Yapay zeka daha yeşil bir gelecek için fırsat mı, tehdit mi?
Yapay zekanın, bizi yaklaşmakta olan iklim felaketinden kurtarabilecek gizli silah olduğu söyleniyor. Daha temiz yaşam yolları sunabilir, gereksiz karbon salınımlarını azaltabilir ve atmosferimizin doğal dengesini yeniden sağlamanın yeni yollarını keşfedebilir.
Ancak ortada önemli bir sorun var. Yapay zekanın kendisi de ciddi bir karbon ayak izine sahip.
Yapay zeka modellerini geliştirmek ve çalıştırmak, günümüzün en fazla enerji tüketen faaliyetlerinden biri haline geldi. Bugün standart bir veri merkezi, yaklaşık 100.000 evin kullandığı elektriğe eş değer enerji tüketiyor.[1] Bu durum sizi endişelendirdiyse asıl sorun daha yeni başlıyor. Şu anda yapımı devam eden en büyük veri merkezleri, bunun 20 katı kadar enerji kullanacak. Bu da tam iki milyon evin elektrik tüketimine denk geliyor. Örneğin yakında veri merkezleri, alüminyum eritme tesisleri kadar yüksek miktarda enerji kullanır hale gelecek.
Elektrik ihtiyacının nasıl karşılanacağına dair endişeler, küresel hedefleri frenlemeye yetmiyor. 2024 yılında dünya genelindeki veri merkezlerine yapılan yatırımlar sadece iki yıl içinde ikiye katlanarak yarım trilyon dolara (500 milyar dolar) ulaştı.[2]
2024 itibarıyla veri merkezleri, küresel enerji üretiminin %1,5’ini tüketirken dünya genelindeki sera gazı emisyonlarının da %1’inden sorumlu oldu.[3] Buna rağmen veri merkezlerinin enerji tüketimi, küresel elektrik tüketiminden dört kat daha hızlı artmaya devam ediyor ve bu artışın yavaşlayacağına dair hiçbir işaret yok. Dünya genelindeki kurumların üçte ikisi önümüzdeki iki yıl içinde üretken yapay zeka alanına ciddi yatırımlar yapmayı planlıyor.[4] Bu büyüme hızıyla devam edildiğinde, yapay zeka 2030 yılına kadar küresel enerji üretiminin %8’ini tek başına tüketebilir.[5]
Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, 2030 yılına gelindiğinde yapay zekanın enerji talebi saatte 945 TW seviyesine ulaşacak. Bu miktar orta ölçekli bir sanayi ülkesinin yıllık enerji tüketimine eş değer.[6] Uluslararası yapay zeka gelişiminin merkez üssü ABD’de, 2030 yılında veri merkezleri kimya, çimento ve çelik sektörlerinin toplamından daha fazla elektrik tüketecek.

Wall Street, her zamanki gibi gözünü buraya da dikmiş durumda. Yapay zeka şu an ABD borsalarını ateşleyen roket yakıtı konumunda. ChatGPT gibi ilk işlevsel yapay zeka modellerinin ortaya çıktığı 2022’den bu yana, S&P 500 şirketlerinin piyasa değerindeki artışın %65’i (yaklaşık 12 trilyon dolar), yapay zekayı temel iş süreçlerine açıkça entegre eden şirketlerden geldi.[7] Geçtiğimiz yıl ABD merkezli yapay zeka odaklı girişimlerin ortalama değerlemesi 5,5 milyar dolara ulaştı. Bu rakam, diğer genel girişimlerin tam beş katı.

Elbette bu hikaye sadece Amerika’ya özgü değil. ABD dışında da gelişmiş ekonomilerdeki veri merkezlerinin, bu on yıl içinde gerçekleşecek toplam elektrik talebi artışının beşte birinden fazlasını oluşturacağı öngörülüyor.[8]
Veri merkezleri çevreyi sadece elektrik tüketimi, soğutucular, yakıt hücreleri ve jeneratörler aracılığıyla doğrudan değil; ileri teknoloji ekipman üretimi, ilgili bulut hizmetleri ve kullanım ömrü dolan cihazların geri dönüşümü yoluyla dolaylı olarak da olumsuz etkiliyor. Tüm bu faaliyetler bir araya geldiğinde iklim değişikliğini hızlandırıyor, hava ve su kirliliğini artırıyor ve doğal kaynakların tükenmesine neden oluyor. Peki, tüm bunlara rağmen neden yapay zekayı, küresel ısınmaya karşı verdiğimiz hayati mücadelede kritik bir varlık olarak görüyoruz?

Yapay zekanın çevresel ayak izini nasıl azaltabiliriz?
Veri merkezleri küresel enerji şebekelerine ciddi bir yük getirse de bilim insanları, yapay zekanın iklim değişikliğine karşı mücadelede dengeleri değiştirebileceği konusunda temkinli bir iyimserlik taşıyor.
Bugün dünya genelinde dört milyar insan iklim değişikliğine karşı savunmasız bölgelerde yaşıyor ve 2030 yılından itibaren sıcaklık stresi, yetersiz beslenme ve hastalıklar nedeniyle yılda fazladan 250.000 can kaybının gerçekleşeceği tahmin ediliyor.[9] Bu nedenle, destek alabileceğimiz her türlü güce ihtiyacımız var. Hatta bu güç, kanlı canlı değil dijital bir müttefik olsa bile. Yapay zekanın baş döndürücü gelişimi, iklim krizine karşı ezber bozan yepyeni çözümlerin kapısını aralıyor.
- Yeşil enerji: Yenilenebilir enerji kaynakları, küresel enerji karmasının giderek daha büyük bir bölümünü oluşturuyor. Bu eğilim devam edecek ve yenilenebilir enerjinin payı 2023’teki %13 seviyesinden 2030’da yaklaşık %20’ye yükselecek.[10] Yapay zeka, merkezi olmayan enerji ağlarının dengelenmesinde kritik rol oynayarak güneş, rüzgar ve hidroelektrik enerjisini şebekelere sorunsuz biçimde entegre edecek ve arz eksikliklerini giderecek. Yapay zeka, enerji üretiminde daha önce görülmemiş seviyede verimlilik artışı sağlayabilir. Mevcut altyapının, yalnızca uzaktan sensörler ve yapay zeka tabanlı yönetim sistemleri entegre edilerek 175 GW’lık ek iletim kapasitesi kazanabileceği öngörülüyor.[11]
- Hava durumu tahmini: İklim değişikliği etkisini artırdıkça risk altındaki bölgelerde yaşayan toplulukların hayatlarını planlayabilmek için güvenilir hava tahminlerine ihtiyacı olacak. Bazıları yaklaşan kuraklıkları önceden bilerek iklime dayanıklı tohumları ekmek ya da mahsullerini depolamak isteyecek; diğerleriyse kasırga veya sel felaketlerinden önce uyarılar alarak bölgeyi zamanında terk etmek isteyecek. Yapay zeka, hava durumunu öngörmede şimdiden büyük başarı gösteriyor. En gelişmiş araçlardan bazıları, geleneksel yöntemlerden “onlarca kat daha hızlı” şekilde doğru tahminler sunabiliyor.[12] Bazı durumlarda bu hız farkı, yaşamla ölüm arasındaki çizgiyi belirleyebilir.
- Emisyon takibi: Yapay zeka destekli yazılımlar; metal, madencilik, petrol ve gaz gibi yüksek kirliliğe neden olan sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin emisyonlarını etkin biçimde takip edip bu emisyonları azaltmalarına yardımcı olabilir. Veri analizini gerçek zamanlı uydu görüntüleriyle birleştiren emisyon takip teknolojileri, toplam sera gazı salınımının yaklaşık üçte birinden sorumlu olan ağır sanayilerin emisyonlarını %20 ila %30 oranında azaltmalarını sağlayabilir.[13]
- Buzulların erimesi ve ormansızlaşma: Küresel deniz seviyesi, 1880 yılından bu yana 20 santimetreden fazla yükseldi ve 2023’te tarihteki en yüksek seviyesine ulaştı.[14] Gelgit kaynaklı taşkınların yaşanma riski, günümüzde 50 yıl öncesine göre en az %300 daha fazla. Mevcut emisyon seviyelerimiz böyle devam ederse bu yüzyılın sonuna kadar ABD kıyılarındaki deniz seviyeleri sanayi öncesi döneme göre iki metreye kadar yükselebilir.

Buzul kütlelerindeki değişimleri takip etmek, bu tehlikeye karşı dünyayı zamanında uyarmak ve çözüm stratejileri geliştirmek açısından hayati önem taşıyor. Yapay zeka sistemlerinin, buz örtüsündeki değişimleri insanlardan 10.000 kat daha hızlı hesaplayabildiği kanıtlanmış durumda. Benzer şekilde yapay zeka, ormansızlaşmanın dünya iklimi üzerindeki etkilerini ölçmek için de kullanılabilir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2022 yılında gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre ormansızlaşma, 2022 yılında küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %11’inden sorumluydu.[15] Yapay zeka, uydu verilerini kullanarak milyonlarca hektarlık araziyi gerçek zamanlı olarak tarayabilir ve belirli bir ormanın ne kadar karbon depoladığına dair hassas bilgiler sunabilir.
- Geri dönüşüm: Atıklar, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %16’sından sorumludur.[16] Günümüzde otomatik ayrıştırma makineleri, karışık çöplerimiz içerisinden kağıt, teneke ve plastik gibi geri dönüştürülebilir malzemeleri değişken başarı oranlarıyla ayıklamaktadır. Yapay zeka, bu süreci neredeyse kusursuz bir doğruluk oranıyla yönetme potansiyeline sahip ve plastik atıkları nano boyutlara kadar algılayıp ayrıştırabilir. Bu teknoloji küresel ölçekte yaygınlaştırılırsa her yıl milyonlarca ton geri dönüştürülebilir malzemenin yanlışlıkla çöplüklere gönderilmesinin önüne geçilebilir.
Yapay zekanın iklim değişikliğiyle mücadeledeki önemini ortaya koyduğumuza göre, bir de olası bir çözüme odaklanalım. Bu kadar yüksek enerji tüketimine sahip bir teknoloji, sürdürülebilir bir çevrenin oluşmasına nasıl katkı sağlayabilir ve bunu yaparken sorunun kendisini büyütmemeyi nasıl başarabilir?
Daha temiz bir yapay zeka için daha etkin düzenlemeler mümkün mü?
Dünya genelindeki kuruluşların yaklaşık %90’ı, önümüzdeki yıllarda yapay zeka yatırımlarını ciddi ölçüde artırmayı planladıklarını belirtiyor. Kuruluşların %75’i, bu yatırımların sürdürülebilirlik politikalarıyla çatışacağını kabul ederken yarısından azının bu ek karbon ayak izini dengelemek için belirlenmiş bir stratejisi bulunuyor.[17]
Devlet desteği sayesinde kuruluşlar, yapay zekanın potansiyel avantajlarını çevreye daha az zarar veren yöntemlerle değerlendirebilir. Nitekim yapay zeka, pek çok ekonomik kalkınma planının temel taşı haline gelirken devletlerin, veri merkezlerini daha çevreci hale getirmeye yönelik yasal düzenlemeler ortaya çıkardığını görmeye başlıyoruz.
Asya’da, 2020 yılında duyurulan Kore Yeni Anlaşması (Korean New Deal), dijital dönüşüm hedefleriyle çevreci öncelikleri hassas bir şekilde dengeleyen bir yaklaşım sergiliyor. Bu anlaşma kapsamında, ülke çapında kamu-özel sektör iş birliğiyle finanse edilen büyük ölçekli yeşil veri merkezleri ağı kurulması hedefleniyor. Örneğin SK Broadband ile Gunsan yerel yönetimi arasında yapılan anlaşma sayesinde, 2029 yılına kadar yenilenebilir enerjiyle çalışan 16 yeni veri merkezinin inşasına onay verildi. Bu proje, Saemangeum Veri Merkezi Endüstri Parkı olarak biliniyor[18].
Öte yandan Almanya’da yürürlüğe giren yeni Enerji Verimliliği Yasası, veri merkezlerinden çıkan atık ısının yeniden kullanımını zorunlu hale getirmeyi hedefliyor. Almanya’daki veri merkezleri, gelecek yıldan itibaren atık ısılarının en az %10’unu, 2028 yılına kadar ise en az %20’sini yeniden kullanmak zorunda. Bu iddialı hedefler, sektörün beklentileri karşılaması durumunda diğer ülkeler için de örnek teşkil edebilir.
Avrupa Birliği, veri merkezlerinin sürdürülebilirlik açısından daha güvenilir hale gelmesi için AB genelinde geçerli olacak bir değerlendirme sistemi oluşturarak ilk adımları attı. Enerji Verimliliği Direktifi kapsamında, veri merkezi işletmecileri, her yıl mayıs ayı ortasına kadar iklimle ilgili birçok temel performans göstergesini Avrupa çapındaki bir veri tabanına bildirmekle yükümlü. Direktifin amacı, 2030 yılına kadar AB enerji tüketimini, 2020 yılı tahminlerine kıyasla %11,7 oranında azaltmak.
Benzer şekilde Çin’in Karbon Azaltımı Özel Eylem Planı, ülke genelindeki veri merkezlerinde yenilenebilir enerji kullanımını bu yıl sonuna kadar %10 artırmayı ve takip eden her yıl bu artışı sürdürmeyi hedefliyor.[19] Geleceğe baktığımızda elektrik tüketimi, karbon emisyonları ve atık ısının yeniden kullanımı gibi alanlarda verimlilik beklentilerinin 2030 yılına kadar çok daha yüksek seviyelere ulaşması bekleniyor.
Amerika’da Çevre Koruma Ajansı (EPA), veri merkezlerinin karbon ayak izlerini azaltmalarına yardımcı olmak amacıyla en iyi uygulama rehberlerini yayınladı. Energy Star programı; hava akışı yönetimi, ideal çalışma sıcaklıkları, kablolama kalitesi ve sunucu verimliliği gibi konuları kapsıyor.[20] Federal düzeyde ise devlet, veri merkezi sahiplerinin işletme bilgilerini ve çevresel performans verilerini bildirmesini zorunlu hale getirme seçeneğini değerlendiriyor. Bu yasanın iki yıl içinde yürürlüğe girmesi ve böylece Amerika’nın hızla büyüyen kripto para piyasasının daha çevreci hale gelmesine katkı sağlaması bekleniyor.
Düzenleyici kurumlar daha yüksek verimlilik talep ederken veri merkezi sektöründe karbon ayak izini azaltmak ve daha sürdürülebilir bir geleceğe adım atmak için hangi adımları atılabilir?
Veri merkezlerini daha sürdürülebilir kılmak için hangi fikir ve yeniliklerden yararlanılabilir?
Yeni gelişmekte olan yasal düzenlemelerin işaret ettiği üzere, veri merkezlerini ve dolayısıyla yapay zeka kavramını daha çevre dostu hale getirmek için birçok fırsat bulunuyor.
- Veri merkezlerindeki sunucuların aşırı ısınmasını önlemek için genellikle soğutma cihazları kullanılır ve bu cihazların içindeki kompresörler, suyun buharlaştırılmasıyla soğutulur. Veri merkezleri çok yüksek miktarda su tükettiğinden yalnızca bol ve güvenilir su kaynaklarının bulunduğu bölgelerde kurulmalı, suyun kıt olduğu ve içme suyu ya da tarımsal kullanım için daha acil ihtiyaç duyulduğu yerlerde tercih edilmemelidir.
- Veri merkezi tasarımcıları, su kullanımına alternatif olarak “doğrudan çipe soğutma” gibi yöntemleri değerlendirebilir. Bu yöntemde, soğutucu sıvılar, ısınmaya yatkın ekipmanlara monte edilmiş “soğuk plakalar” üzerinden doğrudan dolaştırılır. Bir diğer alternatif yöntem ise sunucuların, ısıyı emen özel dielektrik (yalıtkan) sıvılara daldırıldığı “daldırmalı soğutma” tekniğidir. Bu iki yöntem de şu anda suyla soğutmaya kıyasla daha maliyetlidir ancak teknolojinin gelişip yaygınlaşmasıyla birlikte maliyetlerin düşmesi bekleniyor.
- Veri merkezleri ısı üretir, hem de çok fazla ısı. Peki, bu ısı neden boşa gitsin? Veri merkezleri genellikle atık ısıyı 30 °C ile 35 °C arasında dışarı verir. Yeşil enerji kullanan ısı pompalarıyla bu sıcaklıklar 70 °C ile 80 °C seviyesine kadar yükseltilerek çevredeki yerleşim bölgelerine aktarılabilir. Bu sayede evlerde ısınma ya da sıcak su ihtiyacının karşılanması sağlanabilir. Isı geri dönüşümünün başarılı örnekleri epey yaygın. Örneğin Norveç’teki bir alabalık çiftliği ve Birleşik Krallık genelindeki birçok eğlence merkezinin havuzları, yakınlarındaki veri merkezlerine bağlı boru sistemleriyle ısıtılmaya başladı bile.[21] Şu anda Birleşik Krallık’taki ısının yalnızca %2’si bu tür ısı ağlarından sağlanıyor ancak Birleşik Krallık İklim Değişikliği Komitesi, fırsatlar doğru değerlendirildiğinde bu oranın 2050’ye kadar %18’e çıkabileceğini öngörüyor.[22]
- Elektrik kesintileri sırasında veri merkezleri, soğutma sistemlerini çalıştırmak ve faaliyetlerini sürdürmek için jeneratörlere ihtiyaç duyuyor. Bu yedek güç sistemleri genellikle petrol, dizel, propan veya doğal gaz gibi fosil yakıtlarla çalıştırılıyor. Elbette hep böyle olması gerekmiyor. Yeşil hidrojen, etanol veya hidrojenle işlemden geçirilmiş bitkisel yağ gibi alternatif yakıtlar giderek daha fazla erişilebilir hale geliyor.
- Birçok veri merkezi halen yüksek karbon ayak izine sahip eski ekipmanlarla faaliyet gösteriyor. Modern teknolojilerin kullanılması, veri merkezlerinin enerjisini asıl amaçları olan karmaşık hesaplamaları çözmeye daha etkin şekilde yönlendirmesini sağlıyor. Bu verimlilik ölçütüne ise Güç Kullanım Etkinliği (PUE) faktörü deniyor.
- Son olarak, veri merkezlerinin yüksek miktarda elektrik tükettiği düşünüldüğünde, küresel enerji piyasasında güneş, rüzgar ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmamız gerekiyor.
Yalnızca yapay zekayı daha çevreci hale getirmekle kalmayıp kamu sektörünün de aktif rol üstlenebileceği heyecan verici fırsatlar sunduğundan dolayı bu son maddeyi daha ayrıntılı incelememiz faydalı olacaktır.
Özel sektör yeşil enerji arzını nasıl artırabilir?
Veri merkezleri enerjiye doymuyor. Güncel tahminlere göre bulut bilişim, e-posta depolama ve yapay zeka gibi hizmetler için veri merkezleri yıllık yaklaşık 55 GW enerji tüketiyor.[23] Ancak öngörüler, özellikle yapay zekadaki hızlı yükseliş nedeniyle talebin keskin bir artışla 2027 gibi erken bir tarihte 84 GW’a ulaşacağını gösteriyor. Evler ve ofisler gibi veri merkezleri de elektrik şebekesinden besleniyor. Dolayısıyla veri merkezlerinin ne kadar “yeşil” olduğunu anlamanın yollarından biri, küresel enerji arzının durumunu değerlendirmek.
Bu noktada tablo karmaşık. 2024 yılında dünyada üretilen enerjinin yaklaşık %32,1’i yenilenebilir kaynaklardan sağlandı. Bu kaynakların büyük kısmını rüzgar, güneş ve hidroenerji oluşturuyor.[24] Bu oran, 2000’lere kıyasla büyük bir sıçrama anlamına gelse de (2000 yılında yenilenebilir enerjinin payı %18,4 civarındaydı) dünya genelinde enerjinin üçte ikisinden fazlası hala fosil yakıtlardan sağlanıyor. Yenilenebilir enerji sektörünün 2030 yılına kadar %45,6’lık bir pazar payına ulaşacağına dair güven yüksek olsa da yapay zekanın küresel ısınma suçlamalarından tamamen aklanabilmesi için yenilenebilir enerji kapasitesinin ciddi şekilde artması gerekiyor.

IEA, yenilenebilir enerjinin ekonomik rekabet avantajı ve kısa sürede kapasite artırımı sağlayabilme özellikleri sayesinde küresel enerji açığını kapatmak için ideal bir konumda olduğunu belirtiyor. IEA’nın analizlerine göre, veri merkezlerinin hızla artan enerji talebini karşılamak amacıyla, yeşil enerji sektörünün kapasitesi 2035 yılına kadar saatte 450 TW’ın üzerinde artış gösterecek. IEA ayrıca küçük modüler nükleer reaktörlerin ilk dalgasının 2030’a kadar, öncelikle Japonya, ABD ve Çin’de devreye alınacağını ve bunun da nükleer enerjinin temiz enerji pazarındaki payını daha da artıracağını öngörüyor.[25]
Küresel danışmanlık şirketi McKinsey, hızla yükselen enerji ihtiyacı karşısında yenilenebilir enerji projelerine yönelik ticari talebin güçlü kalmaya devam edeceğini ifade ediyor.[26] McKinsey, önümüzdeki dönemde jeotermal enerji ve biyoyakıtlar gibi henüz fazla bilinmeyen alternatif kaynakların önem kazanacağını ve yenilenebilir elektrik üretimine dayalı Enerji Alım Anlaşmalarının (PPA) sayısının hızlı bir artış göstereceğini tahmin ediyor.
Abdul Latif Jameel, yapay zekanın sınırsız potansiyelini sürdürülebilir enerji kaynaklarıyla buluşturmayı hedefleyen özel sektörün öncülerinden biri olarak öne çıkıyor.
ALJ’nin yeşil enerji alanındaki en güçlü şirketi Fotowatio Renewable Ventures (FRV), dört kıtada toplam 5 GW’ın üzerinde kapasiteye sahip güneş ve rüzgar enerjisi projelerini başarıyla yürütüyor. Bu projeler ve benzer girişimler, yapay zekanın sunduğu fırsatlardan doğaya zarar vermeden yararlanmamızı sağlayarak sürdürülebilir bir gelecek için kritik rol oynayacak. FRV’nin inovasyon kolu FRV-X tarafından öncülüğü yapılan büyük ölçekli pil enerji depolama sistemi (BESS) projeleri de aynı şekilde etkili olacak. Birleşik Krallık’ta şu anda Dorset’teki Holes Bay, Batı Sussex’teki Contego ve Essex’teki Clay Tye gibi tesisler aktif olarak faaliyet gösteriyor. Şu anda Midlands’te iki ek tesis yapım aşamasında. Avustralya’da ise FRV, Victoria eyaletindeki Terang’da bir BESS tesisi ve Queensland eyaletindeki Dalby’de hibrit bir enerji santralini işletiyor.
Benzer şekilde, Jameel Environmental Solutions bünyesinde faaliyet gösteren Almar Water Solutions, su, enerji ve ulaşım alanlarında dijital dönüşüme odaklanan teknoloji şirketi Datakorum’a yatırım gerçekleştirdi. Şu anda, iklim baskısı altındaki bir toplum için her ikisi de kritik önemde olan su ve enerji bileşenlerinin yönetim sistemleri için 5G ağ geçitleri sağlayan Datakorum, Abu Dabi’de yoğun bir çalışma yürütüyor.
“Yapay zekayla iklim krizine çare bulma fikri kulağa cazip gelebilir. Belki de bu fikir, bizi sorumluluktan kurtarıp henüz kanıtlanmamış bir teknolojiye çözüm bulma görevini devretmemizden kaynaklanıyor. Veri merkezlerinin enerji tüketimi sorununu çözmek için iki yönlü bir strateji benimsememiz gerekiyor. İlk olarak, dünya enerjisinin daha büyük bir kısmını yenilenebilir kaynaklardan sağlayarak fosil yakıt tüketimindeki artış riskini dengelemiş oluruz. İkinci olarak, veri merkezlerini daha az su tüketen yöntemlerle soğutmanın yollarını araştırarak, açığa çıkan ısıyı da toplumun faydasına sunmanın yollarını bulmalıyız. Ancak bu çelişkileri çözdüğümüzde yapay zeka, bizi daha sürdürülebilir ve refah dolu bir geleceğe taşıma vaadini yerine getirebilir.”
Beş pratik bilgi: yapay zekayı desteklemek
S: Standart bir veri merkezi ne kadar elektrik tüketir?
C: Standart bir veri merkezi yaklaşık 100.000 evin elektrik tüketimine eş değer enerji harcar. Şu anda yapım aşamasında olan en büyük veri merkezleri ise bunun 20 katına, yani yaklaşık iki milyon evin tüketimine denk miktarda enerji tüketecek.
S: 2030 yılına kadar yapay zekanın küresel enerji tüketimindeki payı yüzde kaç olabilir?
C: Yapay zekanın enerji tüketiminin 2030 yılına kadar küresel enerji üretiminin %8’ine ulaşabileceği tahmin ediliyor. IEA’nın tahminine göre, yapay zekanın enerji ihtiyacı saatte 945 TW seviyesine çıkarak orta ölçekli bir sanayi ülkesinin tüketimine eş değer hale gelebilir.
S: 2024 yılında dünya genelinde veri merkezlerine yapılan yatırım ne kadara ulaştı?
C: Küresel çapta veri merkezlerine yapılan yatırımlar 2024 yılında 500 milyar dolara ulaşarak yalnızca iki yıl içinde iki katına çıktı.
S: Yapay zeka, yenilenebilir enerji yönetiminde nasıl bir rol üstleniyor?
C: Yapay zeka; güneş, rüzgar ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının şebekelere sorunsuz entegrasyonunu sağlayarak, merkezi olmayan enerji ağlarının dengelenmesinde kritik bir rol üstleniyor. Mevcut altyapıya yapay zeka tabanlı yönetim sistemlerinin entegre edilmesiyle, 175 GW’lık ek iletim kapasitesi sağlanabilir.
S: Yapay zeka, ağır sanayide emisyonların azaltılmasına ne kadar katkı sağlayabilir?
C: Küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte birinden sorumlu olan ağır sanayide, yapay zeka destekli emisyon takip teknolojileri, veri analizi ve gerçek zamanlı uydu görüntülerini kullanarak emisyonları %20 ila %30 oranında azaltabilir.
[1] https://www.iea.org/reports/energy-and-ai/executive-summary
[2] https://www.iea.org/reports/energy-and-ai/executive-summary
[3] https://www.weforum.org/stories/2024/02/harnessing-waste-energy-data-centres//
[4] https://www.weforum.org/stories/2025/01/6-ways-data-centres-can-cut-emissions/
[5] https://www.weforum.org/videos/this-start-up-catches-waste-methane-to-power-data-centres/
[6] https://www.iea.org/news/ai-is-set-to-drive-surging-electricity-demand-from-data-centres-while-offering-the-potential-to-transform-how-the-energy-sector-works
[7] https://www.iea.org/reports/energy-and-ai/understanding-the-energy-ai-nexus
[8] https://www.iea.org/news/ai-is-set-to-drive-surging-electricity-demand-from-data-centres-while-offering-the-potential-to-transform-how-the-energy-sector-works
[9] https://www.weforum.org/stories/2024/02/ai-combat-climate-change/
[10] https://www.iea.org/reports/renewables-2024/global-overview
[11] https://www.iea.org/reports/energy-and-ai/executive-summary
[12] https://www.theguardian.com/technology/2025/mar/20/ai-aardvark-weather-prediction-forecasting-artificial-intelligence
[13] https://www.weforum.org/stories/2024/02/ai-combat-climate-change/
[14] https://www.climate.gov/news-features/understanding-climate/climate-change-global-sea-level
[15] https://fsc.org/en/blog/how-deforestation-affects-climate-change
[16] https://www.weforum.org/stories/2024/02/ai-combat-climate-change/
[17] https://www.weforum.org/stories/2025/01/6-ways-data-centres-can-cut-emissions/
[18] https://thedocs.worldbank.org/en/doc/08165a76ca0f1ef688d2782dfaab3406-0400072022/related/Greening-Digital-in-Korea-Korea-Case-Study-for-Greening-the-ICT-Sector.pdf
[19] https://english.www.gov.cn/news/202407/24/content_WS66a0b167c6d0868f4e8e96ba.html
[20] https://www.epa.gov/newsreleases/us-epas-energy-star-program-develops-energy-saving-guidance-co-location-data-centers
[21] https://www.weforum.org/stories/2024/02/harnessing-waste-energy-data-centres/
[22] https://datacentrereview.com/2024/06/making-the-most-of-data-centre-waste-heat/
[23] https://www.goldmansachs.com/insights/articles/ai-to-drive-165-increase-in-data-center-power-demand-by-2030
[24] https://www.iea.org/energy-system/renewables
[25] https://www.iea.org/reports/energy-and-ai/executive-summary
[26] https://www.mckinsey.com/industries/electric-power-and-natural-gas/our-insights/how-data-centers-and-the-energy-sector-can-sate-ais-hunger-for-power
Basın Kitine Eklendi