Karbondan arındırılmış kimya sektörü: Temel görevimiz
Kimyasallar, giydiğimiz kıyafetlerden ve yediğimiz yiyeceklerden evlerimizi ısıtmak ve sektörlerimize enerji sağlamak için kullandığımız yakıtlara kadar hayatımızın her noktasına sirayet etmiştir. Modern dünyada kimyasallar da hava ve su kadar varlığımız için elzemdir.
Yine de kimyasallar ile ilişkimiz oldukça karmaşıktır.
Bazılarının bağımlılık olarak nitelendirdiği kimyasallara bağlı olmamızın ağır bir bedeli vardır. Kimyasallar size sundukları kadarını da talep ederler ve değerli çevremize verdiğimiz zararın önemli bir bileşenini oluştururlar.
Tüm yaşam tarzımızı etkilemeksizin kimyasallarla ilişkimize nokta koymak imkansızdır.
Kimya endüstrisi, fosil yakıtların, minerallerin, metallerin ve su gibi doğal ham maddelerin bir dizi tüketim ve sanayi ürününe dönüştürülmesinden sorumludur. Kimyasalların üretilmediği bir yaşam gerçekten de çok farklı bir yaşam olurdu: Gübreler ve pestisitler için tarımsal kimyasallar; ilaçlar; plastikler ve sentetikler için petrokimyasal maddeler; sanayi için reçineler, sızdırmazlık malzemeleri veya yapıştırıcılar, esasında Dünyanın kabuğunda doğal olarak oluşmayan hiçbir inorganik bileşik var olmazdı.
Peki, biz yani insanlar? Elbette var olurduk, ancak küresel toplumumuz sürekli birinci viteste hızlanmaya çalışan bir araba gibi verimsiz olurdu.
Peki, kimya endüstrisi tam olarak ne kadar büyük ve toksik ayak izinin ölçeği tam olarak nedir?
Dünya çapında gayri safi hasılaya canlılık ve enerji katıyor
Yaşam tarzlarımız ve satın alma davranışlarımız, kimya endüstrisini yaygın bir şekilde desteklemektedir. Ticari olarak, hızla artıyor. Sektör, COVID-19 pandemisinin ilk yılında 3,9 trilyon ABD dolar gelirle yatay bir seyir izledi, ardından sert bir yükselişle 2021 yılında 5,1 trilyon ABD dolarına çıktı ve 2022 yılında daha da yükselerek 5,7 trilyon ABD dolarını aşan bir gelire ulaştı. 2024 yılında yaklaşık %1,8 oranında büyümesi beklenmektedir.[1]
Büyüyen devasa endüstri yapısıyla Çin, dünya çapında bu sektöre hakimdir. 2021 yılında küresel kimyasal madde gelirlerinin %43’üne sahip olan Çin’i %14,7 ile Avrupa BirliÄŸi ve %10,9 ile ABD izledi.[2]
Mali yıl gelirleri bakımından en büyük şirketler, bu sektörün uluslararası boyutlarını göstermektedir: BASF SE (Almanya, 93 milyon ABD Doları), Dow Inc (ABD, 55 milyon ABD Doları), Saudi Basic Industries Corp (Suudi Arabistan, 47 milyon ABD Doları), LyondellBasell Industries NV (Birleşik Krallık, 46 milyon ABD Doları) ve Mitsubishi Chemical Group Corp (Japonya, 35 milyon ABD Doları).[3]
Kimyasal madde üretimi, insan zihninin hayal etmekte zorlanacağı bir boyuttadır. Her yıl dünya çapındaki talebi karşılamak için laboratuvarlardan ve tesislerden 250 milyar tondan fazla kimyasal madde çıkar. Ayrıca, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 2000 ile 2050 yılları arasında küresel sentetik kimyasal madde üretiminin altı kat artacağını tahmin etmektedir.[4]
Bunun korkutucu gelmesinin muhtemelen nedeni en yaygın olarak üretilen birincil kimyasalların etilen, propilen, benzen, toluen, karışık ksilenler, amonyak ve metanol olmasıdır. Çalışmalar, şu anda ortalama insan vücudunda 700 kadar sahte kimyasal bulunduğunu göstermektedir. Bunların 400’ünden fazlası kanserlerle bağlantılıdır, diğerleri sinir sistemi veya üreme bozukluklarına neden olmaktadır.
Bununla birlikte, küresel ısınma ve türlerin yaygın bir şekilde yok oluşuyla birlikte kimyasalların kırılgan çevre üzerinde ortaya çıkan birleşik etki çoğumuzun oturup bunun üzerine düşünmesine neden oluyor.
Sonuç olarak kimya sektörü bir ülke olsaydı, dünyadaki en büyük beşinci karbon yayıcısı olurdu.[5]
Kimya sektörüne bağımlı ekonomimizin maliyetini hesaplamak
İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik hiçbir tutarlı plan, kimyasal madde ticaretini göz ardı edemez. 2021 itibarıyla, küresel kimya sektörü toplam karbon emisyonlarının yaklaşık %2’sini oluşturmuştur ve bu da yaklaşık 925 milyon metrik ton CO2’e tekabül eder.[6]
Kimya sektörünü karbonsuzlaştırmak için tüketiciye dayalı yaklaşımlar önemli olsa da bunlar tek başlarına yetersizdir. Plastiklerin sadece %10’u yıllık olarak geri dönüştürülür; maalesef bu miktar, kullanılmış plastiklerin çoğunun yüzdüğü okyanusta sadece bir damla kadardır.
Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC’S) 2050 yılına kadar net sıfır hedefini karşılamak, kimya endüstrisinin üretim, kullanım ve imha aşamalarındaki CO2 emisyonlarını ele alan daha büyük bir vizyon gerektirecektir.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), ürünler için artan talebi karşılarken net sıfır hedefini canlı tutmak için kimyasal madde sektörünün emisyonlarının 2030 yılına kadar %15 oranında azalması gerektiğini tahmin ediyor. Bu, hem kamu hem de özel alanlarda eşi benzeri görülmemiş bir yenilik gerektirecek bir zorluktur.
Kimyasal madde sektörü, CO2’nin en büyük üçüncü endüstriyel yayıcısıdır ve aynı zamanda başlıca enerji tüketicisidir. Peki, bu dengesizliğin sebebi nedir? Çünkü sektörün enerji girdisinin yaklaşık yarısı, proses enerji kaynağı olarak değil, ürünler için doğrudan ham madde (tesis ham maddesi olarak adlandırılır) olarak kullanılmaktadır.[7]
Gelecekteki talebi karşılamak için kimyasal üretim çıktılarının artması gerekse de tahminler proses için gerekli enerjinin buna paralel olarak artmasına gerek olmadığını göstermektedir. Daha ziyade proses enerjisi, elektrik ve biyoenerjinin daha fazla kullanılarak kısmen kömürün yerini almasıyla, bugünden itibaren önümüzdeki on yılın sonuna kadar yıllık yaklaşık 9 eksajül (EJ) seviyesinde istikrarlı bir durum sergileyebilir.
Öte yandan ham maddenin karbonsuzlaştırılması daha zordur çünkü amonyak, etilen ve propilen gibi günlük kimyasalların ham bileşeni olan petrol ve gaz, doğrudan hidrojen ve karbon kaynakları olarak işlev görür.
Küresel kimyasal bağımlılığımız göz önüne alındığında, yenilikçiler ve politika yapıcılar sektörde daha temiz ve daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemeye nasıl yardımcı olabilir?
Verimlilik, sürdürülebilirlikte zincirlemesine bir reaksiyonu tetikler
Neyse ki, kimyasal madde endüstrisinin keşfedilmeye değer birçok karbonsuzlaştırma yöntemi var.
Önemli bir kimyasal bileşen olan hidrojenin büyük bir kısmı daha rafine bir elektroliz prosesi kullanılarak üretilebilir.
Elektrolizde su, elektroliz cihazı adı verilen sıfır sera emisyonuna sahip bir ünitede hidrojen ve oksijen elementlerine ayrılır. ABD Hydrogen Energy Earthshot projesi, yeşil hidrojen maliyetinin on yıl içinde kilogram başına %80’lik bir düşüşle 1 ABD dolarına inmesini amaçlamaktadır.[8]
Yeni nesil büyük ölçekli yüksek sıcaklıklı ısı pompaları, kimyasal madde endüstrisindeki filtreleme iÅŸlemi için uygundur. Endüstrinin gerektirdiÄŸi kimyasal proses ısısının yaklaşık dörtte biri, ısı pompalarının uygun ÅŸekilde çalışabileceÄŸi 200oC’nin altındadır. Bu cihazlar, endüstriyel atıklardan veya doÄŸal jeotermal kaynaklardan ısı enerjisini yakalar ve endüstriyel amaçlarla yeniden kullanır. Bu, elektrifikasyon payını yükseltirken bir yandan da proses verimliliÄŸini artırarak sektörün iki yolla verimlilik saÄŸlaması anlamına gelir.
Yenilikler ayrıca amonyak, metanol ve biyoplastik gibi maddelerin üretimini de dönüştürecek.
Danimarka temiz, yeşil amonyak üretiminde öncüdür. Şu anda yapım aşamasında olan Lemvig’deki deneysel amonyak gücü (PtA) tesisi, elektrolizden oluşan hidrojene azot ekleyerek amonyak üretir.[9] Ortaya çıkan amonyak, tarımsal bir gübre olarak kullanılabilir ve geleneksel amonyak üretim tekniklerinden kaynaklanan küresel emisyonların tahmini %1’ini telafi etmeye yardımcı olur.
Bu yıl, dünyanın ilk büyük ölçekli CO2-metanol tesisi olan Anyang, Çin’deki Shunli metanol tesisinin lansmanını gördük.[10] Carbon Recycling International’ın Emisyondan Sıvıya teknolojisini temel alan bu tesis, her yıl yaklaşık 110.000 ton metanol üretmek için geri kazanılmış CO2 ve hidrojen kullanıyor. Tesisin yatırımcıları, yıllık dizel tüketimini 15.000 ton azaltması beklenen 300 adet metanolle çalışan Farizon Auto ağır hizmet kamyonunun teslimi için bir anlaşma imzaladı.
Biyoplastikler olarak bilinen karbon dostu plastik alternatifleri hakkında araştırmalar devam ediyor. Bunlar biyo-bazlı (yenilenebilir malzemelerden yapılmış), biyo-çözünür veya her iki özelliğe birden sahip olabilir. Biyo-bazlı biyolojik olarak parçalanabilir malzemeler polilaktik asit (PLA), polihidroksialkanoatlar (PHA’lar), polibütilen süksinat (PBS) ya da farklı nişasta karışımları içerebilir. Şu anda, yılda üretilen 390 milyon ton plastikten %1’den azı biyo-plastik olarak sınıflandırılmaktadır.[11]
Yine de, ham madde mevcudiyeti ve biyo-çözünme kalitesi hakkındaki endişelere rağmen biyo-plastiklerin küresel üretim kapasitesinin 2022’den itibaren beş yıllık bir süre boyunca üç kat artması öngörülmektedir.
Her bir ülke, kimyasallar sektöründe karbonsuzlaştırma mücadelesi vererek CO2 salınımlarını önemli ölçüde azaltabilir.
Küresel iş danışmanlığı şirketi McKinsey tarafından bu yıl hazırlanan bir rapor, Almanya’nın 2030 yılına kadar tüm sektörlerden karbon emisyonlarını %35 (2021 itibarıyla 181 metrik ton CO2) azaltma planına odaklanıyor. Bunu kısmen, kimyasal madde endüstrisinin neden olduğu 40 MT’luk CO2 emisyonlarıyla mücadele ederek gerçekleştirecektir.[12] Ülke, dört ‘karbonsuzlaştırma kaldıracı’ kullanarak kimya endüstrisinin CO2 emisyonlarında %50-60 oranında bir azalma sağlamayı amaçlamaktadır:
- Biyo-kütle, güneş ısısı, hidrojen, biyo-gaz, termal depolama, ısı pompaları ve elektrikli kazan teknolojileri aracılığıyla buhar üretiminde kömürün safha dışı bırakılması (%25-30 azaltma);
- Yüksek sıcaklıklı ısı pompaları, mekanik buharlı yeniden buhar sıkıştırma veya ısı ayırma teknolojileri kullanma (%10-15 azaltma potansiyeli);
- Yenilenebilir enerji üreticileri ile enerji satın alma anlaşmaları (PPA) yaparak yeşil elektrik tedarik etme (%10-15 azaltma potansiyeli);
- Daha iyi ekipman bakımı, düşük enerjili aydınlatma ve daha fazla yalıtım (%1-3 azaltma potansiyeli) gibi yöntemlerle kimyasal sanayi tesislerinde enerji verimliliğini artırma.
Bu gibi koordine stratejiler, sektörde var olan zorluklar göz önüne alındığında, kimyasal maddelerin karbonsuzlaştırılması için hayati önem taşıyacaktır.
Kimyasal maddelerin karbonsuzlaştırılmasında zorluklar ortaya çıkar
Kimyasal madde sektörünün kısmen de olsa karbonsuzlaştırılması, yeşil elektrik ve hidrojenin kullanılabilmesine dayanır. İyi haber şu ki, bu sürdürülebilir kaynakların üretimi her yıl artıyor ve IEA, şu an dünya çapında %29 olan yenilenebilir enerji üretim oranının 2025 yılına kadar %35’e yükseleceğini hesaplamaktadır[13].
Bununla birlikte, bir eko dönüşümden geçen dünyadaki diğer tüm endüstriler aynı yeşil enerji havuzu için rekabet edecek, yani talep büyük olasılıkla arzı aşacak ve sonrasında ise bunun, maliyetler üzerinde sonuçları olacak.
Bu nedenle fosil bazlı enerji kaynakları, öngörülebilir gelecekte cazip birer ekonomik öneri olmaya devam edecek ve kimya sektöründeki oyuncular için büyük bir ticari baskı yaratacaktır.
Bazı kimyasal madde üreticileri, üretimi daha az sıkı karbon politikalarına sahip ülkelere kaydırmak zorunda kalabilir. Standartlaştırılmış karbon primleri konusunda uluslararası bir anlaşmaya varılacak olsa bile, tüm ek maliyetlerin sorumluluğunun ekonomik zorunlulukları çevresel ideallere tercih etmekte serbest olan tüketicilere bırakılması gerekecektir.
Karbon ölçüm ve raporlama çerçevelerinin kalitesi üzerinde de sektör içinde soru işaretleri vardır. Evrensel ölçüm ve raporlama kuralları için başlangıç aşamasında planlar mevcut olsa da henüz herhangi bir küresel anlaşma mevcut değildir ve güven yerine tutarsızlığa neden olmaktadır.
Önemli aktörlerin, kullanım ömrü sona eren materyallerin işlenmesi de dahil olmak üzere tüm kimyasal madde değer zincirinin karbonsuzlaştırılmasında daha fazla yol kat etmesi gerekiyor. Modası geçmiş ve esnek olmayan iş modelleri ve kimyasal madde geri dönüşümünün diğer sektörlerdeki geri dönüşümün gerisinde kalması nedeniyle atıklar, bu sektörü felakete sürüklemeye devam ediyor.
Emisyonların ekonomik açıdan uygulanabilir bir şekilde kısıtlanması, yakalanması ve yeniden yönlendirilmesi için elektrokimyadan yapay zekaya kadar her şeyi kapsayan yeni teknolojiler ve beceriler gerekecektir. Bununla birlikte, hem teknoloji yatırımı hem de nitelikli işgücü konusunda küresel bir kıtlık söz konusudur ve rakip sektörlerle bu kaynaklardaki rekabet, kimyasal karbonsuzlaştırmaya hızlı geçiş umudunu baltalamaktadır.[14]
Bu zorluklar göz önüne alındığında kimyasal madde sektöründe karbonsuzlaştırma için ne tür bir ortam uygun olur? Cevap, kaçınılmaz olarak sağlam bir altyapı temeline ve sağlam politik desteğe sahip bir ortam olacaktır.
Bu sektörde başarının katalizörleri, altyapı ve politikadır
Karbon yakalama teknolojilerinin (CO2’nin atmosferden çekilmesi ve kalıcı biçimde depolanması) toplu olarak kullanıma sunulması, kimya endüstrisinin karbonsuzlaştırma süreci için temel bir husus olmaya devam etmektedir.
IEA’nın net sıfır rejimi kapsamında, yakalanan tüm karbonun yaklaşık %5’i 2030 yılına kadar kimya sektöründen elde edilmelidir. Ancak, karbon yakalama altyapısı halen teknolojiye yetişmeye çalışıyor.
Dünya çapında, 40 kadar karbon yakalama tesisi faaliyettedir. 2022’nin başından bu yana yedi yeni büyük ölçekli tesis (Çin’de dört, ABD’de iki ve Avrupa’da bir[15]) faaliyete başlasa bile bu rakamların yetersiz olduğu görülüyor. 2030 yılına kadar kullanılabilir duruma gelmesi beklenen 110 Mt CO2 yıllık karbon depolama kapasitesi, o tarihe kadarki net sıfır dönüm noktalarını karşılamak için gereken miktarın sadece onda biridir.[16]
Neyse ki, yasa yapıcıların ve düzenleyicilerin çabaları sayesinde politikaların, uluslararası ölçekte kimyasal karbonsuzlaştırmanın ardında kademeli olarak birleştiğini göstermektedir.
AB, Avrupa Yeşil Anlaşması’nın bir parçası olarak 2020 yılında sektörde hızlı karbonsuzlaştırma ihtiyacını vurgulayan Kimyasal Maddeler Sürdürülebilirlik Stratejisi (CSS) paketini başlattı. CSS, daha az enerji gerektiren kimyasal maddeler ve üretim teknolojileri geliştirerek emisyonları sınırlandırmayı amaçlamaktadır.
AB’nin Avrupa Kimyasal Maddeler Ajansı (ECHA), tüketim ürünlerinde en zararlı kimyasalların yasaklanması, risklerin değerlendirilmesinde kimyasalların kümülatif ‘kokteyl etkisinin’ ölçülmesi ve gerekli olmadığı sürece perfloroalkil ve polifloroalkil gibi zararlı maddelerin aşamalı olarak ortadan kaldırılması dahil olmak üzere çok sayıda stratejiye odaklanacaktır.[17]
Avrupa genelinde birçok ülke, kimyasal maddeleri karbonsuzlaştırmak için kendi girişimlerini düzenliyor. Fransa, 2021 yılında sektörü hedef alan en son ülke oldu ve kimyasal maddelerden kaynaklanan emisyonları on yılın sonuna kadar %31 azaltma hedefi koydu.[18]
Dünya çapında 60’tan fazla ülke, kimya endüstrisinin temel itici güçlerinden biri olan plastiklere karşı resmi olmayan bir savaş ilan etti. Kanada 2022 yılında poşet, çatal bıçak, pipet ve tabaklar dahil olmak üzere zararlı tek kullanımlık plastiklerin üretimini veya ithalatını yasakladığını duyurdu.[19] O yılın başlarında Hindistan kulak içi kulaklıkları, dondurma çubuklarını, streç film ve sigara paketlerini de kapsayan benzer bir yasağı duyurdu.[20]
Kimyasal maddeleri karbonsuzlaştırmaya yönelik devam eden çabaların ardında kamu baskısı yer almaktadır. Çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) öncelikleri olan herhangi bir yatırım şirketine bunu sorabilirsiniz. Kimyasal maddeleri karbonsuzlaştırmamak, muhtemelen progresif eylem gerektiren çağrıları görmezden gelmekten daha riskli bir stratejidir.
Özel sektör bu kimyasal dengesizliği nasıl aşabilir?
Kimya endüstrisindeki büyük özel sektör aktörleri, karbonsuzlaştırma sorunuyla doğrudan yüzleşmek için kamusal alandaki mevkidaşlarının arkasında birleşiyorlar.
Bu yılın sonunda piyasaya sürülecek olan Düşük Karbon Emisyonu Teknolojileri Girişimi, kimya sektörünü karbondan arındırmak için temiz teknolojiyi bir teşvik olarak kullanmayı amaçlamaktadır.
Bu grup, BASF SE, Dow Inc, LyondellBasell Industries NV ve Mitsubishi Chemical Group Corp. temsilcileri dahil olmak üzere kimya endüstrisinden 70’ten fazla üst düzey yöneticiden oluşmaktadır.[21] Burada amaç, teknoloji, hukuk, finans ve pazar kapsamındaki zorlukları ele alarak düşük karbon yayan teknolojileri daha da geliştirmek için endüstrinin ötesinde bir işbirliği sağlayarak ve geleneksel işletme modellerini dönüştürmek için gerçek yaşam projeleri geliştirerek karbonsuzlaştırma kültürüne öncülük etmektir.
Kimya gibi hafifletilmesi zor etkilere sahip sektörlere odaklanan uluslararası bir grup olan First Movers Coalition, bu yılın Temmuz ayında inşaat endüstrisinde kirletici olmayan çimentoyu savunan yeni bir rapor yayınladı.[22]
Üretim sürecinin neden olduğu zararla bilinen çimento, beton kütlesinin sadece %10-15’ini oluşturmasına rağmen beton kaynaklı sera gazı emisyonlarının %90’ına kadarının oluşmasından sorumludur.[23]
Stratejik kimyasal maddeleri kullanmadan küresel toplumumuzu ilerletemeyiz, insan yaşam standartlarını iyileştiremeyiz veya yaklaşan iklim krizini aşmak için projelerimizin çoğunu başlatamayız.
‘Kimyasal maddeleri karbonsuzlaştırma’ kavramı, kulağa geldiğinden daha geniş kapsamlı ve etkilidir. Gerçekten de nakliye, demir, çelik ve daha fazlası dahil olmak üzere diğer ağır kirletici endüstrilerdeki emisyonları potansiyel olarak azaltmada temel unsurdur.
Büyük adımlardan korkmamalıyız: Fosil yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması, ölümcül emisyonların azaltılmasına yönelik yasal düzenlemeler, yüksek kükürtlü yakıtların düşük kükürtlü alternatiflerle değiştirilmesi ve plastik atıkların sonsuza kadar tarih kitaplarında kalması.
Sıcak evler istiyoruz. Küresel medeniyet ağını birbirine bağlamak için gıdaya, işe, kıyafetlere ve taşıma sistemlerine ihtiyaç duyuyoruz. Bu hakların, kısa vadeli bakış açımızda ayrıcalık olarak görülen bir lüks olmaktan ziyade gelecek nesillere de sunulmasını sağlamak, kimyasal maddelerle ilişkimizi her zaman yeniden formüle etmek anlamına gelecektir.
[1] https://www.statista.com/statistics/302081/revenue-of-global-chemical-industry/
[2] https://www.statista.com/topics/6213/chemical-industry-worldwide/#topicOverview
[3] https://www.globaldata.com/companies/top-companies-by-sector/chemicals/global-chemical-companies-by-revenue/
[4] https://www.theworldcounts.com/challenges/planet-earth/state-of-the-planet/chemical-pollution
[5] https://initiatives.weforum.org/low-carbon-emitting-technologies-initiative/about
[6] https://www.mckinsey.com/industries/chemicals/our-insights/decarbonizing-the-chemical-industry
[7] https://www.iea.org/energy-system/industry/chemicals#overview
[8] https://www.energy.gov/eere/fuelcells/hydrogen-production-electrolysis
[9] https://new.abb.com/news/detail/102175/the-worlds-first-dynamic-green-power-to-ammonia-plant-takes-shape
[10] https://www.carbonrecycling.is/news-media/first-large-scale-co2-to-methanol-plant-inaugurated
[11] https://www.european-bioplastics.org/bioplastics-facts-figures/
[12] https://www.mckinsey.com/industries/chemicals/our-insights/decarbonizing-the-chemical-industry
[13] https://www.weforum.org/agenda/2023/03/electricity-generation-renewables-power-iea/
[14] https://www.deloitte.com/content/dam/assets-shared/legacy/docs/perspectives/2022/gx-pathway-to-decarbonization-chemicals.pdf
[15] https://www.iea.org/energy-system/carbon-capture-utilisation-and-storage
[16] https://www.iea.org/energy-system/industry/chemicals#overview
[17] Chemicals Strategy for Sustainability – ECHA (europa.eu)
[18] https://www.ecologie.gouv.fr/sites/default/files/2021.05.07_Annexe_au_cp_feuille_de_route_decarbonation_chimie.pdf
[19] https://www.canada.ca/en/environment-climate-change/news/2022/12/change-is-here-canadas-ban-on-certain-harmful-single-use-plastics-starts-to-take-effect-this-month.html
[20] https://www.weforum.org/agenda/2022/07/india-ban-policy-single-use-plastic-pollution
[21] https://initiatives.weforum.org/low-carbon-emitting-technologies-initiative/home
[22] https://www3.weforum.org/docs/WEF_Surfacing_Supply_of_Near_Zero_Emissions_Fuels_and_Materials_in_India_2023.pdf
[23] https://www.nrdc.org/bio/veena-singla/cut-carbon-and-toxic-pollution-make-cement-clean-and-green