olacağını söylüyor[21].
Daha geniş çaplı bu zorluklar göz önüne alındığında RMI, insan ve doğal sermayenin yanı sıra daha geleneksel finansal ve üretim kategorilerini de dikkate alan “rejeneratif kapitalizm” fikrine artan ilgiyi vurgulamaktadır. Bu da yeni anlayışların ve yeni fırsatların ortaya çıkmasına yol açabilir. Örneğin, iklim değişikliğinin kendisinin yaratacağı etki, insanların yaşam ortamlarını, geçim kaynaklarını ve sağlığını etkileyerek fosil yakıtla ilgili işlerin kaybından daha da kötü bir etkiye sahip olabilir. Bu durumun kabul edilmesi, bozulmaya yüz tutmuş ortamların onarılması veya iklim değişikliğine uyum sağlanmasına yardımcı olunması gibi, daha dirençli ve sürdürülebilir topluluklar oluşturabilecek ve aynı zamanda yeni yerel istihdam alanları oluşturabilecek projelerin geliştirilmesine yol açabilir.
Örneğin yalnızca ABD’de 5.000’den fazla terk edilmiş kömür madeni bulunmakta olup, bu madenlerin çevreye ve sağlığa verdiği zararın 18 milyar ABD dolarından fazla olduğu tahmin edilmektedir. Bu tür tesislerin iyileştirilmesi, yerel ortamları geliştirirken ve yeni projelerin önünü açarken, asıl üretim sahalarında çalışmak için gerekenlere benzer beceriler gerektiren iş olanakları sağlayabilir[22].
Dünya ekonomisinin büyük dönüşümüne yönelik bu yeni vizyonu izlesek de izlemesek de ihtiyaç duyulan yeşil dönüşümün, diğer küresel zorlukların üstesinden gelinmesiyle birlikte yaratıcı çözümler ve yeni düşünce biçimleri gerektireceği açıktır. İklim değişikliği ve diğer ani değişimlere karşı en savunmasız bölgelerden olan küçük ada ülkelerinden bazıları, durumun gerektirdiği iddialı kararları almaya başlamıştır.
Örneğin Maldivler, son zamanlarda pandeminin etkilerinden ve artan yakıt fiyatlarından büyük zarar görmüştür. Ülkenin dayanıklılığını artırmak için doğal ortamların eski haline getirilmesi ve erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesinin yanı sıra yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması da dahil olmak üzere çok sayıda projeye yatırım yapılıyor[23]. Ülkede 2030 yılına kadar net sıfıra ulaşma gibi son derece güçlü bir hedef ilan edilmiştir. Bu gelişmeler, Dünya Bankası (banka ayrıca 12,4 milyon ABD dolarına da katkıda bulunmaktadır) ile birlikte tasarlanan ve 140 milyon ABD dolarından fazla özel finansman sağlayan bir risk azaltma çerçevesiyle mümkün olmuştur.
Bu tam da yerel girişim, özel yatırım ve ileri görüşlü politikayı bir araya getiren bir ortaklık türüdür. Bu ortaklık, dünyanın yeşil dönüşüm fırsatlarından tam olarak yararlanabilmesi için küresel ölçekte ihtiyaç duyulan uygulanabilir bir model sunmaktadır.
[1]https://www.theguardian.com/environment/2023/oct/02/slow-route-to-net-zero-will-worsen-global-climate-crisis-ipcc-chief-warns
[2] https://www.mckinsey.com/capabilities/sustainability/our-insights/the-net-zero-transition-what-it-would-cost-what-it-could-bring
[3] https://unfccc.int/news/as-cop28-enters-its-final-stretch-simon-stiell-calls-for-a-highest-ambition-outcome
[4] https://www.ilo.org/weso-greening/documents/WESO_Greening_EN_web2.pdf
[5]https://iea.blob.core.windows.net/assets/a0432c97-14af-4fc7-b3bf-c409fb7e4ab8/WorldEnergyEmployment.pdf
[6]https://iea.blob.core.windows.net/assets/26ca51d0-4a42-4649-a7c0-552d75ddf9b2/WorldEnergyOutlook2023.pdf
[7]https://economicgraph.linkedin.com/content/dam/me/economicgraph/en-u s/global-green-skills-report/green-skills-report-2023.pdf
[8]https://www.unido.org/stories/what-are-green-skills
[9]https://iea.blob.core.windows.net/assets/a0432c97-14af-4fc7-b3bf-c409fb7e4ab8/WorldEnergyEmployment.pdf
[10] https://bankimooncentre.org/news/your-future-in-green-jobs-press-releae/
[11] https://www.ey.com/en_gl/news/2023/10/ey-and-microsoft-expand-social-impact-collaboration-and-advance-sustainability-education-worldwide-with-green-skills-passport
[12] https://www.slideshare.net/MarioVerissimo/green-skills-and-innovation-for- -growth
[13] https://esco.ec.europa.eu/en/news/green-skills-and-knowledge-concepts-labelling-esco-classification
[14] https://www.mckinsey.com/capabilities/sustainability/our-insights/the-net-zero-transition-what-it-would-cost-what-it-could-bring
[15] https://www.ilo.org/global/topics/green-jobs/news/WCMS_886213/lang–en/index.htm
[16] https://commission.europa.eu/strategy-and-policy/priorities-2019-2024/european-green-deal/finance-and-green-deal/just-transition-mechanism/just-transition-funding-sources_en
[17] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_22_7868
[18] https://rmi.org/insight/realizing-the-green-jobs-promise
[19] https://www.chathamhouse.org/2022/08/financing-african-just-transition
[20] https://www.weku.org/ohio-valley-resource/2021-04-21/mine-workers-leader-wants-to-save-last-coal-jobs-as-biden-tackles-climate
[21] https://www.mckinsey.com/capabilities/sustainability/our-insights/the-net-zero-transition-what-it-would-cost-what-it-could-bring
[22] https://rmi.org/insight/realizing-the-green-jobs-promise
[23]https://blogs.worldbank.org/endpovertyinsouthasia/small-island-developing-states-path-renewable-energy-and-resilience-story